Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

18 Aralık 2012 Salı

NOEL BABA'YA OZEL DAVET...



Sevgili Noel Baba,

Dun Federico ve Antonio ile sehri dolastik. Ben sehrin her kosesine yerlestirilmis yilbasi agaclarinin fotograflarini cektim,

Federico Via del Corso’daki antikacidan Sri Lanka, Singapur, paralari aldi. Gusto’da oglen yemegi yedik,

Antonio yemekte pecorino sarabi icti, kotu park ettigi icin 80 euro trafik cezasi aldi. Ama ne yapalim...
Sonucta cok keyifli bir gun gecirdik.
Ortalik senin kiyafetini giymis dolasan insanlarla doluydu…
Kimi birseyler satiyor, kimi para istiyor, kimi de sirinlik yapiyordu…



















Cok merak ediyorum…
Norvec’li de olsan, Isvec bayragi tasiyorsun, dunyanin her yerine seyahat ediyorsun, en iyi  magazalara, en muthis modacilarin atolyelerine girip cikiyorsun…
Bikmadin mi bu komik kiyafetten…? Yani artik yenilensen, degissen, tazelensen diyorum…

Bir kere o ne gobek oyle…!


1700 yasinda filan olmalisin… Bu kadar kilo sagligini tehlikeye sokmuyor mu? Yazik degil mi Ren geyiklerine? Kolay mi seni tasimak o incecik bacaklarla? Hani birgun bir bacanin birinde takilip kalacaksin, hepimiz uzulecegiz durduk yerde…


Biliyorum cok calisiyorsun, duzenli bir hayatin yok, gokyuzunde ren geyikleriyle cekilen bir arabada seyahat ederken, fast food dahil ne bulursan onu yiyorsun ama hicbir sey senin sagligindan daha degerli degil ki...
Artik kendine biraz dikkat etsen, soyle guzel bir diyet yapsan, zayiflasan diyorum...
Hic oyle babalar gobekli olur filan deme lutfen…




Demirel’in gobegi vardir, benim babam da birazdan biraz fazla gobeklidir ama Orhan Gencebay’in, Muslum Gurses’in oyle kilo problemleri filan yok… Zaten benim hatirladigim baska baba da yok…

Soyle hafif genc isi kirli sakal biraksan, daha “elegan casual” bir stil bulsan, biraz fitness yapsan daha iyi olmaz mi?

Bak kilolu insanlar hep sevimli, cok iyi, gulduren, gulumseten imajlara sahip oldular… Ama onlar film…

 
Sen sagligini dusunmek, kendine bizim icin dikkat etmek zorundasin…
Roma’ya gel, ben sana guzel bir diyet hazirlayayim… Istersen iyi modacilardan randevu aliriz, seni cok iyi bir berbere gotururum, guzel bir yerde yemek yeriz,
hatta Via Condotti’de yuruyus yapariz, hem ben acaip hava atarim

herkese, hem de herkes dunya gozuyle Noel Babayi gormus olur…

Ne guzel olur…

Unutmadan soyleyeyim… Bu yasimdan sonra birden bire sana inanmaya basladim, ve bu sene sana ben de bir mektup yazdim… Cok birsey istemiyorum aslinda… Chanel siyah bir gozluk, siyah deri eldiven, Piquadro bilgisayar cantasi, Chanel kirmizi bir ruj ve oje... Soyluyorum kusura bakma, cunku modadan filan hic anlamiyorsun, ruj markalarini nereden
bileceksin?…

Bizim evde somine yok, nereye gelecegini soyle, ben seni karsilarim…
Heyecanla bekliyorum… Ben senin diyetini hazirlamaya baslayayim bu arada…

Federico da sana selam soyluyor… Noel Baba’ya inanmiyorum ama sen yine de selam soyle dedi bana…
Roma’dan sevgiler yolluyoruz ve bekliyoruz…

P.S: Ocak ayinda hep birlikte yeni bir grup olusturacagiz ve beslenme konusunda bildiklerimizi, hayatimiza gecirecegiz.
Istersen ona da katilabilirsin, secim senin...

18 Aralik 2012’Roma


7 Aralık 2012 Cuma

UCAN BALONLAR...




ARKADASIMA...


Bazen balonlar kaciverir elinden...
Sakin aglama, kimbilir nerelere ucacaklar, neler gorecekler diye dusun...
Tek derdin, ipi bir kusun ayagina takilmasin olmali...
Bazen oyunlar bozulur...
Topu getiren cocuk ne oyun begenir, ne arkadas...
Birak gitsin evine, sen kalanlarla bir duvarin ustune otur, ayaklarini salla, yeni bir oyun kur,
Varsin top olmasin o oyunda...
Bazen kosarken dusersin, dizin kanar, elin acir, yeni pantolon kirlenir, annen kizar...
Olur bazen...
Dizlerdeki yaralar iyilesir, uflersin gecer, yarin eski pantolonla git oynamaya...
Hayatta bozulan bir oyundan daha ciddi seyler var uzulecek...
Birak keyfini kacirma hic...
Sen varsan oyunlar var, at elini en sevdigin arkadasinin omuzuna...
Bugun bir dilim keki, yarim dilim ekmegi, bir sakizi bolusursun
Yarin kimbilir neler olacak cantanda paylasacak...
Hadi gulumse...




7 Aralik 2012'Roma

25 Kasım 2012 Pazar

SELIN BOZKURT KONUGUM...

Bugun Selin Bozkurt konugum... Daha once de bahsetmistim ondan bir vesileyle, akilli, dinamik, genc ve guzel bir kadin. Manifesto İletişim Grubu’nda halen CEO Chief Energy Officer / Genel Müdür olarak çalışiyor. Bu yazi Macronomi.com icin yazilmis bir yazi, ama sizinle paylasmak istedim...

(http://macronomi.com/is-te-kadin/kadinlarin-dunyasi/2039-mevsim-degisiyor-vucudumuzu-kisa-hazirlayalim)

Hepinize, simsicak Roma'dan sevgiler yolluyorum...
25 Kasim 2012'Roma

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



Mevsim Değişiyor, Vücudumuzu Kışa Hazırlayalım...


Güneşli günlerin devam ettiği Kasım ayı sizi yanıltmasın. Artık vücudumuzu kışa hazırlamanın zamanı geldi…

Bunun için size gün içerisinde daha çok enerji verecek spora devam etmenizi, etmiyorsanız yeni ayla birlikte başlamanızı öneririm. Biliyorsunuz mevsim değişikliklerinde vücudumuz biraz daha hassaslaşır ve uyku hali başlar. Buna karşın en çok yapmamız gereken şey ise sabah taze meyve suları ile güne başlamak ve ardından spora vakit ayırmak.

Ben bolca lif içerdiği ve spor öncesi enerji verdiği için greyfurt elma suyu içiyorum. Ardından 30 dakikalık bir spor ile güne enerjik bir şekilde devam ediyorum.

Kendinize Vakit Ayırın...

Güne erken başlayarak kendinize vakit ayırmaya başlayabilirsiniz. Adeta bir meditasyon hissi veren spor hangi dalını yaparsanız yapın kan dolaşımınızın hızlandırır, kaslarınıza daha çok oksijen taşır ve attığınız ter ile vücudun adeta detoks yapmasını sağlar ve başta kalbiniz olmak üzere sizi hem korur, hem de zinde bir yapıya ulaştırır.

Ancak derseniz ki bir tek sporla mı kışa hazırlanacağız, elbette hayır.

Bakın size kimden bahsedeceğim; İtalya’nın başkenti Roma’da yaşayan, dört farklı dalda ihtisas yapan bir tıp doktoru

Mehtap Pasino Gualano.

Kendisinin yolu yaklaşık 1 ay önce Manifesto’ya düştü ve bu sayede inanılmaz derecede hoş bir sohbete haiz oldum.

Akdeniz, Ege, Karadeniz, Doğu Anadolu; Laz, Çerkez, Türk ve Kürt…

Mehtap Hanım ile yaklaşık 2-3 saat sohbet etme imkanı buldum; sohbetimizin odak noktası beslenme ve yaklaşan kış oldu. Ama önce size biraz Mehtap Hanım’dan bahsetmek istiyorum.

Mehtap Pasino Gualano, 2008 yılından beri bloğunda sağlıklı yaşam hakkında fikirlerini ve deneyimlemelerini yazıyor. Kendisi gibi bir İtalyan doktor ile evli, Federico’nun annesi. Yukarıda da bahsettiğim üzere dört farklı dalda ihtisas yaptıktan sonra bir gün oğlu Anne, madem bu kadar çok sınava gireceksin, niye kendine kalem almıyorsun?" diye soran oğlu sayesinde "artık bu kadar yeter" diyerek biraz da olsa duruluyor.

Ama yine de hızını alamayıp kendine hastane-üniversite-stüdyo arasında koştururken buluyor. Bence bu kadına hızlı bir yaşam yakışıyor…

İtalya’ya ilk kez gittiği günlerden bahsetti Mehtap Hanım, bizde nasıl çorba her evde bir çırpıda masaya hazır geliyorsa onlarda onların deyimiyle “pasta” , bizim deyimimizle makarnanın bir çırpıda masaya geldiğini söylüyor ve hiç İngilizce bilmeyen İtalyanların hiç İtalyanca bilmeyen bir Türkle kurdukları dostluk odaklı iletişiminden kahkahalarla bahsediyor.

Roma’da yaşayan ve Roma’da ilk oturduğu semt pazarından bahsediyor Mehtap Pasino, o pazardaki yiyeceklerin diziliminden ve miktarlarından. Sağlıklı yaşamın olmazsa olmazları sebzeler, meyveler ve süt ürünlerinin bolluğundan, ekmek ve et ürünlerinin gerekliliğinden ve hayatımıza keyif katacak biraz daha zararlı yiyeceklerin pazarda yer almasını anlatıyor. Ancak tüm bu dizilimin gözünün önüne Besin Piramidi’ni getirdiğinden bahsediyor.

Biliyor muyuz Besin Piramidi nedir?

Besin Piramidi, neyi ne kadar yememiz gerektiğini anlatır bize… Günlük egzersizlerin yanı sıra gün içindeki birçok öğünde tahıl ürünleri ve bitkisel yağlar almalıyız. Sebzeyi bolca tüketip en az 2-3 kez meyve yemeliyiz. Sabah kahvaltısında tercih edilmesi koşuluyla kuruyemiş diye tabir ettiğimiz ceviz, fındık tüketmeliyiz. Hayvansal gıdaları es geçmeyelim, onları da sınırlı miktarda tüketmekten çekinmeyelim. Günde en az bir kez kalsiyum almak amacıyla süt ürünleri tüketmeliyiz.

Bakın, buraya kadar size Besin Piramidi’nin basamaklarını çıktım ancak şimdi zirveye geldik; Piramidin en tepesinde en az tüketilmesi gereken yiyecekler yer alıyor; kırmızı et, beyaz ekmek, karbonhidratlar, gazlı içecekler ve elbette tatlılar…

Tatlı konusuna gelince; zaten gün içinde kuruyemiş yiyor meyve tüketmiyor muyuz? Cevap soruda gizli :)

Gelelim Dr Mehtap Pasina Gualano’nun tavsiyelerine…

Mehtap Hanım, doktorluğunun da getirdiği bilgi birikimi ile Akdeniz, Ege, Karadeniz gibi her biri birbirinden lezzetli damak tatlarına sahip bölgelerden farklı tatların aslında bizleri kış aylarına hazırladığını hatırlattı bana.

Zeytinyağlarıyla, şifalı otlarıyla, balığıyla veya etiyle Türk mutfağının ölçüsü kaçırılmadığı takdirde vücudumuzda kan değerlerimizi ayarladığını, bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini, hastalıklara karşı koruduğunu ya da ilaçtan öte adeta bir şifa kaynağı olduğunu söyleyen Mehtap Hanım’ın dile getirdiklerini düşününce aslında “çok da doğru” diyorum.

Spor ve sağlıklı beslenme bizi beklenmeyen sürprizlere karşı korumak için birebir faydalı iki silah, böyle bir zenginlik, bu kadar çeşit, bu kadar ayrıntılı bir mutfak varken, biz en iyisi coğrafyamızın kıymetini bilelim…


24 Kasım 2012 Cumartesi

ANNEME VE BABAMA TESEKKUR EDIYORUM...


Hayati ogrettikleri, ogrenmenin tadini, her turlu bilgilenme firsatini elime vererek anlattiklari, kitaplari oyuncaklar kadar sevmemi sagladiklari, durustlukleri, kaliteleri, insancilliklari ve insanlari ayirmadan sevme kapasiteleri ile ornek olduklari, dogaya ve hayvanlara sevgilerini paylastirdiklari icin, hayatimdaki en degerli iki ogretmene, anneme ve babama tesekkur ediyorum bugun...

Ayrica butun ogretmenlerime, bana verdikleri emek icin minnettarim...
Bugun seda bizi bilgilendiriyor ogretmenler gununun tarihcesi hakkinda...

hepinize sicacik bir Roma sabahindan sevgiler yolluyorum...

24 Kasim 2012'Roma


Öğretmenler Gününün Kısa Tarihçesi


Türkler, ilk önceleri Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır.

8. Yüzyıldan itibaren, İslamiyetin kabul edilmesiyle birlikte Uygur alfabesi bırakılarak Arap alfabesine geçilmiştir.

Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i kuran ulu önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği başlatmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur.

Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır.

24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mektepleri'nde, yaşlı, genç, çocuk, kadın... herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.

Millet Mektepleri'nin açılışı ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

22 Ekim 2012 Pazartesi

HARIKASINIZ ESMA... BUYUK HARFLERLE HARIKASINIZ...

http://www.youtube.com/watch?v=Mr5xWFkE8vs

Bu oykuyu Esma'nin en cok sevdigi sarkilardan biriyle dinleyin istiyorum.  Control+click yapinca muzik gelecek...

Esma'yi subat ayinda yayinladigim oykusunden hatirlayacaksiniz... Guzel yurekli, sevecen, akilli ve guzel bir kadin, cok iyi bir anne, cok tatli bir arkadas... O zaman da yazmistim..

http://mevsimlerdenroma.blogspot.it/2012/02/esmanin-oykusu.html

Sizlerle birlikte programi takip etti, aliskanliklarini degistirdi, sizlerle birlikte ciddi sayilacak miktarda kilo verdi... Sonra hepimizi urkuten, "ben ne derseniz yapiyorum ama kilom yerinde sayiyor" donemi geldi...

Esma'ya benim cok sevdigim bir zayiflama diyetini uygulamaya karar verdik (normal protein diyetidir, ortalikta konusulanlardan cok farkli, fizyolojik mekanizmalari kullanan,kilo kaybettiren bir diyettir).  tahliller yapildi, elektrolar cekildi bana yollandi, heyecanla diyete baslandi... Benim Italya'da cok kullandigim, cok sevdigim, cok iyi sonuclar aldigim bu diyeti Esma sevmedi.  Cunku o bir Akdeniz kadini... O bir Ege tatilcisi... O bir mutfak sihirbazi, kendi icat ettigi kekler, inanilmaz pirasa dolmalari, pizzalar yapan, tarhanalar hazirlayip, kendi diktigi torbalara dolduran, alisverisini keyifle, kendi elleriyle yapan, evde pestil bile hazirlayan bir kadin... Italya'da olsa, protein ekmekleri, cikolatalari, protein kekleri, biskuvileri bulabilirdik ve Akdeniz-Italyan diyetini bir sure icin taklit ederek, miktarlara ve yemek yeme stiline bagli kalarak 1 ayda neredeyse 5-6 kilo verebilirdik, ama Turkiye'de boyle bir sansimiz olmadigi icin, sadece bu diyetten vaz gectik.



O zaman dedik, hic moralimizi bozmayalim ve nerede kaldiysak oradan devam edelim. Nerede kaldiysak, oradan devam ettik...
Esma kendine bir adim sayar aldi. Ilk gunler bacaklari agridi, zorlandi ama yilmadi. yasemin gibi, azimle devam etti. yagmur demedi, sicaksa aksam saatlerini, serinse oglen saatlerini tercih etti. Arkadas toplantilarina gitti ama olcusunu bilerek yedi. Yag miktarlarina dikkat etti, pisirdigi yemekleri siraya koydu, secimlere ozen gosterdi...
hergun ama hergun hic "of" demeden bana her yedigi, saatleriyle birlikte yazdi. hergun... Neredeyse iki aydir... Ustelik oyle siradan listeler yapmadi, gorev savmadi... Ayrintili, dikkatli yazilmis listeler yolladi...
Mesela,
hemen kahvaltı biraz ıspanak yapraklarıyla yağı silinmiş tavada omlet ve biraz peynir ( Yeni çıkmış ödül almış Murat bey burgu peyniri azıcık ))))...47 gr ekmek...bitki çayı....

mesela;
citir koy biberleriyle, iki minik domatesi, patlamis patlicanla kavurdum

mesela
1 haşlanmış yumurta,beyaz peynir light bir parça da burgu dan....tere yeşillik ne varsa 48 gr ekmek çay...
mesela:
öğlen yemeği saat 13 gibiydi sanırım evden götürdüğüm 6 kaşık nohut,33 gr ekmek yine o yoğurtlardan bir tane daha....
ara öğün saat 17 de 1 elma,1 erik iki 160 gr geldi,tam yerken kuşum boncukun sesini dudum fazlasını ona verdim kesip.....iki bisküvi yanında çayyy
akşam 19.30 da palamut fırında,soğan,maydanoz baharat ve limonla pişirilmiş........yeşil salata ile olur...
mesela;
1 kırmızı pancar,çiğ bir kabak,4 köy biberi,8 parça kuru domates,maydanoz,dere otu ,roka,3 su bardağı haşlanmış nohut ( Bir bardak yaklaşık 4 ,5 kaşık geliyor ),1 tatlı kaşığı kavrulmuş susam,1 yemek kaşığı zeytinyağı,1 limon,zahter .kırmızı pul biber,tuz....Ölçü iki kişiliktir, Arkadaşım ve ben...
mesela;
saat 14 de öğle yemeği 1 bardak kepekli makarna,1 sap pırasa yarım kabakla haşlandı.indirince tereyağı ve dere otu koyup yedim..bir kase yoğurtla..
1 kase tarhana çorbası

diye diyet yapan degil, yemek kitabi yazan bir insanin lezzetli uslubunu kullandi, hic sikayet etmedi, hep olumlu, hep keyifli, hep tadi yerinde listeler yazdi...

Bazen 15 gunde 600 kg kaybetti diye uzuldu... Bazen tarti hic oynamadi... Hergun yaklasik 10.000 adim yurumeye devam etti. Olumlulugunu, guvenini hic yitirmedi, hayatina ureterek, sevgisini boluserek, yasami kucaklayarak devam etti.

Kurslara gitti, resimler yapti, seramikler boyadi, danteller ordu... O dunyaya gulumsedi, dunya da ona...
92 kilodan basladigi seruvenini,  68'lerde devam ettiriyor Esma...

Siz ona sorun, Esma, yemedigin birsey varmi, "yasak" bir besin var mi, elleme denen bir tatli, bir meyve, bir yiyecek varmi aklinda diye... Siz sorun ben de okuyayim cevabini...

En ustteki fotografa bakin, bir de bu en son fotograflara...
Harikasiniz  Esma demiyecegiz de ne diyecegiz? Siz soyleyin...

Asagida Esma'nin el islerinden ornekler var... Ben Esma'nin yasam oykusunu biraz daha ayrintili biliyorum, onun icin, onu cok sevgiyle, cok icten, cok da saygiyla kucakliyorum... Sevgili Esma, ben bu blog sayesinde cok sevgili insanlarla karsilastim, yuzlerini gormeden cogunu cok sevdim, sevildigimi hissettim. Siz onlardan birisiniz...





ESMA'NIN DIYET KEKI OLMAYAN DIYET KEKI... :-))
4 yumurta
5 kaşık yoğurt
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı yağ (yarısı fındık yağı yarısı zeytin yağı),2 yemek kaşığı tahin...
3 kaşık az şekerli incir reçelinden
1 çay bardağı pekmez yarısı üzüm yarısı harnup(keçi boynuzu) pekmezi
10 tane küçük hurma
10 tane kendi kuruttuğum mürdüm eriği
bir miktar kuru kayısı iyice yıkanıp sıkılmış,
1 yeşil elme
1 kırmızı elma
1 şeftali
1 su bardağı yulaf ezmesi
1 su bardağı yulaf kepegi
1 su bardağı buğday kepeği
2 kaşık keten tohumu çekilmiş hali1 bardak normal un...
1 tk zerdeçal
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
hepsi karıştırılıp pişirildi..
kek yemeden 3.5 km ,keki yedikten sonra 3.5 km yol yurudum ama

ESMA'NIN EL ISI CALISMALARI;




22 Ekim 2012'Roma

18 Ekim 2012 Perşembe

KIM KORKAR TARTILARDAN...? SON 3 YILDA NELER YAPMISIZ... HEPSI BIRDEN... seda'ya yurek dolusu tesekkurlerle...




 
Seda’ya diyorum ki, ne cok emek verdigimi kendim bile unutmusum... Delimiyim neyim ben !   Sonra da diyorum ki, aslinda ben deliyim tamam da, sana ne oluyor?   Butun yazilar tarandi, siniflandirildi, bize yazan herkesin (hadi sinifa kayit diyelim), Aslihan’la beraber verileri kaydedildi, BMI’a gore farkli listeler hazirlandi... Oyle boyle bir emek degil, cok ciddi, cok profesyonelce calisildi ve butun bunlar bir tesekkur karsiliginda yapildi... Seda, “sevildigini bil simarma” dermis aile icinde, ben sevildigimi biliyorum, siz de biliyorsunuz...

Haziran sonunda Seda’dan geldi oneri... Topluca tekrar yayinlasan demisti. Pratik Anne, zaten yapmisti,

http://pratikanne.com/2011/12/mevsimlerden-roma-ile-saglikli-beslenme.html

Seda, tekrar gozden gecirdi, butun yazilari siraya koydu, ayirdi, sinifladi, ustune bir de pratik ve hafif yemek tariflerinizin oldugu linki ekledi.

http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/12/komsuda-piser.html

Once pratik anne’nin blog yazisini okuyalim izniyle, sonra da 3 yilin programina bir goz atin. Hepsi elinizin altinda, yorumlari ve cevaplarini da okuyun lutfen. Kendinize bu badarci emegi cok gormeyin… Unutmayin, bu hayat sizin, degerini bilin..

Ben artık Sihirli Diyet (http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/02/9-yil-oncesinin-fotograflarina.html) aramıyorum, sağlıklı beslenmek istiyorum ama nereden başlayacağımı bilemiyorum diyorsanız, sizi İzmir Marşı ile Mevsimlerden Roma bloguna yönlendiriyorum.

Esas amacın kilo vermek veya zayıflamak değil de sağlıklı beslenme ve spor olduğu ve bu yolla aynı zamanda ideal kilo ve fiziki görünüme ulaşılacağı fikrini uygulayan nadir programlardan biriMevsimlerden Roma blogunun sahibi Mehtap Pasin Gualano’nun beslenme programı.

Mehtap Hanım İtalya’da yaşayan bir doktor. Ben de kendisinin sessiz takipçi ve programın uygulayıcılarındanım. Mehtap Hanım liderliğinde iki kere toplu olarak belli bir tarihte bir çok kişi bu programa başladı. Bazı arkadaşlar katılımcıların gelişimlerini takip ettiler. Bu program ile çok insan beslenme biçimini kökten değiştirdi ve çok verimli sonuçlar aldı.

Bu programı – şu anda birebir uygulamasam bile – sevmemin ve kolayca benimsememin nedenleri şu:


1. Uygulanması çok kolay. Hele de aileniz var ise, herkesin damak zevkine uygun bir program ve tüm ev halkı bu yemeklerden yiyebilir.


2. Haftalık programlarda seçenek çok fazla. Bir günlük program ile, bir veya iki hafta boyunca hergün aynı şeyi yiyip baymıyorsunuz. Zaten amaç hergün farklı şeyler yiyip metabolizmayı şaşırtmak.

3. Mehtap Hanım, bu program ile en az haftada 3 gün, birer saatten başlayarak sporsal aktivite eklemenizi öneriyor.


4. Mehtap Hanım’ın programı sınırlı süreli bir program gibi gözükse de blogu detaylı okursanız aslına öyle değil. Her hafta uyguladığınız programlara dikkat ederseniz yavaş yavaş Mehtap hanım’ın iletmeye çalıştığı sağlıklı beslenme yöntemlerini anlamaya ve içselleştirmeye başlıyorsunuz. Kendisi de bunun program bitince bitmeyeceğini ve sürekli olması gerektiğini vurguluyor zaten. Bunların bir kısmını

İşin Sırrı Dengede (http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/02/isin-sirri-dengede.html) ve

Methap’ın Kural Olmayan Kuralları http://mevsimlerdenroma.blogspot.it/2009/11/benim-adim.html
yazıları özetliyor.

Mehtap Hanım’ın

Anlıyorum ama Hak Vermiyorum (http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/12/anliyorum-ama-hak-vermiyorum.html) yazısını çok ama çok seviyorum. Bahanelerinden kurtulamayanlara açık reçete. Muhakkak okumanız gerek.

Ben bu programı belli tarihlerde başlayan gruplar ile yapmadım. Kendi başıma kel alaka bir tarihte başladım ve 3 ay boyunca hafta hafta takip ettim. Siz de böyle yapabilirsiniz. İlla yeniden başlasın diye beklemenize gerek yok.

Bugün başlayın. Kolaylık olsun diye, size aşağıda hafta hafta Mehtap Hanım’ın programının linklerini veriyorum. Sağlıklı beslenme piş, ağzıma düş diye buna derim. İnternet internet olalı böyle hizmet görmemiştir.

Mehtap Hanım’ın blogu sağlıklı beslenme konusunda inanılmaz zengin bir kaynak. Çok vaktiniz var ise Sihirli Diyet yazısından başlayın ve tek tek yazı ve yorumları okuyarak başa gelin. Blogda aynı zamanda yorumlarda da çok güzel soru ve cevaplar var. Vaktiniz olursa onları da okuyun.

Eğer biraz daha motivasyona ihtiyacınız varsa başarı hikayelerine

(http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/search/label/virgulune%20dokunmadan...) gözatın. Ör: #1

(http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/12/her-oykude-bir-basari-saklidir.html) ,#2

(http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/02/ozlemle-hic-karsilasmadim.html) , #3

(http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/12/kiymet.html) , #4

(http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/10/virgulune-dokunmadanemosun-oykusu.html) , #5

(http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/01/bu-yilin-ilk-oykusu.html)

Şu anda bana Mehtap Hanım’ın programından yadigar kalan her kahvaltıda rokalı salata, öğle yemeklerimde yeşil sebze çorbası ve metabolizma çayı (http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/04/siz-hala-baslamadiniz-mi.html) . Yeşil Sebze Çorbasını toptan yapıyorum. Hafta içi sağlıklı yemek alternatifi olmadığı zaman elimin altında hazır oluyor, kaçamağa geçit yok. Ayrıca çok lezzetli ve bana enerji verdiğini hissediyorum.

Mehtap Hanım’ın önerdiği ama şu anda uygulamadığım iki şey: Ara öğünler ve sabahları ekmek (gluten hassasiyeti başgösterdiği için Karatay Diyeti Usulü kahvaltı yapmak işime geliyor).

Mehtap Hanım’a internette herkesin ulaşıp faydalanabileceği bir ortamda böyle zengin bir kaynak oluşturduğu için ne kadar teşekkür etsek az. Aşağıda 2009 ve ve 2010′da yapılan gruplara verilen program listesi hafta hafta mevcut. Bu listeler tam haftabaşı ile örtüşmeyebilir. Bazı listeler bir önceki haftanın sonuna doğru verilmiş. Yazıları dikkatlice okursanız hemen çıkarırsınız. Zaten 5. haftadan itibaren otomatik pilota geçmeye başlıyorsunuz.

MPG Programı #1

Bu ilk iki hafta http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/04/pazartesi-baslayan-diyetler.html

3. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/04/2-haftayi-geride-biraktik.html

4. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/05/dunyayi-hafifletiyoruz.html

5. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/05/bana-kirmizi-cok-yakisiyor.html

6. Hafta http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/05/odev-okuyan-ogretmenler-gibiyim.html

2. aydan sonra  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/09/dersiniz-bos-mu-gecti-haydi-herkes.html

3. aydan sonra  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/10/karman-corman-bir-sekilde-geciyor-hafta.html

MPG Programı #2

İlk Üç Gün http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/11/ilk-gunler.html

1. ve 2. Hafta http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/11/10-24-kasim.html

3. ve 4. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/11/benimle-ilgili-yazdigi-her-referans.html

5. Hafta http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/12/mutfaga-yakisan-erkekler.html

6. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/12/ara-vermek-yok.html

7. hafta   http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/01/yeni-yilin-ilk-gunaydini.html

8.hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/01/eksik-olan-ne.html

9. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/02/bir-cesit-detox.html

10. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/02/se-non-ora-quando.html

11. ve 12. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/03/bunlar-da-gecer.html

13. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/05/gunaydin-nasilsiniz-hesaplanmamis.html

14.hafta   http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/06/sadece-hafta.html

15.hafta   http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2011/06/pazartesi-1-kucuk-meyve-1-kupa-sut-30.html

MPG Programı #3

1. Hafta http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/01/terzi-kendi-sokugunu-dikmez-mi.html

2. ve 3. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/02/hep-uygundur.html

4. Hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/03/romada-bahar.html

5. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/03/aklin-kac-yolu-var.html

6. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/04/dove-sto.html

7. ve 8.hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/05/doktor-sana-ne-dedi.html

9. hafta  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2012/05/ah-kalbim.html

Genel bilgiler:

Kahvaltılar http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/03/gazeteleri-ben-getiririm.html

Ara öğünler http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/03/yiyerek-dolmaz.html

Ramazan ayında sağlıklı beslenmek http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/07/ramazan-ayinda-saglikli-beslenmek-icin.html

Günlük Kalori İhtiyacı Hesabı I http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/12/kalemler-hazir-mi.html

Günlük Kalori İhtiyacı Hesabı II http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/12/neydi-bu-hesapladigimiz-bazal.html

Soru-Cevap II  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/04/her-sorunun-cevabi-var-mi-hayatta.html

Soru-Cevap I  http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/11/merak-ettikleriniz.html

Koruma programı

 http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/07/hinci-nolcak.html

 http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/07/kendinize-inanmaktan-vaz-gecmeyin.html

 http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2009/12/oppppppppppppppppssssss.html

 http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2010/01/sizin-corabinizda-ne-var.html

Metabolik diyet



Bu programlar sirasinda cogunuzun cok emegi gecti. Burada oldunuz, destek verdiniz, beklediniz, sabrettiniz, yetisemedigim yerlerde birbirinize yardim ettiniz... Blogun kafasi karisti duzelttiniz, linkleri aradiniz buldunuz, formati yenilediniz..

Hic kimseye sirtimizi dayamadan, hicbir seyin reklamini yapmadan, evimizde ve elimizde ne varsa onlari kullanarak yuzlerce kilo verdik birlikte, dunyayi hafiflettik... Bir kisminiz, iki satircik olsun oykusunu paylasmayi cok gordu, bir kisminiz bana yazdi, fotograflar yolladi ama yayinlamayin dedi, bir kisminiz, yuregini de hayatini da acti hepimize... Ornek oldu, cesaret verdi, guvenini gosterdi...

Pazartesi gunu, cok sevdigim bir kadinin ikinci kisim oykusunu okuyacaksiniz... Ilk defa bir oykuyu ben yazdim onun iznini alarak... Cunku cok ama cok ozel, istedim ki ben anlatayim...

Esma burada olacak, siz de burada olun lutfen...



18 Ekim 2012'Roma


8 Ekim 2012 Pazartesi

PARDON, SIZIN DIYET NERELI?

Hani demistim ya “araya giren hayat olsun, ne olur” diye… Iste oyle geciverdi aylar hizla hayatin pesinde… Muhtesem bir donus olacak ben biliyorum, size de soyleyecegim…


Ne cok sey birikti konusacak, anlatacak, paylasacak…

Uzun, sicak, guzel bir yaz mevsimi gecti… Roma, Oslo, Istanbul zaten komsu kapisi artik, ve annemler kuzey Ege’de…

Donuste, artik yatay mi, dikey mi, tam onikiden mi, gecerken bir bulutun uzerinden duserek mi bilmem, kendimi Roma’nin en prestijli devlet hastanelerinden birinde buluveriyorum. Yeni bolum, yeni bir ortam, yeni koridorlar, yeni odalar, hersey yeni hastaliklar disinda… Yabanci kaliyorum birden, evimi ozluyorum boyle zamanlarda hep oldugu gibi…

Aklimin bir kosesinde hep Turkiye var, ne kadar kalsak kisa geliyor tatil… Cok hizla geciyor…

Istanbul seyahatlerinden birinde, sabah Seda ile olaganustu keyifli bir kahvalti yapiyoruz, gelecek uzerine hayaller kuruyoruz, hayattan, cocuklardan, isten, evden, evlilikten konusuyoruz… Vitrin bakiyoruz, ayakkabilar deniyoruz, makyaj malzemelerini karistiyoruz magazalarda…Ama encok benzer bir hayalin olma ihtimalini hayal edip gulumsuyoruz, birbirimizi gulduruyoruz…

Ogleden sonra Manifesto grubundan Selin Hanim’la kahve icmek uzere onlarin Etiler’deki ofislerine gidiyoruz… Selin (siz isterseniz Hanim deyin, kadin kiligina girmis bir tay aslinda, onun icin Selin diyecegim izniyle) incecik, cok zarif cok hos bir kadin.


 

Cok renkli, cok kisilikli, cok keyifli odasina aliyor bizi…

Sonra Hande Hanim geliyor… Gulumsedigi zaman gozlerinde minik minik ates bocekleri yanan sansli insanlardan, oylesine aydinlik ve isikli yuzu… Kahvelerimizi yudumlarken, Turkiye’de gundemde olan diyetlerden, fazla kilolardan, calisma hayati ile beslenme duzeninin uyumundan filan soz ederken Ozan Bey geliyor odaya…

Manifesto’nun chairman’i. Hani biraz da emr-i vakiyle ona da bir kahve isteniyor ve konusmaya devam ediyoruz…

Ozan Bey cok hos, -hadi itiraf edelim- yakisikli ve bakimli bir erkek…


Hem kahvesini yudumluyor, hem de hafiften o an konusulan diyet konusunda hanimlara takiliyor… O, iyi kesimli gomlegin kamufle ettigi belinin etrafindaki hafif kalinlasma disinda, simdilik kilo problemi olmayan bir erkek ve konusmaya hakki var ama benim o anki konum cok baska…

Ben Turk mutfaginin olaganustu bir mutfak olduguna inaniyorum ve “Unesco Akdeniz diyetini insanlik kultur mirasi olarak kabul etti, Turkiye’nin esamesi bile okunmadi diyorum”… Biz Akdenize kiyisi olan bir ulke degil miyiz?

Yazik degil mi bizim olaganustu mutfagimiza ?” Elimdeki dosyadan parmagima bulasan fotocopi murekkebi, gozumu yasartiyor, “bakin beni nasil aglatiyor bu konu” diyorum gulumsuyoruz…

Aslinda haklisiniz diyor Ozan Bey, yani “Akdenizliligimizin kiymetini bilelim en iyisi” … Ne guzel soylediniz diyorum…





Donus yolunda arabadan hem bogaza, o herseye ragmen yitmeyen olaganustu manzaraya bakiyorum, hem de Seda ile lafliyorum… Ne guzel bir slogan degil mi diyorum, “Akdenizliligimizin kiymetini bilelim, nasil da bir cirpida soyleyiverdi”… Tabii, bu onlarin isi, cok yaraticilar diyor Seda… Hos insanlar hepsi diyorum...

Biraz sessiz kalip yolu izliyorum… Iyi de diyorum Seda’ya, Akdenizliligimizin kiymetini bilelim de, Egeliligimizinkini bilmeyelim mi..? Onca ot yemegi, zeytinyagi, zeytinyaglisi, saglikli tarhanasi filan…

Ege tamam, ya Karadeniz?



Peki ya Marmara, Osmanl mutfagi… O Guney dogu yemekleri… Bilmeyelim mi kiymetini? Trakya mutfagini, Dogu anadolu mutfagini,


kulturumuzun bir parcasi olan Cerkez yemeklerini, Tatar yemeklerini unutalim gitsin mi?




Dusunun bir Turk mutfaginin zenginligini, lezzetini, siz yemegi bilirseniz hem de cok saglikli oldugunu… Dusunun ve tanimlayin Dunya’nin neresine ait oldugunuzu…



Boyle bir zenginlik, bu kadar cesit, bu kadar ayrintili bir mutfak varken , biz en iyisi cografyamizin kiymetini bilelim, oyle boyle bir tarih degil bizimkisi, ne de siradan bir cografya…

Bu vesileyle, Sevgili Selin’e cok icten bir tesekkur, Hande Hanim ve Ozan Bey’e de Roma’dan  sevgilerimi yolluyorum… Roma'ya gelecekler ve birlikte,  Unesco Kultur Mirasi etiketli cok lezzetli yemekler yiyecegiz ve olaganustu saraplar icecegiz ve kimsenin gobeginden filan soz etmeyecegiz...  Seda da burada olacak mutlaka...

Artik uzun aralar vermek yok cunku konusacak cok seyimiz var…  Sakin bir yere ayrilmayin... Bu olagaustu muzigin keyfine varin...



8/10/2012’Roma

17 Ağustos 2012 Cuma

SİZİN BAYRAMINIZ HANGİSİ?



Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram oldugunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun diregi bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayip "çok sükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmus bir ilişkiyi bitirmek de öyle...
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendigine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarini müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmistim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır…..

Can DÜNDAR..

22 Temmuz 2012 Pazar

DOGUM GUNUM KUTLU OLSUN.....

Bugun benim dogum gunum....









25 + bir kac sene daha yasindayim.... Iyi ki dogmusum... Iyi ki annemin babamin cocugu olmusum...










Iyi ki Gulcin varmis benden once, iyi ki onun kardesiyim...









Iyi ki Antonio'ya o kadar cok asik olmusum, iyi ki Federico gelmis dunyaya...














Bugun benim dogum...

Gozumu Federico'nun boynuma doladigi kollariyla actim... Sonra Seda'nin  yolladigi rengarenk siirl , guzel mektubuna ekledigi... Ne cok mesaj, ne cok kutlama, ne cok telefon... Ne cok olumlu enerji etrafimda....

Mutlu Yıllar
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al kar
şına
Bir renk, de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz, da sıcaklı
ğını kat
Kalbinde, ki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlı
ğın saltanatını sür, sür ama
Birikmi
ş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana .

Can Yücel

Ne cok iyi ki yazarim soyle bir dusunsem...








Sevdigim, sevildigim kadar dunyamin zenginligi...











Hergun sukrediyorum... Varligima, sevdigim insanlarin sagligina...













Gerisi bos... Gerisi hakikaten hikaye...

Hayat bir anda geciyor, biz olmadik seylere uzulup dururken... Gereksiz hirslar, gereksiz kizginliklar, kirginliklar pesinde kosarken...

Iyi ki dogmusum... Hayatimdan, onun icinde sevdiklerimin varligindan baska birseyim yok...

Bugun her zamankinden daha cok sukrediyorum...
Dogum gunum kutlu olsun....

22 Temmuz 2012, Roma

5 Temmuz 2012 Perşembe

ELIF ILE EYUP'UN HIKAYELERI...

Yine cok guzel bir oykuye taniklik edecegiz birlikte... Cok genc bir ciftin, birlikte ulastiklari sonucu okuyacagiz... Benim en cok uzerinde durdugum konu bu... Dogru beslenme yasam stiliniz haline gelmeli... Ozel donemlerde, ozel beslenme modelleri uygulanabilir ama isin sirri, butun ailenin birlikte uygulayacagi beslenme modelini secmektir... Bu anlamda Elif ile Eyup'u kutluyor, esine gosterdigi destekten oturu de, Eyup'e hepimizin adina Roma'dan ayrica selam ve sevgilerimi yolluyorum...

Sevgili Elif, ozellikle cocugunuza dogru beslenmeyi ogretmeyi hedeflemeniz cok ama cok guzel ve ozel... Boylece saglikli buyuyecek ve zamani geldiginde saglikli cocuklar buyutecek...

O gunler gelene kadar, siz akilli bir genc kadin ve anne olarak, kendinize ve ailenize cok iyi bakin... Sevgilerimle
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MERHABALAR


Ben ELİF öncelikle bize bu muhteşem duyguyu yaşatan ,yaşamamıza vesile olan güzel insana teşekkür ederek başlamak istiyorum... SONSUZ TEŞEKKÜRLER MEVSİMLERDEN ROMA,SEVGİLİ MEHTAP....

Hep bir gün benim de hikayem olacak derdim ya işte bu da benim hatta eşimle bizim zayıflama hikayemiz :))

inanıp,istediğimiz müddetçe ve iradeli olup sabredebildiğimiz müddetçe ama en önemlisi arada kaçamaklarınız da olsa, hatta 1-2 gün bozmuş ta olsak devam edebildiğimiz müddetçe hepimizin çok güzel hikayeleri olacak inanın buna:)

Hem neden olmasın ki? inanç değil midir insanı ayakta tutan? Doğrudan ayırmayan? Kansere bile çare olan? Surdaki 20-30-40 kiloya mı çare olamayacak ? Hem de bunca insan varken önümüzde örnek demi ama?

Ben inanıyorum ki herkes yapabilir istedikten sonra azimle neler yapılmaz ki? Inanın... Bakın ben azimle neler başardım hayatta ...Bunların içindeki en kolayı , en basiti 30 küsür kiloyu vermem di gerçekten de...Bunu da yazdım bloğumda... kızıma hatıra diye... Merak edenler okuyabilirler pek tabi ki...

Şimdi kısaca yazayım size benim kendimden hiçbir zaman ümidimi kesmediğim ama acaba nerde yanlış yapıyorum da hala bu kilolardan kurtulamıyoruz dediğim ,asla kabul etmediğim eşimle çıktığımız bu keyifli yolculuğumuzu:)

 

Ben nişanlanana dek (2007) ergenlik dönemi hariç 45-50 arası bir kiloda seyrederdim . Nişanlılığımda kullandığım antidepresanlar sayesinde nasıl olduğunu anlamadan 54 kilo ile evlendim (haziran 2008) sonra tekrar 1 ayda 50 kiloya düştüm ama sonra bişey oldu , göğsümde oluşan kist yüzünden kortizon kullanmak zorunda kaldım ve 3 aylık evliyken 60 kiloydum :(

1.5 yıl sonra hamile kaldım 2010 temmuz da kızım geldi ve ben tam 83 kilo ile doğum yaptım ... Doğumdan sonra 77-80 arası gidip geldim 40 gün sonra 72 kiloydum ama artık bu kiloyu sabitlemiştim tam 6 ay bu kiloda kaldım...

Sonra bişey oldu ve ben hafif dikkat ederek 65-70 arası gidip geldim yine ama hiç öyle diyet falan da yapmadım açıkcası... Tek yaptığım günde süt olması için bol yeşillikli kısır yemek ve 6 litreye yakın su içmekti evet evet 6 litre :))

Bu dönem içerisinde ben hiç alışveriş de yapmadım hamileliğimde aldığım bol gömlekler ve hamilelik kotlarım yetiyordu bana bir gün zayıflayacaktım ve evlenirken annemin çeyizime yaptırdığı onca kıyafetleri tekrar giyebilecektim bir gün hiç giyilmemişlerdi ne yazık ki:( ee kızım artık 1.5 yaşına gelmişti ve ben tamam dedim kendime ,nasılsa yakında emzirme dönemini de sonlandırmayı düşünüyordum, hafif hafif dikkat etmeye başladım ama nasıl yapmam gerektiğini bilmiyordum,

Birgün kızıma anı defteri tuttuğum bir sitede mevsimlerden romadan bahsediliyordu hiç düşünmeden bakıverdim ve önce nerdeyse 1 hafta da geceleri oturup bloğu hatmettim... Once sihirli diyeti başladım okumaya, çok etkilendim ve en başından başlayarak tüm yazıları 1 haftada bitirdim hem de hepsini geceleri nerdeyse uyumayarak...

Benim için inanmak başarmanın tamamı çünki ben inandım gözüm kapalı emin olarak , sorgulamadan ne denilirse yaptım... Dönem dönem bırakmak zorunda da kaldım ama pes etmedim çünki artık yaşam tarzımız olmuştu bu iş bizim hatta kızımın bile :)) Tamam kızımla ben zaten 6 öğün yerdik ama şimdi en azından bunu 2 -3 yaşına dek değil ömür boyu yapması gerktiğini öğretecek annesi ona... Neyi ne ile yemesi gerektiğini bilecek annesi öğrendiği için kızına , eşine,dostlarına ,arkadaşlarına ,akrabalrına da öğretecek hatta bir çoğuna öretti bile :)) hemde gururla ..

Tam artık başlayayım diye notllar tutuğum defterimi elime aldığımda TAM ZAMANI yazısını yayınlıyordu mehtap... Bu bir işaret dedim ve 64 kilo ile başladım yolculuğuma...15 gün sonunda 4 kilo vermiştim bile bu süperdi cidden hatta eşimde 2 haftada 6 kilo vermişti ...

Eşimin olayı biraz daha farklı aslında hamile olan ben olduğum halde sorunlu bir hamilelik geçirdiğim için 9 ay mutfağa giremeyince ve eve işten dönüş saaatimiz 23.00 gibi olunca (iş sonrası dil kursumuz vardı) adamcağız ben aç kalmamayım diye en kolay ,en pratik , en fazla kalorili ne varsa hazırlayıp önüme getiriyordu ve bu sayede benimle kilo alma konusunda cidden yarışmıştı. Ben gebelikte 23 kilo aldım eşim de evlendiğimizde 90 KİLOYKEN 105 KİLO oluvermişti... Yani bize de su içsek yarar olmuştu:)) Arada vermeliyim bu kiloları dese de benim psikolojim bozulmasın diye (ben şişmanken yanımda zayıf bir koca istemediğimi ve nasıl bu konudan muzdarip olduğumu çok iyi biliyordu ve bu durumu aklımca emzirme dönemi bitmeden bitirmek için uğraşmayacağımı da ) O yüzden işte benim hazır olduğum zamana kadar bekledi ... Gerçekten minnettarım kendisine ...


Biz Mehtap'ın yayınladığı her listeyi ilk aylarda aynen yaptık eşimle hiç kaçamaksız diyebilirim emzirdiğim için gece süt içmeyi asla ihmal etmedim ben . Eşim de ayran içiyordu ben süt içerken , Cikolata krizlerim olduğunda da hep dolabımda olan bitter çikolatadan 2 parçacık yiyordum akşam sütümle yemek için de akşama kadar bekliyordum hatta:))

Yemeklerimize ve özellikle de ekmek banarak yediğim salatalarımıza kattığımız yağların da artık çeyreğini katıyorum düşünün ne kadar bol kepçe olduğumu :)) Tasarruf devrindeyiz ailece:))

Spor olarak ben hergün nerdeyse kızımla dışarı çıkmaya başladım bize en uzak parkı seçiyordum gitmek için de::) Ya da marketten alacaklarımı 3'er 4'er güne yaymaya başladım mesala böylece mecburen çıkmak zorunda kalıyordum,

Bi de ekmek olayı tabi ben ekmek yemez ama bunu pilav,makarna ve hamur işi ile telafi ederdim şimdi 3-4 çeşit ekmek alıp dolaba atıyorum hergün başka bir çeşit yiyoruz mesela... Haftasonları eşimle mutlaka yürüyüşe gittik bi de kızım parkta eğlenirken dönüşümlü ona bakıcılık yaparak aletli sporumuzu da yaptık ,

hiç yapamadıysam hamileliğimde sipariş verip aldığım ama bir türlü yapmak nasip olmayan step tahtamı kullanmaya başladım cidden çok faydasını gördüm günde 40 dakika yapmak bana 2 saat yürümeye bedelmiş gibi geliyordu ve en çok muzdarip olduğum kalın bacaklarımdan kurtuldum sayılır ki en çok buna seviniyorum ...

kilo versem de önce yüzüm çökerdi benim...ama bu sefer farklı oldu işte ...önce bacaklarım,göbeğim ve kollarım eridi hemde hamileliğimde bir ara bacaklarımın kalınlığına mı ulaşıyo acaba diye badi giymeye korktuğum kollarım:)) Yani ben aslında sorunlu olan yerlerimden kurtuldum, eşim de aynı şekilde asla erimez dediği kalın bacaklarından ve göbeğinden pek tabiki kurtuldu hatta giyemediği tüm kıyafetleri (o da atmamıştı) artık giyebiliyor ...



şimdi temmuzda boğazda patronlarının düğünüde alacağımız kıyafetlerimizin nasıl olmasını istediğimizden bahsediyoruz keyifle ...Cünki bu sefer gittiğimiz hiç bir mağazadan beğendiğimiz kıyafeti üstümüzde güzel durmadığı için almamazlık yapmayacağız ve bu cidden çok keyifli :))







başlangıç::

4 mart:: yaş 29 , boy:156,5, kilo:64

4 mayıs boy156,5 uzamadım maalesef:) kilo:55 ama küçüldüm :)))

ve hala aynıyız :))

hem de artık çok fazla dikkat etmemiş olmamıza rağmen yani cidden kilo verdikten sonrası çook çook güzel bir dönemmiş:))



eşim:başlangıç: 10 mart kilo 96 , boy 1.75, yaş 30

:4 mayıs ;:kilo 77



benim hedefim :45-48 arası eşim ise 70-75 arası olmak istiyor biz hala devam ediyoruz ve edicez de ...çok sevdik biz bu işi keyif alarak yapıyoruz cidden çünki kasmıyoruz , uğraşmıyoruz çok fazla, Cok benimsedik

Ben yeni liste yayınlanınca eşimi arayaıp anlatıyorum oda iş yerinde hemen notlar alıyo bazen listeler yayınlanmadı mı? diye beni arıyo hatta:))



Tamam çok kolay değil diyeceksiniz , anlatıldığı gibi olmuyo diyeceksiniz, haklısınız!

üst kat komşum, benim en sevdiğim balık ızgara partisine beni çağırdığında sebze haftasındayım diye evimde hazırladığım haşlanmış karnıbaharlı salata yemek çok da kolay değildi,

yada arkadaşlarımla dışarı çıktığımda ayak üstü yememiz gerektiği ve öğlen saatim geçtiği için bişeyler yemek zorunda olduğumdan ve arkadaşlarım dürüm yerken içine sadece marulla domates koydurduğum çeyrek lavaşı yemek çok da kolay değildi ,

ya da arkadaşımın doğum günü pastasından yememek ki benim için (doğumdan sonra resmen koli koli baklava yemişliğim var) çok da kolay değildi,

bize gelen insanlara çayın yanına türlü türlü yiyecekler hazırlamışken onlara dokunmamak ,hatta tadına bile bakmamak , içtiğimiz yeşil çorbayla sabaha dek beklemek kolay değildi ,

ya da kızım için türlü türlü yiyecekler hazırlayıp kalanları yememek (ki benim için çok ciddi bir sorundu ,kalan her lokma benim mideme iniyormuş mesala )hiç de kolay değildi....

akşamları çayıın yanında kuruyemiş, yağlı ve tuzlu patlamış mısır yemeden sadece çay içmek de hiç kolay değildi....

ama oldu işte sonucu süper oldu...tam da istediğim gibi oldu ben yani biz bunu yaptık başardık ...

umarım bir gün sizde başarırsınız...



SEVGİYLE ,SAĞLIKLA KALIN;))


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

6 temmuz 2012'Roma