Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

29 Ağustos 2008 Cuma

ZEYTINYAGLI DA YERIM; BASMA FISTAN DA GIYERIM..


Ucakta okuyamadigim gazeteleri-dergileri okuyorum.. Ben beni ilgilendirmeyen konulari bile okumadan zaten gecemem, buna bir de buralarda turkce gazete bulma zorlugu ve benim internetten gazete okumayi sevmeyisim eklenince, neredeyse satilik kanarya ilanlarina kadar herseye bakiyorum.

Dizi oyuncusu bir genc kadinin evlilik haberi var. Cok hos, cok rafine fotografarla birlikte. Okudukca, bu bayanin zamaninda diyetisyeniyle sorun yasadigini, simdi baska bir doktorun hastasi oldugunu (o "beraber calisiyoruz" diyor) ve cok “fit” gorundugunu, dugun icin “mayasiz ve yagsiz” diyet yaptigini, agzina simdi de zeytinyagi dahil hicbir yag koymadigini ogreniyoruz.

Ben hala detox yazilarimi bitiremedigim icin biraz uzuluyorum, diyetler konusunda baskalarinin onerilerini elestirmek istemiyorum ama “yogurt yemeyin”, zeytinyagi yemeyin” gibi oneriler beni rahatsiz ediyor. Tabii ki ozgursunuz.. Isterseniz Sibel Can diyeti (zayiflayip zayiflayip, sonra heryil daha cok sisman olarak dondugunu unutmadan), isterseniz manken diyeti (Turkiye’de bulmasi sadece belirli sosyal siniflara ait olabilecek besinlerden yapilmis icecekler tuketerek), isterseniz akliniza gelecek herturlu besinin ismiyle siniflandirilan “karpuz, kavun, seftali, enginar, lahana” diyeti filan yapin.. Siz bilirsiniz.. Tabii ki zayiflarsiniz.. Sorun zayiflamakta degil ki zaten, o kiloyu koruyabilmekte..

Ne yapacaksiniz? Omrunuzun sonuna kadar lahana corbasi icip, kibrit kutusu kadar peynir olcup, cafefernando blogundaki tatlilara ic gecirip ( hala bilmeyen varsa, linki yan tarafta ) , yaninizda adi zayifligi cagristiran, huzunlu biskuvi paketleriyle mi dolasacaksiniz?

Bir bardak cayin yaninda, bir dilim su boregi hakkiniz hic mi olmayacak? Bir acibadem kurabiyesi arada bir? Bir kucuk kase sutlac yemeyecek, citir bir simidin gazetenizin uzerine dokulmus susamlarini hic mi toplamiyacaksiniz? Caniniz hic lahana dolmasi cekmiyecek mi? Mantiyi unsuz-yagsiz-yogurtsuz yapmanin yolunu kesfedene kadar, grissini kemirip havuc suyu mu iceceksiniz? Mis gibi bir ekmek parcasini, icine biraz biberiye ya da kekik katilmis zeytinyagina banip, kimse gormeden parmaginizi yalamiyacak misiniz? Bu kadar muhtesem lezzetleri olan bir ulkede bir yabanci gibi mi yasayayacaksiniz?

Yapabilirsiniz tabii.. Nasil isterseniz..

Ama hicbir besin kontrollu olarak tuketildiginde zararli degildir. Bugun “ocu” olarak gosterilen bircok besin, organizma icin gerekli veya faydalidir. Ornegin yagi tamamen kaldirirsaniz, yagda cozunen A-D-E-K vitaminlerini neyin icinde cozmeyi dusunebilirsiniz bilmiyorum? Tamamen yagsiz beslenen kisilerde barsak duzeni bozulur ve deri kirisikliklari, daha derin olur, bunu da unutmayin.. Hele zeytinyagi gibi ilahi bir besini, icerdigi vitaminleri de dusunmeden diyetten cikartmak bana hic dogru bir davranis gibi gelmiyor.

Duzenli beslenmek, yasamin yemege ait keyiflerini kacirmadan kilo almamak mumkun.. Bunu konusalim ister misiniz?
Tamam konusalim o zaman..
30/08/2008'Roma
p.s: En ustteki fotograf Thales zeytinyaglarinin sitesine ait (kayayurt.com). Cok hos bir site, bir goz atin isterseniz.
O nefis su boregi (tadi hala damagimda), Izmir'de sevgili arkadasim Bahar'la gecirdigimiz gune ait, Funda Pastanesindeydik.
Son fotograf free fotograf sitelerinden alinma. (Sevgili Burcu, sevgili Nilambara nerdeeee sizin edit ettiginiz yazilar !)

26 Ağustos 2008 Salı

AHHHH... TATIL.....


Biryandan, piril piril saydam denizin icindeki taslara bakiyorum, bir yandan dusunuyorum.. Burada boylece herbir tasi ayri ayri seyrederek ne kadar durabilirim..?



Cevabim "cok uzun bir sure"..

Bu mu tatil? Tatil nasil olmali?



Bilmiyorum.. Siz soyleyin?

Cok mu eglenmeli, hani donuste yorgunluktan bitkin olacak kadar? Cok mu dinlenmeli, yatip uzanmaktan sere serpe, sirtta agri duyacak kadar?


Cok mu gezmeli, cok mu gormeli, cok mu okumali, cok mu dansetmeli? Yaz asklari mi yasamali, kisin yasayamadiklarina inat?



Moda yerlerde, moda mayolarla mi salinmali iki arada bir derede makyaj tazeleyip? Tekne turlarina mi cikmali? Kitap, kir kahvesi, buruk cay, yorgun entellektuel mi takilmali?


Raki sisesinde balik mi olmali, balik tavasinin onunde yaz ahcisi mi? Barbeku, salata, raki, roka ahhh bir de Zeki Muren mi, yaa verdigim kilolari alir da yeni elbiseme giremessem diye hala elde grissini mi?


Kavrulmali mi gunesten, faktor savaslarinin reklam yuzune mi donmeli?

Bilmiyorum.. Benim tatil formulum yok artik.. Aslinda galiba hic de olmamis.. Yasantimin son yirmi yilinda, hatta daha da onceleri, hep derslerim, notlarim, yazilacak, yapilacak, okunacak seylerle tatile cikmisim ben.. Okumamis, kapagini acmamis, yukunu tasidigimla kalmis, ustelik bir de hafiften vicdanimi sizlatmisim..

Bu yil sadece 20 sayfalik son tezin notlarini goturdum.. Okumadim, kapagini bile acmadim, artik aliskanlik yapmis ya bu huyum, hic de vicdan azabi filan duymadim..

Hic program yapmadim.. Saati sabahin altilarina kurup, yuruyus yapmak icin „uyanmamayi“ filan da denemedim..


Cay, simit, gazete keyiflerinde unuttum kendimi.. Herseyi o an nasilsa oyle yaptim.. Yani programsiz, plansiz.. Federico’nun keyfine uyarak, bazen biraz sizlanarak ama zamanin disinda bir tatil..

Bitmis bir de baktim ki..


26/VIII/2008’ROMA

11 Ağustos 2008 Pazartesi

NOTLAR....


Ozlemisim.. Kucucuk bir cakili suya atip, halkalar olusturmayi.. Birtane, sonra bir tane daha.. Tatilde olmayi.. Yani rutinin disinda yani "meli"siz, "mali"siz cumleler kurmayi.. O cumleleri anadilimde kurmayi hele..
Ozlemisim gazeteyi (ansiklopediler kadar kalin tomarlar halinde bile olsa), poyrazla didiserek okumayi.. Simidin susamini, kendi kahvemin kokusunu, turkce gulmeyi..
Ozlemisim, tatil yapmaya zorlamadan kendimi tatilde olmayi.. Yani oyle.. Yani bazen kayalara tutunmus midyeler gibi durgun, bazen gumus baliklari kadar kipir kipir, yani bazen saat onda yatakta, bazen ay batmadan uykusuz, son bir bardak cay keyfinde..
Kumdan kalelerde, yengec avinda, tutulamayan, tutulmasi istenmeyen baliklarin avinda..
Verilemiyecek, verilmesi gerekmiyen kilolarin yuruyusunde, elinde dev dondurmalarla..
Tatildeyim.. Evimde.. Burada.. Egedeyim..