Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

30 Mart 2009 Pazartesi

GOKTEN 3 ELMA DUSTU...


Merhaba..
Ben Funda..
Yine pazartesi başlayıp Salı sona erdirdiğim bir diyet başlangıcıydı.. Mehtap, “ben seni zayıflatırım, hem de şu kibrit kutusu kadar ölçüleri hayatına sokmadan, hic bir besini tartmadan var mısın buna ?” dedi..

Ben sevinerek, ama onun vaktini alacağım duygusunun ağırlıyla da biraz ezilerek, “varım” dedim bu işe, heyecanla, sevinçle biraz da peki şimdi ne olacak endişesiyle....

İlk önce “yarın özlerim dediğin her şeyi ye” dedi bana. Ben sabırsızım, o ye diyor..Pek bişey anlamasam da ertesi gün özlerim dediğim her şeyi yiyerek başladım diyetime.. Bu arada Mehtap, bizim evde ne piser, nasil piser, haftada kac kere piser hepsini tek tek sordu..

Sonraki gün yaptırmam için bir tahlil listesi buldum posta kutumda.. Hastaneye gittim , sonuçlarımı aldım ve ona gönderdim. İlk listem geldi, hiç vakit kaybetmeden. İlk gün bir önceki gün yediğim depolarla sanırım, hiç açlık hissetmedim, “aman ne kolaymış bu iş” dedim hatta.. 2. gün biraz zor geçti itiraf etmeliyim.. Ama 2. ve 3. günü atlattıktan sonra sanki yıllardır bu şekilde besleniyormuşum gibi bir hafiflik hissettim bütün vücudumda.. Bedenimdeki onlarca paket margarinle vedalaşırken çok mutlu hissettim kendimi..

Mehtap, tartilmami istemiyordu.. Tartilmadim..(belki, bir kac kere yanlislikla tartinin uzerine cikmis olabilirim.. Ama sadece bir kac kere..) “Arkadaslarin soyleyecek zayifladigini” diyordu..
1 ayın sonunda daha önce giydiğim kıyafetleri giyememeye başladım..Pantolonlarım bol geliyor, eteklerim üzerimden düşüyordu. Bu çuvalımsı hali pek sevmesem de, hiç bişey almamaya çalıştım. Çünkü aldıklarım da bir süre sonra bol gelmeye başlıycaktı, biliyordum bunu..

1 ayın sonunda tartıya bindiğimde gülümsedim.. 5 kilo gitmişti bile, hatta arasıra yaptığım yaramazlıklara rağmen...

Bir de beni görenlerin tepkilerinden söz etmeliyim mutlaka. “Aaa sen ne kadar zayıflamışsın” diyenler, “yüzüne bişey mi yaptın cildin ne kadar iyi görünüyor?” diyenler..Nasıl yaptın bunu? diye soranlar…Ne yaptın sen böyle diye? inanamayanlar..Ne güzel şeymiş bunları duymak , daha önce neden duymamışım ki ben bunları…

4 Şubatta başladık bu diyet yolculuğuna. Bugün 29 Mart , iki ay bile olmadı daha ama ben yıllarca taşıdığım , ne yaptiysam bir türlü kurtulamadığım 8 kilodan kurtuldum bile..

Zorlandın mı ? derseniz eğer, arasıra tatlı krizlerim oldu evet..
Herkes tabağındakileri tıka basa yerken onları izlemek zor geldi mi? diye sorarsanız eğer , bazen derim bu soruya da..

Peki bu programı uygularken zorlandım mı?, bunun cevabı ise kesinlikle hayır..

Cünkü kendim için özel hiçbirşey yapmadım bu süreçte. Evdekiler için ne pişirdiysem onu yedim ben de , biraz tabağımı küçülterek, hiç mi hiç aç kalmayarak, sadece sık sık yaptığım kek, pasta türevlerini haftada birle sınırlayarak , ertesi gün ne yiyeceğim ben diye hiç düşünmeyerek , cunku ne yiyecegimi, nasıl yiyeceğimi bilmenin verdiği rahatlıkla vedalaştım yıllardır ağırlığından taşımakta zorlandığım kilolarımla..

Onlarla vedalaşmak çok kolay oldu aslında , hiç bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim, belki de hep bu yüzden ertelemiştim bunu yıllarca..

Ben böyle de mutluyum diyerek nasıl da kandırmışım kendimi, nasıl.. Asıl mutluluk gardrobımı yenilemek, hatta 5 yıldır takamadığım nikah yüzüğümü yeniden takabilmekmiş..Hepsi buymuş ve ulaşmak hiç de zor değilmiş işte…

Buraya kadar yazdıklarım benim başarım gibi görünüyor. Ama hayır öyle değil aslında. Bu Mehtap’la ikimizin başarısı.

Tam “şimdi ne olucak dediğimde, galiba kilo vermem yavaşladı, aman panik olmalıyım” diye düşündüğümde, Mehtap yetişti hep imdadıma..

Kıyamadı da çoğu zaman biliyorum. “Kendi doğum gününde sen pastanı yemiyceksin de kim yiyecek” dedi. “Cok özlediğin bişey var mı? ” diye sordu sık sık bana..

Yaptığım kaçamakları itiraf ettiğimde kızdı mı yoksa gülümsedi mi bilmiyorum ama , her zaman yanımdaydı , bazen doktorcum bazen de arkadaşımdı.. Fazladan yarim simit, oglumun tabaginda kalan pilavi yedigimde degil de, ogun atladigimda, vakitsizlikten ara ogunlerimi ihmal ettigimde, su icmedigimde kiziyordu daha cok.. Yani yiyerek zayifladim ben..

Beni hiç şaşırtmasa da varlığıyla, metabolizmamı benden daha çok şaşırttı . Zavallı metabolizmam “dur şu yediğin 1 dilim keki yağa çeviriyim ben hemen” derken , o “dur” dedi buna. Yavaşladığında onu hızlandırıcak formüller verdi , “gücü kaldıysa eğer son darbeyi indiriyoruz şimdi sabret” dedi..Hızına ben bile yetişemez oldum bir süre sonra…İyi ki de yetişemedim..

Aslında ben zayıflamayı öğrenmedim. Sağlıklı nasıl yaşanır, suçluluk duymadan 1 dilim pasta nasıl afiyetle yenir. Şu metabolizma denen canavar, ne menem bişeydir, kilometrelerce uzakta da olsa, cismen hiç tanımadığın bir dostun seni nasıl iyileştirir ben bunu öğrendim..

Artık hiçbir zaman eski kilomda olmayacağımı biliyorum. Yeni sezonda daha önce vitrinde görüp de cesaret edemediğim birsürü şeyi giymek için sabırsızlanıyorum şimdi sadece..

Eğer siz bir tercih yapmazsanız, sizin yerinize başkaları yapar bunu . Ben bu şansı kendimden başka birisine vermek istemedim. Ben daha ince, daha sağlıklı, daha güzel ve daha mutlu olmayı tercih ettim. Ve umduğumdan da kolay oldu bu..

Peki şimdi bitti mi her şey, diye soruyorsanız, 18 yaşımdaki kilomda olmama çok az kaldı, o kiloya ulaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Az kaldı , hissediyorum..

Bu bir diyet yazısı değil , mutluluk hikayesiydi aslında..

Gökten düşen elmaların birini kapıyorum ben Mehtapcım izninle :-)


Funda, 29 Mart 2009, Turkiye
P.S: Bugun sozu Funda'ya biraktim.. Zaten birsey soylememe gerek yok.. O gercekten harikalar yaratti.. istenirse daglarin devrilecegini, kilolarin gidecegini, gardroplarin yenilenebilecegini gosterdi..
Carsamba gunu de ben, bu oykunun benim tarafimdaki goruntusunu yazacagim...
Kendinize iyi bakin..

19 Mart 2009 Perşembe

BEN SANA KÜSÜM ASLINDA, HABERIN YOK...


Sabahlari erken kalkarim.. Surekli haber programi veren bir tv kanalini acarim genellikle.. Arada ise gitmek icin gececegim yoldaki trafikten de haber verirler..
Arabada genellikle, hergun bir gazetecinin konuk oldugu ve gunluk gazetelerin ilk sayfa haberlerinin yorumlandigi bir radyo programini dinlerim..
*
Saat 10 civarinda eger vaktim varsa, 1 kahve icip (iki yudumdur espresso, oyle uzun uzun keyfi yapilmaz), hastanenin barindaki gazetenin sayfalarini hizli hizli ceviririm..
*
Aksam evde, haberleri izlemeyiz. Yemek yerken televizyon kapalidir. Genelde Federico’nun sectigi bir müzik dinlenir. 15 gunde bir, isteyenin istedigi yerde yemek yemesine, isterse televizyon seyretmesine, isterse sandwic yemesine izin verilen özgur gecemiz vardir.. Benim icadimdir.. Hic kimsenin de itiraz ettiği duyulmamistir.. O zaman, televizyonun karsisina elimde tepsiyle oturup, aksam haberlerini izlerim, dayanirsa yüregim..
*
Ama bir suredir haberlere küskünüm.. Oldukca uzun sayilabilecek bir süredir hem de..
*
Sabahlari hic televizyonun yanina yaklasmiyorum.. Arabada sadece müzik yayini yapan bir kanali dinliyorum.. Kahvemi moda dergilerine bakarak iciyorum ve gazete okumuyorum artik..
*
Haberlerin verdikleri haberlerle, benim haberlerim arasinda dunyalar kadar fark var nedense.. Onlarin anlatip durduklarina bakinca, kendimi bu dünyanin o kadar cok disinda hissediyorum ki, o zaman kendi secimimle disarda kalayim daha iyi diye düsünüyorum bir suredir.. Son günlerde Türkiye’den gelen arkadaslarimin getirdikleri gazeteleri de okumuyorum.. Turk televizyonlarindaki haberleri de seyretmiyorum.. Babam, Türkiye’den haber veriyor ara sira.. Anlatiyor messengerda.. Benim kadar icinde yasadigi dunyayi, ulkeyi ve sehri izleyen bir insanin, bu kadar herseyden “bi-haber” olmasina anlam veremiyor..
Küsüm ben haberlere diyorum.. Cok küsüm hem de..
2030 yilinda, dunyanin yarisi susuz kalacak. Birlesmis Milletlerin 5. Su Forum’u Turkiye’de yapiliyor su gunlerde. Orta Dogu Ulkeleri, dunya rezervinin %1inden daha azina sahip, Arap ulkeleri ise yaklasik % 5’ine.. Su nasil paylasilacak?

Beslenme bozukluklari anoreksi ve bulimiya, 12-25 yas arasi genclerde, olum nedenleri arasinda 1. sirada..

11-24 yas arasindaki genclerde, alkolizm riski yaklasik % 24. Ozellikle kizlarda, icilen miktar cok daha cabuk hasar verici boyutlara ulasiyor.. Genclerin uyusturuya ve alkola olan ilgileri her gecen gun daha da artiyor..

Sadece Avrupa’da su an 675.000 kisi isini kaybetmis durumda. Bunun 453.000 kisisi Euro kullanan ulkelerde.. Ustelik bu daha bir baslangic..

Bunlar benim gundemimdeki haberler.. Kilise’nin preservatif kullanimiyla ilgili son gunlerdeki tutumunun, ozellikle AIDS konusunda yaratabilecegi tehlikeye, Darwin’i dergiye kapak yapan bir insanin bazi ulkelerde isini kaybedebilecegine dair haberler de verebilirim..

Siz isterseniz, Lady Obama’nin gardrobunu, elinde mikrofon bas bas bagirarak, kimin daha kotu isler yaptigini anlatmaya calisan “al birini vur otekinelerin” haberlerini, Rai’a kimin baskan olacagini filan izlemeye devam edebilirsiniz..

Ben küsüm.. Niyeyse kimsenin bundan haberi yok..


18 Mart 2009’Roma

17 Mart 2009 Salı

SPAGHETTI CON LE VONGOLE (MIDYELI SPAGETTI)

Sevgili Kara Kalem, hem Turkiye’de cok bilinmeyen, hem sebzeli olmayan hem de spagetti ile yapilan bir makarna tarifi istemis benden..

Tam da az karbonhidrat, cok sebze tuketin dedigim su gunlerde.. Ama benim diyet anlayisim cesitlilik uzerine kurulduguna gore, hicbir besin zararli ya da yasak sinifina konulmadigina gore, benim italyan arkadaslarimdan bile istek aldigim, midyeli spagetti tarifinde karar kildik birlikte..

Aslinda, klasik Italyanlar bu yemegi spagetti ile degil, onun biraz yassi tipi olan “vermicelli” makarnasi ile yaparlar. Merakliysaniz, soyle bir arama yapin internette.. Kac cesit, kac numara spagetti olduguna, vermicellinin butunune, yarimina, bucatini adi verilen ortasi delik spagettinin hangi sosa uygun olduguna bakin biraz.. Bu isin sakasi yok.. Istek uzerine, artik bilenler sinifina terfi etmis bir Turk’ten, onun nefis diye tanimladigi bir tarif alacaksiniz..

Siz, orta boy bir spagetti secin derim ben.. bugunden, bu andan baslayarak ta, makarnayi sudan gecirmek gibi bir aliskanliginiz oldugunu unutun.. Makarna yenecegi kadar pisirilir, suyu suzulur ve sosuyla karistirilir. Ayrica hamurlasacak kadar cok degil, “al dente” yani dise dokunacak dirilikte birakilir. 100 gr makarna icin, yaklasik 1 litre su konur ve 1 kasik ta iri mutfak tuzu atilir. Sonradan tuz eklenmez.

Gelelim tarife..
250 gr spagetti (1 yetiskin yaklasik 70 gr. yer, istahli bir yetiskin 100-120 grami bulur. Abartmayin ki tadi damaginizda kalsin, tekrar pisirmenizi istesinler)
750 gr. Midye (Fotograftakilerden)
2 dis sarimsak
3 yemek kasigi z.yagi
Yarim kahve fincani beyaz sarap (arzuya bagli)
Kabuklari soyulmus, cekirdekleri cikartilmis, kup kup dogranmis 2 olgun domates
2 tane kirmizi aci biber veya pul biber
Cok ince kiyilmis maydanoz.

Midyeler, 3-4 saat oncesinden soguk suya konur. İcleri acilmis, ya da kirik olanlar ayiklanip atilir. Ara ara sulari degistirilir. Bu islem oldukca onemlidir. Cunku isin ucunda kumlu spagetti pisirmek te vardir ki, inanin hic hosunuza gitmez.. Su degistirirken midyeler ustten alnip suzgece konur, sonra su bosaltilir.
Celik bir sahana 1 kasik z.yagi ve 1 adet, bir kac parcaya bolunmus sarimsak konur. Kabuklari iyice yikanmis midyeler eklenir. Orta dereceli ateste, kabuklar acilincaya kadar pisirilir. (midyeler cok cabuk piser).
Bu arada derin ve buyuk tencerede, makarnanin suyu da kaynatilir.

Midyelerin icleri cikartilir. 10-15 tane midye kabugu ile birakilir. Midyelerin biraktigi su, mumkunse temiz bir tulbentten suzulur ve kenara ayrilir. Degilse, cam bir bardaga konur. Kum iyice dibe cokene kadar kadar beklenir. Dikkatlice ust kisimdaki pisme suyu alinir.

Misafirler masaya davet edilir. Bu andan itibaren hazirlanma suremiz spagettinin pisme suresi olan 12-13 dakikadir. Yine de makarnayi tatmadan suzmeyin derim ben. Olur da al dente kivami, sizde cig makarna etkisi yapabilir..

Iki kasik zeytinyagi, 2 sarimsak (kucuk kucuk dogranmis) ve domatesler celik tencereye konur. Domatesler hafif yumusayinca, midyeler eklenir. Makarnanin suyundan 3-4 kasik, ve midyelerden daha once filtre edilen su tencereye alinir. Birbirlerine iyice karistiklarinda arzuya gore ates hafif acilir ve beyaz sarap eklenip buharlastirilir.
Spagettiler, pismelerine yakin suzulur ve midyelerin uzerine eklenir. Pul biber konur. Biraz daha pisirilip sosla iyice karismalari saglanir. İnce kiyilmis maydanoz eklenir. Tencerenin alti kapatilir. Buyuk bir servis tabagina alinip, taze cekilmis kara biber ilave edilir ve dumani ustundeyken servis yapilir.

Bu makarnayi bir de domatessiz de deneyebilirsiniz.. Onda midye tadi daha belirgindir. Ben Salerno’da icine kucuk parcalar halinde siyah zeytin konulmusunu da yemistim.. O da cok lezzetliydi..

Ayni pisirme usuluyle, icine karides, siyah midyelerden, her turlu deniz mahsulu ekleyerek de pisirebilirsiniz..

Sevgili Kara Kalem, umarim begenirsiniz.. Degilse somon baligini cok seven NuNu icin somonlu makarna tarifi yazacagim.. Bir de onu denersiniz..

Afiyet olsun..


17 Mart 2009’Roma

16 Mart 2009 Pazartesi

BELKI DE BILIYORUM....


Bazi gunler, basladiklari gibi devam etmiyorlar.. Bugune kadar yasamla ilgili duydugum her cumleyi tekrarliyorum icimden, yetmiyor..

Bilgisayarimi duvara dogru donduruyorum.. Evin oglu, babasiyla birlikte, artik koskocaman olup saksisina sigmayan misira, yeni bir yuva almaya gidiyorlar.. Uzulme diyorlar bana, kapidan cikarken, uzuluyorum..

Evin faresi Pippo, sabah keyfi yapiyor, ustunu talaslarla orttugu yuvasinda.. Ben icimden, yasamla ilgili duydugum butun cumleleri tekrarliyorum, yetmiyor..

Siyah beyaz fotograflara bakiyorum.. Cocukluguma..

Yesil mercimek yemegi pisiriyorum..

Bir tip dergisi icin, karacigerlerinin buyuk bir kismi alinmis hastalarda, trombosit sayisinin ameliyat sonrasi gidisi nasil etkiledigine dair bir makaleyi ceviriyorum..

Midyeli spagettinin tarifini yaziyorum.. Diyet yazilarimi bitiriyorum.. Besinlerdeki renklerin ne anlama geldiklerini anlatan bir yazi bile yaziyorum.. Kagitlarin arasindan “mutfaktaki yakisiklinin” notlari cikiyor.. Gulumsuyorum..

Camasirlari asiyorum.. Ortaliga sactigim, kitaplari, notlari, kan hastaliklari ile ilgili herseyi gozumun onunden kaldiriyorum..

Haftalik programimi yapiyorum.. Italyanca yazdigim listemdeki maddelerin % 70’i “B” harfi ile basliyor..

B” harfini turkce dusunuyorum.. Baslangic mi? Bitis mi? Bitislerdeki, mutlak bir yeni Baslangic mi? Bahar mi? Bilmek mi? Bilinmezlik mi? Ben mi? Biz mi? Bosluk mu? B ir an mi? Butun bir omur mu? Beklemek mi? Bakmak mi? Baris mi? Bagislamak mi? Baht mi? Batmak mi ? Bolmek mi? Birlestirmek mi? Bilmiyorum..

Ya da Biliyorum.. Soylemiyorum..

Gunu, yuzum duvara donuk geciriyorum..


16 Mart 2009'Roma




11 Mart 2009 Çarşamba

ROMA USULU ENGINAR (CARCIOFI ALLA ROMANA)

Niyetim, artik oglen yemegi ve aksam yemegi ile ilgili bilgileri vermek ve genel anlamda, size anlatmaya calistigim Italyan-Akdeniz diyetinin, su anda internette de cok bulunan, Akdeniz diyetinden hangi konularda ayrildigini anlatmakti aslinda..

Ustelik bu isin uzmani olarak, benim de kendime ait bir gorusum ve uyguladigim bazi ufak sirlar var size verecegim..

Araya guzel seyler girdi, cok yogun bir donem yasiyorum ama bu “ara” size kahvalti ve gunun ilk ara ogununu uygulama firsati vermistir umarim..


Bugun cok cabuk yapabileceginiz, lezzetli ve saglikli bir enginar tarifi vermek istiyorum.. Enginar, cok lezzetli, bir o kadar da yararli bir besin.. Denemeye deger.. Tijen’in blogundaki "Yasasin enginar !"yazisina da bir goz atin derim bu arada..

Aslinda bazi Romalilara gore, asil Roma usulu enginar; yumurtaya bulanip, kizartilarak yapilan.. Ama benim hic tarzim degil.. O nedenle, belki benim yapmadigim bir menude varsa yerim, 40 yilda bir, degilse ne kendime ne de enginara boyle bir haksizlik yaparim.. Bizim babaannemiz Diana da, enginarla bol permesanli ve eritme peynirli, cok lezzetli ve bir o kadar da kalori bombasi olan bir omlet yapar.. gercekten lezzetlidir ama, babaanenin gelisinde yenecek ve o yokken yapmaya tesebbus edilmeyecek kadar coktur kalorisi..

Iste tarif;

Kucuk ve ince tip enginarlari uclarindan kesin..

Sert yapraklarini ayiklayin..

Saplarini uzunca birakip, ortalarindan uzunlamasina ikiye bolun. (butun olarak da birakip, icine dogrudan sarimsak, mentuccia veya maydanoz da koyabilirsiniz..)

Ortalarindaki tuylu kismi temizleyip, limonlu buzlu suya koyun..

Yayvan bir celik tencereye enginarlari dizin..

Her yarim enginara 1 tatli kasigi olacak kadar sizma zeytin yagi, tuz, sarimsak, bulabiliyorsaniz mentuccia (bir cesit limon tatli nane) ya da maydanoz ile bir kahve fincani su ile kisik ateste, enginarlar yumusayincaya kadar pisirin.. Ben cok az beyaz sarap ta eklerim..

Ilik olarak servis yapin.. uzerine taze cekilmis kara biber eklemek se sizin damak zevkinize kalmis..

Hepsi bu..

Enginarlar, buyuk canaklar cikartilabilecek olan tiptelerse, tabii ki, patatesli, bezelyeli havuclu harc ile o muhtesem gorunuslu yemegi de yapabilirsiniz.. Ya da baklali enginar da cok lezzetlidir..
Roma usulu enginar ise, kalorisi cok daha az, enginari enginar olarak yiyeceginiz bir tariftir. Yanina bir parca izgara et ile harika bir oglen ya da aksam yemegi olabilir.


Enginariniz yoksa, yarin oglen yemegi icin cok renkli bir salata, kucuk bir izgara balik ya da bir parca tavuk ile yine saglikli bir ogun hazirlayabilirsiniz..
(gram vermek cok anlamsiz olur, kilolarinizi bilmiyorum)

Benim salatamda roka, radicchio, havuc, elma, maydanoz, iceberg marulu, haslanmis bugday var iki kasik.. onun icin ekmek yemedim..

Afiyet olsun..

*
P.S: Cafefernando benim somon tarifime ovgu yazdigindan beri, kendimi “hic bilmeyenler” grubuna dahil etmiyorum.. :-))

Ama tariflerim, basitliklerine ve kolayliklarina bakilinca, hala siz “hic bilmeyenler icin” olmaya devam edecek..

P.S2: Benim enginarlarim zeytinyaginda yuzuyor gibi duruyorlar. Servis tabagim, bu yaz aldigim bir Pasabahce tabak ve alti cok duz. Onun icin oyle cikmis.. zeytinyagi olcum, yazdigim gibidir..

P.S3: Harika bir sarki eslik ediyor bugun oglen yemeginize.. "Bana yaz" diyor Pausini.. "Ruzgar, agaclari ciplak biraktiginda, digerleri sinemaya gittiginde.. Sen bana yaz.. Sakin beni unutma"

*

12 Mart 2009'Roma

10 Mart 2009 Salı

OZLEMEK, ANLAMAKTAN DAHA DERIN BIR CATLAK ACAR ICINE INSANIN...


Ne zaman kar yağsa; benim üstüm başım Sarıkamış olur.

Sarıkamış kar olunca, kimse başka kışlara gitmemelidir bence. Orada kış herkese yeter.

Ben çocukken bayram olunca Almanya'dan dayım gelirdi. O zamanlar altı kalın Alman markası Epa ayakkabilar vardı.Dayım her geldiğinde benim bu ayakkabılardan bir çift yeni ayakkabım olurdu. Çok sevinirdim. Sanki Almanlar onları Sarıkamış'ta kışı seven çocuklar için yapmışlardı.Sonra boyum uzadı ve dayım bir daha bana o ayakkabılardan getirmedi. Oysa çok bekledim. Üstelik o ayakkabilardan alacak parayı kendim kazanmaya çoktan başladım; lakin hiç bir zaman kendim için bir tane daha alamadım.
Şimdi bedenim büyüdü. Onu Roma'ya bile getirdim. Ama ben bir daha hiç Epa ayakkabı giymedim. Çünkü anladım ki; ben o ayakkabıları değil Sarıkamışta, O deli kışta, O kalın tabanlı ayakkabıları giyen çocuğu seviyormuşum. Ben o kışı seviyormuşum.

Mehtap Hanım'ın yazdığı muhteşem duyguyu okurken bütün bunları asla tasarlamamıştım.

Meğer ne büyük hasretmiş insanın kendi dağında üşümesi. Meğer ne yaman sevmekmiş insanın kendine gitmesi.Almanya'dan Belgin Hanım ve New York Muhtarı dostumuza söylemem gerekir ki; gücüm ne kadarına yeterse o kadar geleceğimi unutmayınız lütfen.

Zira özlemek, anlamaktan daha derin bir çatlak açar içine insanın...
Tek istediğiniz simit olsun; ya benden Anadolu isteseniz...
Sevgimle...

Mehmet..


10 Subat 2009'Roma
P.S: Bu yaziyi Mehmet, benim yazima yorum olarak yollamis.. ben cok begendim ve sizinle paylasmak istedim. umarim bir gun bayagi bayagi konuk olmaya da gelir..

8 Mart 2009 Pazar

YIYEREK DOLMAZ...

Hayat boyle birsey iste.. Hersey istediginiz gibi olmuyor.. Kime sorsaniz, evinde bir oda eksik* ..

Ya siz..?

Bulutlar dagilmiyorlar mi bir turlu basinizin ustunden..? Parcalari bir araya gelmiyor mu kalbinizin?

Zaten yaralandiginiz yerlerden mi vuruyor sizi yeni gelenler..?
Basinizdaki bulutlari dagitiyormus gibi yapanlar, sizden sevgiyi encok esirgeyenler mi aslinda..?

Ne yapacaksiniz?
Koca bir dilim cikolatali kek, yoluna sokar mi herseyi..?

Cocuklar buyuyorlar, sorunlariyla birlikte.. "Evin reisi" unvani bazen agirlastiriyor mu omuzlarinizi? Her sorunda, sizin yuzunuze mi bakiyor evdekiler..? Ya sen nasilsin, yorgun musun, uzgun musun, isteklerin var mi, en son ne zaman neyin hayalini kurdun, neye ihtiyacin var diye sormuyor mu kimse? Basinizi yastiga koydugunuzda, akliniza gelenler umurunda degil mi kimsenin?

Ne yapacaksiniz..?
Sigaranin dumaniyla bogulur mu dertler, soyle taa cigerinizden ufleyince?
Yuzu guler mi esinizin, bu aksam yemegi kasikla degil, kepceyle yeseniz?
Kilolarin arkasinda kaybolur mu problemler?

Siz "kirilmis direkler, yirtik yelkenlerle, bu seferden de mi cok yorgun dondunuz?**" Iki ucu bir araya gelmeyen bir kalp, yeryuzunun en anlayisi kit insanindan bir patron, sevmek icin degil de, uzmek icin sizinle birlikte olan bir sevgili, yaslandikca kaybetmekten korkulan aile buyukleri.. Taksitler, kredi karti borclari, evin boyasi-badanasi, eskimis koltuklar mi geliyor sizden once..?

Ne yapacaksiniz?
Yiyerek mi yok edeceksiniz yokluklari?

Ust uste yigilan sinavlar..? Gecemedikce aileye yuk olma kaygisi..? Gelecek korkusu? Uzerinize uzerinize gelen dunya, siz icine karismaya calistikca, kiyisina bile yanasamadiginiz yasam?

Ne yapacaksiniz?
Kilonuz artikca mi artacak guveniniz? Ici cikolata dolu kavanozlar mi yardim edecekler gelecegi kurmaniza?

Varsillik mi yoksa problem?

Disarda yenilen yemekler, hediye gelen ici binbir cesit yiyecek dolu sepetler.. Hepsine ulasabileceginiz, her seyi alabileceginiz sarkuteriler, supermarketler, kasaplar, balikcilar, adi "firin" olmayan ekmekciler.. Brunch kavramindan cikip, sunduklari yiyeceklerin asiriligina bakinca sizi kitliktan cikmis farz eden, utanc servisleri.. Aksam ustleri "X clup'te" dunya dertlerini elerken icilen superalkollu (viski gibi) icecekler..

Ne yapacaksiniz?
Dunyada kapladiginiz yer arttikca, artacak mi keyfiniz?

Yapmayin bunu kendinize..
Olmaz..
Yag hucreleri disinda hicbir bosluk, yiyerek dolmaz..

Ben kilolu her insan, mutlaka dunyayla ve kendiyle sorunlari olan bir insandir demek istemiyorum.. Ama baska herseyi, kendisinden kendi sagligindan daha cok onemsiyordur diyorum..

Gereginden fazla yemeyin..

Kahvaltiyla baslamistik.. Baktiniz mi aliskanliklariniza..? Yazdiniz mi bir gunde yediklerinizi bir kagida..?

Degistirmeye basladiniz mi ucundan kosesinden gunun baslangicini..?

Yoksa bana "hadi canim sende..! Biz de hakikaten sihirli bir diyet soyleyecek sanmistik mi" dediniz..

Siz bilirsiniz..

Ben inananlar icin yazmaya devam ediyorum.. Donup kahvalti yazisini tekrar okuyun lutfen…

Saglikli, cesitli ve yeterli bir kahvalti, gune baslamak icin ve sonraki ogunlerin olcusunun ayarlanmasinda anahtardir unutmayin..

Fazla kilolar icin, baslangicta farkli diyetler uygulanabilir.. Ama bu tur diyetler 3 haftadan daha uzun suremezler.. Yasam keyfinizi kaybedersiniz.. Sonunda bir yerden fire verirsiniz mutlaka.. Onun icin, beslenme aliskanliginizi degistirmek en saglikli yoldur..

Kahvaltiyla ogle yemegi arasi mutlaka kucuk bir atistirma yapin..

Bir kucuk meyve ve iki biskuvi (en basitinden secin),
Bir kucuk meyve ve kucuk bir kase yogurt,
Kucuk bir kase yogurt ve iki biskuvi,
Meyve ve iki ceviz veya 5-6 badem veya 5-6 findik
Iki kuru erik veya iki kuru kayisi ve yogurt
dogru bir secimdir..

Ben taze meyve ve yogurt ikilisinden yana kullanin derim seciminizi..

Yogurt, meyve ya da kuru yemis ve kuru meyveyle alacaginiz sekerin hizla kana karismasini engeller. Onun icin insulin hormonunun hizla artmasina engel olur (Insulun, sekeri, notralize eder ama yag yapimini stimule eden bir hormondur).
(O nedenle makarnayla, mantiyla yogurt yemek dogru bir secimdir).


Italya'da son yillarda okul cocuklari icin, calisanlar, cok yaslilar ya da ilahi tembeller icin boyle hazir paketlerde karisik dilimlenmis taze meyve, 1 porsiyon karisik erik , incir, ananas kurusu filan satilmaya basladi..

Ben genel olarak kendim yapabilecegim seyleri hazir almayi sevmem. Paketlenmis cogu besinde, fazladan bir kimyasal madde bulunur mutlaka.. Ama vaktiniz olmayabilir, caniniz istemiyebilir.. O zaman hazir da alabilirsiniz..

Benim de cantamda bugun ceviz, badem, findik ve kuru uzumden olusan hazir alinmis bir paket var ara ogun icin..

Oglum 9 yasinda.. Dogumdan sonra aldigim 17 kiloyu, kendimi beslenme konusunda terbiye ederek verdim.. Bazen kilo aldigim olur.. Ornegin subat ayi benim icin tehlikeli bir aydir.. Karnaval doneminde yapilan, bir cesit kizarmis ve ustune pudra sekeri elenmis hamurdan baska bir sey olmayan "frappe" tatlisina dayanamam cunku.. Ama yerim.. Laf aramizda, parmaklarimi da yalarim gizlice..

Cunku duzenli beslenme aliskanligini yerlestirirseniz yasantiniza, kacamak yapma firsatiniz her zaman vardir..

Siz de basarabilirsiniz.. Kararli olun..

Bu arada da, gobeginizi sigdirmak icin bedeninizden buyuk aldiginiz ceketlerinizi, "sirin veya cool" pantolon askilarinizi, arkasi cekilen eteklerinizi, koca koca hirkalarinizi hediye edecek birilerini dusunun..

9 Subat 2009’Roma

P.S: cok uzun bir yazi olmus.. Kusura bakmayin.. Butun hafta buralarda olmayacagim.. siz bolerek okuyun isterseniz..


*Ozdemir Asaf
**Murathan Mungan

6 Mart 2009 Cuma

ISTANBUL'DAN MEHMET GELDI...

Konusuyorduk bir ogleden sonra Mehmet’le.. epeydir Roma’da.. “Benim omrum hazirlanip bozulan valizlerin sevincleriyle huzunlerinin arasinda gecti” diyorum.. Valizler ortaya cikar cikmaz karisir duygularim benim.. Kavusmaya mi sevinecegim, ayrilmaya mi uzulecegim bilinmez..

Babami anlatiyorum.. Ben, yolculuk vakti yaklasirken, gozumun ucunda yaslar, konusulamaz, soru sorulamaz olurdum.. Hircinlasirdim.. Annemle babam hazirlarlardi valizimi.. “Agir olmasin, hic birsey goturmek istemiyorum” derdim.. Tamam derlerdi uysalca..

Ankara’da valiz acilir.. Valizin koselerine saklanmis Ezine peynirleri, Kibris ay cekirdekleri, peksimetler, keteler, kuru yemisler cikardi ortaya.. Mutlaka bir de mektup olurdu, kendime iyi bakmami ogutleyen.. “Baban” diye ciddi ciddi imzalardi babam.. Annem mektup yazsa da, okuyamazdim hiyeroglif yazisini cogu kez ama cok iyi seyler yazardi, bilirdim..

Mutlaka ama mutlaka, keci boynuzu saklanirdi valizin bir yerlerine.. Gulumserdim o zaman.. Ne vakit alirlardi, neden evde degil de, Ankara’da yemek uzere saklanirdi bilmiyorum.. Ama her valiz acisimda sanki bir kese kagidinda keci boynuzlari cikacakmis gibi bekliyorum hala diyorum Mehmet’e.. Guluyoruz..

Mehmet, bir arkeolog.. Bir arkeologun yazabilecegi en ilginc doktora tezini secmis, bir yayinevinin editoru, bir sair.. Gencecik bir omre, bir kac omre sigmayacak ilgiyi, bilgiyi ve emegi sigdirmis, cok akillli ve cok keyifli bir insan..

Size Istanbul’dan ne getireyim diyor telefonda.. Aaaaaaa… Sen ne zaman gittin diyorum.. Aklina esmis, almis biletini bir sabah..

Sen Istanbul’un keyfini cikart diyorum, ben gelince Ciya’ya gidecegiz birlikte, zahter salatasi yiyecegim, soz verdin.. “O kolay” diyor.. Ciya’nin sahiplerini cok iyi tanirim, daha olmadi alip Roma’ya getiririm salatayi, ama siz gercekten ne istersiniz onu soyleyin” diyor..

Sonra bir daha ariyor.. Hala soylemediniz diyor ne istediginizi.. Ay cekirdegi diyorum.. Ama azicik… Bir de nar eksisi isterim o zaman diyorum.. Iki tane de sokak simiti.. Hepsi bu mu diyor..? Daha ne olsun diyorum.. Haa.. Ucaktaki gazeteleri sakin atma, bana getir.. Ben gazeteye dokunarak okumayi seviyorum..

Sonra ona bir mail gonderip, izlemeyi cok istedigim bir filmin DVD’si ciktiysa onu almasini rica ediyorum..

Dondugunde ariyor.. Bulusuyoruz.. Istanbul ona yaramis.. Keyifli gozukuyor.. Yuzune, renk gelmis Istanbul’da.. Konusuyoruz.. Konusuyoruz.. Konusuyoruz.. Sonra kocaman kirmizi bir canta cikartiyor..

Once bir Mudo cantasi cikiyor icinden.. Benim Turkiye’deyken en sevdigim, en cok alisveris yaptigim magaza.. Guzel, yesilli beyazli bir esarp cikiyor icinden.. Hic yuzunu bile gormedigim bir genc kadin, beni dusunmus, zaman ayirmis, benim icin secmis.. Hemen boynuma doluyorum..

Bunlar ay cekirdeklerinizi dedigi paketin icinden, cevizler, kirmizi kabuklu findiklar, bademler, sam fistiklari ve ay cekirdekleri cikiyor..

Sonra simitler bir baska paketten.. Hemen koskocaman isiriyorum simitten.. Nar eksisi, fistik ezmeleri.. Istedigim DVD… Bayram cocuklari gibi seviniyorum..

Sonra bir baska kucucuk paketi aciyorum.. Avuclarim acik kaliyor.. Pakete bakakaliyorum..

Unutmamissin diyorum.. Nasil geldi aklina Mehmet’cigim..? Nasil hatirladin, uzun surmus bir sohbetin bir satirini..? Bu, bir insanin “duygusal kalitesinin”* gostergesi diyorum..

Gozlerim doluyor..

Keci boynuzlari var paketin icinde..


Ben sansli bir insanim..


Etrafimda duygusal kaliteleri yuksek insanlar buldugum icin, o insanlari tanima firsatim oldugu icin sansli bir insanim..


umarim sizler de..

2 Mart 2009 Pazartesi

HERHANGI BIR GUNDU...

Yagmurla uyandim bu sabah yine.. Giysilerimi hazirlamamistim.. Solgun sariyi sectim gunun rengi olarak.. Solgun sari twin set, kahverengi etek, sari-kahverengi coraplar.. Kahvaltiya vakit kalmadi.. Bir fincan sutlu kahve ictim ve ise kostum..

Cok yogun bir gundu.. Yani herhangi bir gundu.. Iki arada bir derede 2 mandalin ve iki ceviz yedim alelacele.. Sonra bir kahve ictim, sekersiz..

Oglen yemegine dogru, ortopedi bolumunden bir doktorun beni aradigini soylediler.. Kisa bir sure once, bir hastayla ilgili bir telefon konusmasinda sesimi yukselttigimi farketmis, hayatta cok nadiren yaptigim bir seyi yapmis, yarim saat sonra gidip “ozur dilerim” demistim.. Arkadaslik etmeden sevdigim, isini yapma bicimine saygi duydugum bir insandir.. Ilk kez o vesileyle birlikte bir kahve icmis, ve ben ozur dilemeyi sevmiyorsam, stress kontrolu konusunda unuttuklarimi hatirlamam gerektigini aklima koymustum..

Yasca ya da kidemce buyuk doktorlarin yaptigi gibi beni sadece soyadimla cagirarak, “bu oglen benimle yemek yermisin?” diye sordu sakin bir ses tonuyla.. Sasirdim ama “olur, saat ikide inebilirim ancak yemege” dedim kolayca.. Etrafimda biraz gulusmeler oldu.. Kotu bir bakis firlattim bizimkilere ve calismaya devam ettim.. .

Yemekte ton balikli ve mozzarellali, icinde bir iki tane de siyah zeytin olan bir salata ile bir dilim ekmek yedim.. Havadan, sudan, hastanenin temelinden cikan, ikinci dunya savasindan kalma 200 kiloluk bombadan filan konustuk.. Sonra cebinden katlanmis bir gazete sayfasi cikardi.. Bunu sana vermek istiyordum dedi.. Cok mutlu oldum boyle akla gelebildigime... Kimligimi, bunca yildan sonra bile tasiyabildigime.. Dusunuldugume cok mutlu oldum..

Federico’yu okuldan aldim.. Eve, bize konuk gelen babannesine birakip onun okuluna geri dondum bir toplanti icin.. Sonra supermarkete gittim.. Eve donup masayi hazirladim.. Postayi kontrol ettim, iki yere telefon ettim, yarinin giysilerini hazirladim (yarinin rengi siyah, ama icinde butun renkleri tasiyip gostermeyen o guzel siyah..yani kara degil, karanlik hic degil..)

Sonra aaaaa unuttum sana vermeyi postaci bunu getirdi diye bir paket uzatti babaannemiz Diana.. Kucucuk bir el, Emre’nin eli kagittan bir kus kesmis, kanadina piriltilar surmus, ondan cok uzaklardaki bir baska Emre’ye onun ne oldugunu yazmis ve yollamisti..

Emre’nin annesi de bana bir mektup yazmis, zarfin icine bir kitap koymus, yetmemis bir de CD doldurmustu benim icin..

En son yazdigi mektubun, galiba bir ask mektubu oldugunu eklemisti satirlarina.. Guldurmustu beni..(beni taniyanlar, kagitlara yazilmis, zarflara konmus mektuplara nasil ozlem duydugumu bilirler..)

Cok mutlu oldum boyle akla gelebildigime... Dusunuldugume cok mutlu oldum.. Ellerimi yikarken yuzume baktim aynada.. Gozlerim isil isildi, yuregimin bir yerlerinde, uzaklardaki bir hastalik haberi, icin icin kanasa da..

Herhangi bir gundu.. Ama ozeldi yine de..

Beni dusunen ve bunu bana gosteren iki birbirinden farkli insanin varligi ile ozellesen bir gundu..

Grazie Claudio..

Tesekkur ederim Funda..

Bana kendimi iyi hissettirdiniz…

2 Mart 2009'Roma

1 Mart 2009 Pazar

GAZETELERI BEN GETIRIRIM..

Dun nobetciydim.. Oldukca zor, nereye kosacagimi sasirdigim, artik son saatlere dogru, "karar verme" kapasitemi koruyor olmak icin dua ettigim bir nobet oldu.. Bolum baskanim, bana armagan ettigi bir kitabin icine P. Coelho’nun su cumlesini yazmisti.. “Dogru karar verebilmenin tek yolu, hangi kararin yanlis oldugunu bilmektir”..

Eve dondugumde, saatlerin yuku vardi omuzlarimda.. Yemek yemek icin cok gec, kahvalti etmek icinse cok erkendi.. Sizin icin pazar sabahina yetistirmek uzere kahvalti programini yazmak istiyordum.. Enerjim yetmedi..

Artik biraz daha somut konusmanin zamani geldi saniyorum. Siz bu arada, neymis bu Akdeniz-Italyan diyeti diye Google’da arama yaptiniz, bir cok siteye girip diyet ornekleri, oneriler, karsit ya da yandas gorusler okudunuz ve iyi kotu bir fikir edindiniz saniyorum.. Umarim en azindan bir hafta sureyle , bir gunde ne yiyip ictiginizi yazma firsati bulmus, ve en az yediginiz bir gunde bile, ne cok “kacamak” yaptiginizi fark etmissinizdir.

Simdi artik diyetin adinin ne oldugunu birakalim ve kahvalti aliskanliklarimizi gozden gecirelim birlikte..

En saglikli kahvalti, icinde karbonhidrat, protein ve vitamin bulunduran ve “degisen” kahvaltidir.

Siz Turk usulu, ekmek, peynir ve zeytinin temel oldugu cayli bir kahvalti mi yapiyorsunuz, Italia-Fransa gibi ulkelerin, kahve-cappuccino- krouassane kahvaltisi kolayiniza mi gidiyor yoksa Amerikalilar gibi, 1 haftalik kaloriyi bir gunde, hepsini de tek ogunde yemeyi mi tercih ediyorsunuz?

Benim onerecegim kahvaltida “YASAK” besin yok.. “OCULER” de “MELEKLER” de yok.. Hersey var.. Herseyden var.. Farkli siralarda, farkli gunlerde, farkli miktarlarda var.. Yani isin sirri dengede… Cunku her besinin, ama her besinin kendine gore bir onemi ve degeri var.. Cocuk beslenmesi tamamen ayri bir konudur ama siz kendinizde degistireceginiz beslenme aliskanligi ile, cocuklariniza da iyi ornek olabilirsiniz..

Ekmek turk kahvaltisinin temel ogesi olarak elbetteki var. Pazar gunleri haric, ortalama 1 dilim ekmek yiyeceksiniz ama hergun degisik bir ekmek yemek akillica bir secimdir.

Kepek ya da cavdar ekmeginin kalorisi beyaz ekmekten farkli degildir ama glisemik indexleri dusuktur yani daha yavas emilirler, daha yavas insulin salgilatirlar, daha gec acikirsiniz.. Daha lifli olduklari icin de barsaklariniz icin de daha yararlidirlar.. Ama demistik ya, hersey serbest diye.. Siz alabileceginiz, bulabildiginiz her cesit ekmegi alin, dilimleyin ve dondurun.. Sabah yiyeceginiz ekmegi dilimlenmis olarak, bir gece onceden cikartirsiniz, hem ekmek bayatlamasi denen bir “ziyan” ortadan kalkar, hem hergun degisik ekmek yersiniz, hem de isteseniz de fazlasini yememis olursunuz ki, goz ardi edilmemesi gereken bir stratejidir..

Peynir kucuk bir dilim (otellerdeki peynirleri ne kadar ince keserler hatirlayin), hatta iki cesit peynir (iki kucuk yarim dilim diyelim) olabildigince yagsiz cesitlere agirlik vererek, 5-6 zeytin (bir gun kirma, bir gun cizme, bir gun salamura siyah neyse buldugunuz), mevsiminde domates, salatalik, biber, mevsimi degilse roka, maydanoz ile yiyin..

Bu sizin “temel” kahvaltiniz olsun.. Ben recel-bal-tereyagi istiyorum diyorsaniz, haftada iki gun 1 tatli kasigi tereyagi yiyebilirsiniz.. 1 tatli kasigi bal veya istediginiz bir recel veya marmelat ta yersiniz.. Pazar gunu hakkiniz daha cok olacak ve Pazar kahvaltisini ayrica konusacagiz..

Ekmek ve peyniri sabit tutarak, ozellikle kis gunlerinde, ekmeginizin yarisini bir tatli kasigi tahin ve pekmezle bitirebilirsiniz..

Yine haftada iki gun, ekmek ve peynir temel olarak kalmak uzere, rafadan, kayisi ve kati yumurta yiyebilirsiniz.. Ben yagda yumurtayi cok onermem.. Bu hakkinizi, evde hakikaten hicbir yemek olmadigi, yaratma kapasitenizin sifira vurdugu gunlerde bile, 1 yemek kasigi z.yagi ile pisirilmis menemen olarak kullanin.. Maydanozu, rokayi, mevsiminde yenecek domates ve biberi unutmayin hic bir zaman..

Bazi sabahlar, sutlu kahve ile 1 dilim kek yiyebilirsiniz.. Kalan keki sarin ve isyerine arkadaslariniza goturun ya da dilimleyip dondurun.. Tek porsiyonlar halinde cikartin.. Dondurdugunuz besinler tatlarindan ve besin degerlerinden hicbirsey kaybetmezler. Ben herzaman ustlerine minicik bir tarih koyarim….

Bazi sabahlar yarim bardak sut ile 4 kasik musli yiyebilirsiniz.. Icine istediginiz degisik renkli meyvelerden koyabilirsiniz..

Hazirlayacak vaktiniz varsa, bir yumurta, bir dilim peynir, bir dilim ekmek olcusune bagli kalarak firinda yumurtali ekmek ya da omlet hazirlayabilirsiniz..

Bir kase yogurt, bir dilim ekmek, bir meyve yiyebilirsiniz..

Corba icmek istermisiniz soguk sabahlarda..? Mis gibi kucuk bir kase tarhana corbasi, icine bir tatli kasigi kadar rendelenmis beyaz peynir, yarim dilim ekmek..?

Mis gibi mercimek corbasi? (lutfen ustune yag yakmayin simdilik olmaz mi? )

Arada sirada (ama hakikaten arada sirada) citir citir sokak simidini susamlarini tek tek parmaginizla toplayarak, hic utanmadan yaptiginizdan, yaninda duble (lutfen sekersiz) cay, yaninda biraz peynir istermisiniz? Cok mayali yiyecekleri 10 gunde birle sinirlayin.. Yani ise giderken ya da gazete almaya ciktiginizda, mis gibi kokar acmalar, pogacalar, simitler.. Haklisiniz ama dayanin.. Evde yaptiginiz pogacadan 1 tane yiyin bazen ama iki tane degil.. Birgun oncesi ve sonrasi ne yediginiz ve ne yiyeceginizi hic unutmayin.. Cunku aliskanliklarin degismesi 3 ayi alir, korumak ise 1 seneyi bulur..


Kararli olun bu konuda.. Bana ve kendinize guvenin.. Anlamadiklarinizi sorun, hic cekinmeyin..

Meyve suyu aliskanligini sevmem ben.. Faydali posayi birakir, sekerli vitaminli su icersiniz.. Cok isterseniz yapin bazen.. Pazar kahvaltilarina renk verir cunku.. Acik cay icin, az yagli sut icin..

Hergun degistirin kahvaltinizi.. Disarida olsaniz bile, masaya konan herseyi mutlaka yemeniz gerekmiyor unutmayin.. Bilincli olun, kararli olun.. Inanin kendinize..
Cok degil, cok cesitli yiyin.. Gunun en degerli ogunudur kahvalti unutmayin..

*
Siz kahvaltiyi hazirlayin, gazeteleri ben getiririm..


*

1 Mart 2009'Roma