Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

29 Ekim 2009 Perşembe

MEGLIO TARDI CHE MAI...*



.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
..
.
.
.
..
..
Onceki yazilarda sorulanlarin yanitlari burada... Biraz gec oldu ama Italyanlarin dedigi gibi, gec olmasi, hic olmamasindan iyidir...
Bu arada gozumden kacanlar olduysa, ozur dilerim... Siz cevap yazmadi diye gonul koymayin, tekrar yazin...
Bu arada, ust siniftakiler, niye yeni baslayanlara yardim etmiyor...? Bircok sorunun cevabini siz biliyorsunuz... Oyle degil mi...?
..............................

Sevgili Selinka, bana size ulasabilecegim “dogru” bir mail adresi verin lutfen. Yayinlamam adresinizi ama biraz daha iyi anlamaya calisacagim sizin durumunuzu…

Sevgili Muge G, ben cevap verene kadar kac hafta sonu gecti… Hafta sonlarini hafta ici gibi gecirin.. Kendiniz icin yapin bunu.. Mademki bir hedefiniz var… Sonra zaten ozgur olacaksiniz… Kabizlik icin bitki caylarini deneyin ve cok su icin…

Sevgili Naylos, burdasiniz iste.. Ne guzel…

Sevgili Ayse, saglik probleminiz var mi? Barsak duzeniniz nasil..? En son kan tahlillerinizi ne zaman yaptirdiniz? Biz size kilo aldiririz merak etmeyin ama once herseyin yolunda gittiginden emin olmaniz gerekir…


Sevgili Nur, dinleyelim hikayenizi hep birlikte… azimle yapilan herseye cok buyuk saygi duyuyorum ben… Bekliyorum oykunuzu… Artik koruma diyetine mi geciyorsunuz?

Sevgili Ebru (ancient) herkes basardi siz niye basaramiyasiniz ki? Hadi gayret, vaz gecmeyin…

Perizat En, ne guzel bir isminiz var… Haberlerinizi bekliyorum..

Sevgili Filiz, arada gozumden kacanlar olabiliyor, kusura bakmayin. Siz ara ogunleri ikiye cikartin, ama miktari artirmayin. Olabildigince tam tahilli, kepekli, esmer urunler secin. Insulin direnci zorlar insani ama imkansiz degildir…

Sevgili Suspect, bir de tersini dusunun… Her giydiginizde fermuarlari darliktan asagiya kayan etekler, dugmeleri iyi kapanmayan gomlekler filan…

Sevgili NuNu’cugum, bazi insanlar varliklari ile olduklari her ortami guzellestirirler… sen onlardan birisin… Destegin ve buradaki varligin icin cok tesekkurler…

Sevgili Barisbasak, nasil gecti tatiliniz?

Sevgili Kutahya, sonuclardan haber verin lutfen..

Sevgili Kekik, hizli verilen kilolar hizli geri alinir… siz dogru yoldasiniz…
.
Sevgili Lale, okudum yorumunuzu..
.
Sevgili Cocukla Cocuk, iki kilo nedir ki? Verilir..
.
Sevgili Kagittan Gemiler. Hedefimiz kac kilo?
.
Sevgili Deniz, dunyada gercekten onemsedigim tek varlik oglum artik… Tabii ki annem, babam ablam Antonio hepsi cok kiymetliler ve biricikler ama ogluma dayanamam, kiyamam… Oyle soyluyorsa, oyle hissediyordur…

Sevgili Gunes, yazdiklariniz ve dualariniz icin tesekkurler…

Sevgili Filiz, keske hersey dediginiz kadar kolay olsa yasamda… Oyle cok seyi sindirmek, yutkunmak, gormezden gelmek zorundayiz ve bu bizleri o kadar cok yipratiyor ki anlatamam… Ben sadece basini dik tutan bir insanim… Bir arkadasim bana, “yenilirsin ama sirtin yere gelmez” diyordu… Oyle olmaya calisiyorum…

Sevgili terazi, yuz bulup astar istemiyorsunuz ama cok zamanimi alacak birsey istiyorsunuz… Aslinda her yazida bir kac aciklayici cumle mutlaka vardir.
Biz metabolizmamizi hizlandirdik, barsaklardaki plaklari atmak icin ozel bir diyet uyguladik, insulin salinimi kontrol ettik, filan… Cok ayrinti vermememin bir sebebi de, blogumu kopyalayan kopyaladi artik, bari biraz arastirip nedenlerini kendileri bulsunlar diyorum… Yine de sizlerin en dogal hakki bilmek, belki ensonda “yaptiklarimiz nedendi ve neye yaradi” diye yazarim…

Sevgili Nane Sekeri, bozmayin bu motivasyonu… 109 kilo gercekten cok… bu kiloya gelmek icin kimbilir ne yanlislar yapiyordunuz bildiginiz halde… Oyleyse, artik dayanin, organizmanizi siz yonetin…
.
Sevgili Oyuncu, butun aylarin persembesi ayni anda yasaniyor bugunlerde… Nereye once kosacagimi bilmez bir haldeyim… yine de tesekkurler…
Sevgili Alev, cok guzel bir fikir, dikkate alacagim..

Sevgili baybii, “gibi” degilim, genc kizim zaten sadece bir yirmi yil kadar fazlam var.. Gulumsememisim gercekten…
.
Sevgili A.Hande, metabolizma cayi aslinda elma, limon, karanfil, biber ve tarcin… Zararli hicbirsey yok… tansiyon dusurebilir sadece… Siz doktorunuza danismadan birsey yapmayin… hamilelik cok ozel ve onemli bir donemdir..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.Sevgili Neseli Gunler, 9 ayin carsambasi bir arada bu aralar… Ama programimda ufak bir tatil gorunuyor neyseki…
.
Sevgili Deruni, goz acip kapayana kadar 9 yasina geldi bile oglum… Yillar cok cabuk geciyor… Ona verdini butun zaman helal olsun binlerce kere…
.
Tesekkurler Zerrin, tesekkurler Selinka..
.
Sevgili Burcu, siz yollayin annenizi buraya, biz onu ikna ederiz… saclarimdan hic hosnut degilim… Yarin (bugun) degistirecegim…
.
Sevgili Beste, ne oldugum bilmiyorum ama iyi olmadim… Kirisikliklarim bile daha cok batiyor gozume..
.
Sevgili Duygu, sosyal ve profesyonel hayat zaten kurallarla dolu… Bari evimizde esnek olalim oyle degil mi?
.
Sevgili Emos, beni dusundugunuz icin tesekkurler… Haklisiniz..
.
Sevgili TuBikko, evet kalkiyordu ama artik cok gec sanirim cevap vermek icin..
.
Sevgili Cansu, normal ogunleri bolmeyin cikartmayin… Gece isten sonra (danscisiniz degil mi?) 1 bardak sicak sut, iki biskuvi yiyebilirsiniz ornegin… Caniniz ne ceker o saatte? Siz yazin beraber karar verelim..
.
Sevgili Nilambara’cigim… Evde aynanin onunden gecerken “ayy, bu da kim diyorum kendime… Acaip karardim, yarin biraz sararacagim…” J)
.
Sevgili Kara Kitap, size nasil yardimci olabiliriz? Yardim etmesin kocaniz, ne yapalim… sirf bunun icin koca degistirecek haliniz yok ya… Kendinizi degistirin, kimseden yardim beklemeyin… Herkesin arkasinda birileri yok ki destek olacak… Basaririsiniz… Ferat’in size yazdiklarini okuyun…
.
Sevgili Denizsen, bekliyorum haberlerinizi..
.
Sevgili Nagihan, basarirsiniz tabii… Yeterki baslayin…
.
Funda’cigim, seni unutur muyum hic…? Butun bu isleri basima Bahar’la beraber sen actin… J) Gel biraz yardim et lutfen…
.
Sevgili Ferat, “Trabzon’lu Ferat”… yorumunuz beni ozellikle mutlu etti… sanki bu konu sadece kadinlari ilgilendiriyormus gibi goruluyor ve buna biraz uzuluyorum… ayrica oyle dogru seyler soyluyorsunuz ki, keske daha cok yazsaniz bize diyorum… Dinlesek sizin ve esinizin oykusunu, basarinizi..
.
Sevgili Selhan az mi? Ciftlerin birlikte uygulamalari cok akillica, cok saglikli, ve insani guclendiren bir davranis… bana yazin oykunuzu… ne bekliyorsunuz?
.
Sevgili Lale, carnitin, hucreden yag trasportunu saglayan bir co-faktordur… zarari olmaz ama sistemik kullaniminin lokal yag erimesinde rolu yoktur pek… karin hareketleri yapacaksiniz… Caresiz…
.
Sevgili Terazi, ben bilgimi paylasiyorum sadece… yazdiklariniz icin tesekkurler…
.
Sevgili Zehra, hazir oldugunuz zaman baslayin…Yormayin, suclamayin kendinizi… herpes basariyor, siz de basaracaksiniz…
.
Sevgili Suspect, basa donun… Birsey olmaz… bu kadarini basarmissiniz… kalanini da vereceksiniz…
.
Sevgili Kara Kalem, "koctan" ve benden kucak dolusu sevgi yolladik size de...
.
.
.

Nukhet’in basari oykusunu kutlayan hepinize cok cok tesekkur ediyorum… Yorumlariniz hep birlikte oyle bir guc olusturuyorlar ki, etkisi okyanuslar otesine bile ulasiyor… Desteginiz, inanciniz, olumlulugunuz ve kararliliginiz sizleri cok ozel ve degerli yapiyor, inanin bana…
Yesil corbanizi hazirlamis ve iciyor oldugunuzu umuyorum. Zayiflamanin yavasladigi ve durdugu doneme cok yakiniz. bu son firsatlari cok iyi kullanin lutfen...
.
.
.
30 Ekim 2009'Roma

28 Ekim 2009 Çarşamba

HEDEFIMIZ BU DEGIL...

Gecen yil yazmistim bu animi, belki hatirlarsiniz...

Bugunlerde cok yeri geldi de ondan hatirladim birden bire...

Amfideyiz, yaklasik 100 kadar hemen hepsi farkli dallarda uzman doktorlariz ve estetik durus ile ilgili bir ders izliyoruz...

Profesor, iki kadin fotografi gosteriyor slaytta... Biri zayif, incecik bir kadin... Kim gibi diyeyim... Ebru Salli gibi...

Digeri balik etli, bayagi yuvarlak hatli, kalkik popolu ama sarkmamis, dokulmeyen, diri ve guzel bir kadin... Profesor “simdi bu kadinlardan hangisini guzel buldugunuzu kadinlar ve erkekler grubu olarak ayri ayri oylayacaksiniz” diyor... Hemen arkami donup erkeklere bakiyorum... Oyle ya, bakalim dusuncelerini onemsiyecegim tarzda erkekler mi buradakiler...

Hos ve bakimlilar cogunlukla... Klasik Italyan tarzindalar... Stil ayakkabilar, uyumlu kemerler, marka kalemler, cok iyi kesilmis ya da dikkatlice uzatilmis saclar, iyi utulenmis gomlekler, klas gravatlar, casual giyinmislerse bile, tuylenmemis kazaklar, stil botlar... Evet, guzellikle ilgili dusunceleri dikkate alinabilecek erkekler cogunlukta..

Oylar toplaniyor ve sayiliyor... Kadinlarin hemen hepsi zayif, Ebru Salli’ya benzeyen kadina, erkeklerin tamami, yuvarlak hatli, balik etli kadina oy vermisler...

Kadinlar cok sasiriyoruz hep birlikte... Guzellik anlayisimizda yolunda gitmeyen birseyler oldugu kesin...

Oyle de aslinda... Bunu neden tekrar yazdim?

Bizim hic birsey bilmeyip, bilmedigini bilmeyip, kendini birsey bilir sananlardan bir cok konusanimiz buyurmuslar... “Sisman kadinlar kendilerini aldatmasin, hicbir erkek onlari guzel bulmaz, zaten sisman kadin guzel olamaz” diye...

Yok ya ? diyecegim babam “aaaaa, ne ayip, bak simdi” diyecek... Aslinda bir bilse icimden soylediklerimi, agzima pul biber koyardi da hadi neyse...

Ben televizyon seyretmem, seyretsem de onu seyretmem... Ya eline salatalik alir, bu % 96’si su, % 1’5’u seker, yuzde 0,7’si protein olan sessiz sedasiz sebze icin “cok besleyicidir, cocuklariniza bol bol yedirin” der, ya anti oksidan anti oksidan diye oksidanin ne oldugunu bilmeden antisi hakkinda konusur, ya eline uyduruktan bir besin piramidi almis, kerameti kendinden menkul bir uzmanin hazirladigi acaip karisimlari icer bir kadindir ama izlersiniz, deger verirsiniz ve ozenirsiniz ki, oradadir, konusmaya devam eder, uzmani olmadigi her konuda ahkam keser...

Iyi de biz aylardir burada ne demeye kilolardan konusuyoruz diyorsunuz degil mi?

Biz duzenli ve saglikli beslenmeyi yasantimiza sokmaya calisiyoruz... Duzenli ve dengeli beslendikce, bos kalorileri yasamimizdan cikarttikca, saglik icin gerekli oldugu kadar hareket etmeyi aliskanlik haline getirdikce, uzerimize yuk olan kilolardan kurtuluyoruz dogal olarak... Bu kadar basit...

Her zayif olan saglikli olmayacagi gibi, her sisman olan sagliksiz olacak diye bir kural yok...

Zayiflar guzeldir, sismanlar cirkindir diye dayatan bir dis dunya, ozellikle kiz cocuklarinin yasamini ciddi bir sekilde riske sokuyor...

Dikkate almamiz gereken sey, guzellik degil... Sisman bireylerin bazi hastaliklara yakalanma riskleri daha fazla... Buna grip te, kanser de dahil...

Guzellige gelince... Cok subjektif bir kavram... Zayif olmak guzelligin tek sarti degil... Hele bir tuketim zorlamasi olarak sunuldugunda hic degil...

Light urunlerle, spor aletleri, estetik urunleri, DVD’ler, zayiflama caylari, zayiflatan giysiler, camurlar, sirkeler, diyet kitaplari vs.. ‘lerle arkada duran milyarlik sektor, sizi cirkin oldugunuza inandirmaya calisiyor...

Bakin... Gulun gecin... Konumuz o degil, derdimiz o degil...

Hele yetisme caginda kiz cocuklariniz varsa, kilo lafini ayda 1 kereden fazla agziniza almayin... Kendiniz ve cevrenizdeki herkesin iyiligi icin, dogru beslenmeyi ogrenin ve yasantiniza gecirin...

Siz su fotograflara bir bakin... Guzel buluyorsaniz, gozlerinizi ovusturup tekrar bakin...

Biz saglikla beslenecegiz onun icin de saglikli olarak kilo kaybedecegiz... Hepsi bu...

Yoksa hedefimiz zavalli korkuluklarin islerini ellerinden almak degil...

.
Bu sabah aynaya bakin... Sisman ya da zayif oldugunuzu degil, "var" oldugunuzu gorun... Varliginizla mutlu ettiginiz insanlari gorun...

Sukredin...

Benim endamim yeter diyin... Hayata gulumseyin...
.
.
.

28 Ekim 2009'Roma

21 Ekim 2009 Çarşamba

KUCUK BIR OYKU BU....

Kendisi koymus oykusunun adini Nukhet Z.

Aslinda cok buyuk bir oyku bu...

Kararliligin oykusu...
Okuyun ve uzerinde iki kez dusunun derim ben size...
Aylari ve verilen kilolari sayin... Soyle basitinden bir hesap yapin...
Denge demistik degil mi?...

Sevgili Nukhet, kendine tesekkur etmekte cok ama cok haklisin... Harikasin... Gercekten harikasin... Kutlarim...


...................................................................................................................................................................

Merhaba,Ben Nükhet Z.
"zayıflamaya ben de varım" deyip sınıfa kaydolalı nerdeyse tam 6 ay oldu.

Başından beri takipteyim.

Mehtap Hanım "öykünü yazma vaktin geldi artık" dediğinde garip bir heyecan ve mutlulukla doldu içim.

Çünkü onun blogunda Bahar Hanım'ın ve Funda Hanım'ın öykülerini okuduğum ilk zamanlarda (ki defalarca okudum sanırım) böyle bir hikayeye sahip olabileceğime pek ihtimal vermiyordum.

Buna ister umutsuzluk deyin ister azimsizlik, isteksizlik her neyse belki de hepsi...

29 yaşındayım. Eczacıyım. Bir hastanede çalışıyorum.5 yıllık evliyim. 2 yaşını henüz dolduran bir oğlum var. 2 yıldır İstanbul'da yaşıyorum.

İnterneti mucize rejimler aramak dışında bir de oğlumla ilgili bilgiler toparlamak için kullanıyordum. İşte böyle bir blog takibi sırasında meripointteki linki tıklamamla başladı hikayem. Niye tıkladım hatırlamıyorum bile.

Mehtap hanım'ın blogunu ilk gezmeye başladığımda da "işte yine bir zayıflama blogu" demiştim kendi kendime. Böyle yazıları okumayı bırakalı aylar olmuştu. Ben umutsuz, iflah olmaz bir vakaydım ve derdime de çözüm yoktu işte. Bunu kabul etmiştim ve doğum öncesinden, hamileliğimden ve hatta doğumumdan sonra kalan kilolarımla mutlu mutlu depresyondaydım.

Kapatmak üzereyken bir kaç satır yazı ilişti gözüme. Kararlı ve güven verici sözler vardı yazılarda. Hazır oğlum da uyuyorken okuyayım bari dedim, ne kaybederim ki...Okudukça bir telaştır aldı beni, anlamsız garip bir telaş.


O anlar dün gibi gözümün önünde, 2009 Mart sonlarıydı.

Gittim kendime bol sütlü bir kahve yaptım ve oturdum, okumaya başladım arşivi. Farklıydı tarz üslup her şey farklıydı. Bu sefer olacak mıydı ?

13 Nisan sabahına ayarladım saatimi. evet bir pazartesiydi yine :). Pazar günü en yakın alışveriş merkezindeki KFC restoranında bol yağlı tavuklardan doyasıya yedim. Sonra tatlıcıda tavuk göğsü kazandibimi bir güzel mideme indirdim. alışveriş yaptım pazartesi için. çeşit çeşit ekmekler az yağlı peynirler, sütler, yoğurtlar, meyvalar aldım.metabolizma çayı için tarçın, karabiber aldım.

Pazartesi sabahı miladım oldu. Önce tartıldım ki uzun zamandır tartılmamıştım. Tam 83 kiloydum. Teaffuz etmek bile garip geliyor şimdi ama o zaman için çok normaldi hatta ben çoktan 90 olmuşumdur diyordum. 83 çıkınca sevindim bile. Hatta hiç unutmam Mehtap Hanım "158 boya 83 kilo çok fazla hem de çok fazla" yazmıştı da kendi kendime "90 da olabilirdim" diye telkinlerde bulunmuştum bilgisayar başında :)

Her zamanki yada hiç bir zamanki kadar istekle uygulamaya başladım bana söylenenleri. Evet ilk bir kaç gün gerçekten zorlandım. Aklıma gelip canım her istediğinde istediğim her şeyi yiyememek hele akşamları tv karşısında elim boş oturmak canımı gerçekten sıkıyordu ama denemem gerekiyordu bir kez daha.

Mehtap Hanım'ın da yazdığı gibi Perşembeye geldiğimde artık her şey daha da kolaylaşmıştı. Metabolizma çayımı düzenli olarak öğünlerden önce tüketiyordum. İş yerimdeki yemeklere bir süre ara vermem gerekti. Evden getiriyordum öğlen yemeklerimi termoslu saklama kaplarıyla. Böylece öğleye kadar yenebilecek sıcaklıkta kalıyordu. Zaten genelde zeytinyağlı sebze yemeği ve haşlanmış tavuk getiriyordum ki bunların da çok sıcak olması gerekmiyordu yerken. Salatamı yemekhaneden alıyordum. Renk renk meyvalarımı, bademlerimi fındıklarımı cevizlerimi her gece ertesi gün için porsiyonlar halinde hazırlıyor çantama koyuyordum. Akşam yemekleri zaten evde ve çok hafif geçiyordu.

Spor yapmaya pek vakit bulamamıştım ilk zamanlar. Ama kendime hareket imkanları yaratıyordum. Arabamı otoparkta en uzağa park ediyor, öğle yemekleri sonrası hastane bahçesinde yürüyordum. Asansör asla kullanmıyordum ne evde ne iş yerimde. Sık sık Mehtap Hanım'ın yazılarını okumam gerçekten motivasyonumu yükseltiyordu.

Tabi bir de Confessa. Bilenler bilir confessa dönem dönem Mehtap Hanım'ın blogunda da çaldığı Adriano Celentano'ya ait bir şarkı. Blogu takibetmeye başladığım ilk günlerde de bu şarkı vardı fonda. Sonraları farkettim ki bu şarkıyı dinledikçe bir heyecan bir azim bir istek oluştuğunu farkettim içimde. gün içinde enerjimin düştüğünü ara ara artık yapamayacağımı düşündüğümde blogu açıp bu şarkıyı dinlemediğimi farkettim. ama tabi şarkı bir süre sonra değişti :)
Eşimin italyadaki bir arkadaşına sipariş attim hemen bu şarkının içinde olduğu Celentano cdsini. Per Sempreydi albümün adı. sanırım sonsuza kadar anlamına geliyormuş. İsminde bile motivasyona davet vardı :) Sonraları confessa neredeyse günümün her anı benimle oldu. sabah arabamada akşam işten dönerken hatta bazen iş sırasında bile dinledim bu şarkıyı. Benim motivasyon aracım bu şarkı oldu diyebilirim. Belki yavaş bir şarkıydı ama benim içimde inanılmaz bir heyecan yaratıyordu.

Size de tavsiyem belki bir şarkı belki bir özlü söz bir şeyler olsun hayatınızda size zafere giden yolda yardım edecek.

Neyse günler geçiyordu. Mehtap Hanım sürekli sorularımızı cevaplıyor, umut dolu yazılar yazıyordu. Bense sürekli takip ediyor soru soruyor sınıf arkadaşlarımın sorduğu benim aklıma gelmeyen ayrıntıları öğreniyor ve not alıyordum.

18 gün gerekiyordu davranışların alışkanlığa dönüşmesi için ve 21 gün sonunda artık hayatımın beslenme anlamında gerçekten değiştiğini farketmiştim.

Bu arada etraftan gelen saçma sapan tepkilere kulaklarımı tıkamış beni destekleyenlere her fırsatta minnettarlığımı bildirmiştim.

Bu konuda eşimin desteğini hiç bir zaman unutmam. Bana güvendiğini inandığını her fırsatta dile getirdi. Tatlıyı çok sevmesine rağmen bu süreçte asla yemedi. kendim için pişirdiğim yemeklerden başka ekstra bir yemek talebinde bulunmadı. zaman zaman sabahları erkenden kalkıp benimle yürüyüşe çıktı. Kendisinin hiç bir zaman kilo problemi olmamasına rağmen o da benimle bu hayata uyum sağladı. hatta artık kendini daha zinde ve güçlü hissettiğini bir süre sonra kendi de söyledi. Bunlar gerçekten güzel destek araçlarıydı benim için. Şanslıydım. Burada kendisine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Mükemmel bir eş ve mükemmel bir baba olduğu için :)

Yaz tatili yaklaşırken artık insanlar bendeki değişimi farketmeye başladılar. Ben de artık 46 beden eteklerim belimden düşmeye başlayınca duyduğum mutlulukla gardırobun önünde oturup bir güzel ağladım bir sabah :) Hemen eteklerimi daralttırdım. Yeni etek yada giysi almak istemiyordum çünkü kilo vermeye devam edeceğimi biliyordum.

Bir yandan makarnalı yapmayı tercih ettiğim yeşil çorba bir yandan metabolizma çayı ıhlamur, yeşil çay, bir yandan mis gibi zeytinyağlılar, ızgara etler aslında hayat umduğumdan da lezzetli geçiyordu :)

Ilk başlarda içimde var olan dayanılmaz tartılma duygusuyla baş etmem çok zordu ama ona da alıştım. Mehtap Hanım ne derse harfiyen yerine getirmek için tüm yaşam enerjimi kullandım . hata yada eksik yada fazla yapmak istemiyorum. Ona olan güvenim sonsuzdu ve bu güven hiç bir zaman boşa gitmedi. O bu sayfalarda yüzünü görmediği, adını bilmediği insanlara yardım etmek için yapabileceği her şeyi yaptı.

Tatil yaklaştıkça gerçekten mutluluğum da artıyordu. kilo vermem devam ediyordu ve ben 1,5 yıldır görmediğim anneannemin yanına gidecektim. eminim bu değişimi o da farkedecek ve çok sevinecek hatta kutlamak için koca bir tepsi su böreği yapacaktı :)

Korkmuyordum bu defa tatile gitmekten . eskiden tatil demek rahatlamak ve kilo almakla eşdeğerdi benim için ama bu defa gerçekten her şey çok farklıydı. 15 günlük tatil boyunca hemen her akşam yürüyüş için sahile gittim. hemen her sabah anneannemin yaptığı güzel hamur işlerinden tattım ama makul miktarlarda. bol bol su içtim. metabolizma çayına ara verdim onun yerine ıhlamur ve yeşil çay içtim. tüm yüksek kalorili yiyecekleri yememi öğle öncesine ayarladım sonra aynen zeytinyağlı balık salata meyva yoğrut yemeye devam ettim. Bol bol su içtim. Böylece tatilde ne katı bir rejim derdinde oldum ne de ufak lezzet kaçamaklarından men ettim kendimi.

İşin sırrı dengedeydi ve ben gerçekten dengenin doruklarında bir tatil yaptım. Döndüğümde 1 kilo verdiğimi gördüğümde nedense pek şaşırmadım.:)

Bugün 10 Ekim 2009 Cumartesi. Önce sağlık deyip sınıfa kaydolalı tam olarak 6 ay oldu.


Yaşım:29 Boyum:158 cm. 5 yıllık evliyim. 2 yıl önce doğum yaptım.

13.04.2009: 83 kg

25.09.2009: 57.5 kg

25 kg verdim ben.

İnanmak zor olsa da verdim.

Uzun yıllar sonra ilk defa bir şeyi gerçekten başardım. Ben yaptım, biz yaptık.

Mehtap Hanım'la başardık.:)

Dün 38 beden bir etek aldım.

Evlendiğimde giydiğim S beden eşofman altımı giydim yazıyorum bunları :)

Darısı kalan 3,5 kg.a

Bu beslenme biçimine başlamamış olan arkadaşlarıma sesleniyorum.

Sayfanın sağında etiketler başlığını bulun ve "önce sağlık" etiketini tıklayın. çıkan yazıları kronolojik olarak okumaya başlayın. ama yorumları atlamayın onları da okuyun. sorulan soruları, Mehtap Hanım'ın hemen yada bir sonraki yazısında verdiği cevapları dikkatle okuyun. notlar alın. başarı öykülerini tekrar tekrar okuyun.

Olmaması için imkan yok, olamasaydı benimki olmazdı.

Herşey için herkese, eşime, Mehtap Hanım'a ve de özellikle kendime teşekkür ederim ...:)
.
.
.
22 Ekim 2009'Roma

19 Ekim 2009 Pazartesi

KRITIK DONEMECLER....


Karman corman bir sekilde geciyor hafta...
Kosturarak ama kelimenin tam anlamiyla “haybeye” kosturarak...
Ipin ucu hafiften kacmis, randevularin kaydedildigi telefon, uyarilari randevu kactiktan 24 saat sonra haber vermeye baslamis, Doina utuleri yapmadigi icin, gunun rengi filan diye bir luks kalmamis, ne bulunursa o giyiliyor, ne ortadaysa o takiliyor... El cantasindakilerin agirligi her gecen saat daha da artiyor, benim de rengim soldukca soluyor bu arada...
Aynaya bakiyorum, goruntumu tatsiz buluyorum, hastaneden cikar cikmaz, orada cok sira olur, o randevusuz musteri almaz, onun salonu cok gurultulu filan diye eleyerek, hic musterisi olmadigi icin hep emirlere amade bekleyen evin yakinindaki kuaforde karar kiliyorum...
“Sizin sacinizda kac renk var boyle” diye soruyor kuafor... “Onlara rofle diyorlar ama...” diyorum yorgunlukla... Umutsuzca dokunuyor saclarima...
.
Gidip boyalari hazirliyor, yarim saat sonra nedense bir gariplik hissediyorum ve cok siyah oluyor galiba diyorum... “Yakisir size” diyor... “Umarim oyle bir sey yapmamissinizdir, cok kizarim gercekten” diyorum... “Hayir tabii ki yapmadim, tatli bir cay rengine boyadim” diyor...

Kuaforden “tatli cay rengi” ne boyanmis kapkara saclarimla, kafami komur kovasina sokmusum gibi kararmis bir sekilde cikiyorum...

Federico saclarima bayiliyor, Antonio bir fark goremedim diyor, ben divana atiyorum kendimi ve “yemegimi elime verin ben divanda yiyecegim” diyorum, Federico “ben de annemin yaninda yiyecegim” deyip yanima kosuyor...

Antonio ikimize de kiziyor ama sehpalari onumuze getirip bir de fotografimizi cekiyor... Bunu ben “prensiplerden”, “sofra adabindan”, “cocuk terbiyesinden” filan soz ederken aleyhime kullanmak uzere yaptigini biliyorum ama kendi evimde kurallari istedigim zaman esnetme hakkimi sonuna kadar kullaniyorum...

Ayrica bazen ben de yanlis yapabilirim, bir sakincasi yok, hele bu kadar yorgun bir haftada, hele bu komur rengi saclarimla, "uzuntuden ne yaptigimi bilmiyordum", ya da “o fotograftaki ben degildim, dublor getirmisler” diyebilirim diye dusunuyorum...

Ayda bir kez cumartesi gunu ozgurum... Federico’nun benimle yapacaklarinin listesi o kadar uzunki, baska hicbirseyi programa dahil etmiyorum... Gecen hafta kendisini cok yalniz hissettigini, okula dadiyla gelen tek cocuk oldugunu, benim bu aralar onunla hic konusmadigimi, hep basim onume egik calistigimi soyleyip, icimi kanattigindan beri, kendimi sorgulayip duruyorum..
Onun yaptigi programda benim gitmekten hic hoslanmadigim kucuk luna park ve gide gele programi ezberledigimiz “planetarium” ve astronomi muzesindeki cocuk programi, ev odevlerini benimle yapmak filan var...

Planetaryum’a biletimiz yok... Tabii ki yer de yok... Federico’nun yuzu hemen asiliyor... Bekleme listesinde 7.siradayiz... Olsun diyorum, bekleyelim mutlaka gelmeyen birileri olur... Italyan’lar oyle arayip ta iptal ettirmezler rezervasyonlarini...

Gelmeyenler oluyor ve gosteriye giriyoruz... Cocuklar ciglik ciglik bir gezegenden oburune seyahatlerini surduruyorlar, ben enaz 10 kere buraya geldigim halde gokyuzunde hala kendime niye bir arkadas bulamadigimi, Marsin benden niye hoslanmadigini, niye ikide birde olmayacak acilarda durarak hayatimi karmakarisik ettigini filan soruyorum kendime...


Sonra ayni biletle Astronomi muzesine giriyoruz... Ben bu muzeye gercekten bayiliyorum... Bir turlu cikmak istemiyorum, Federico “anne tamam artik, ben aciktim, gidelim” diyene kadar da oraya buraya uzay gemileri yolluyorum, mevsimleri, yaz oldugunda gunesin nerde durdugunu gozluyorum, yeryuzunun katmanlarini filan inceleyip duruyorum...

Icerde bizden baska kimse yok... Onun icin birlikte fotograf cektiremiyoruz ama birbirimizin fotograflarini cekiyoruz... Cikista “artik biraz da baska muzeleri programa alalim” diyorum, “istemiyorum” diyor... Aklima nerden bildigimi hatirlayamadigim bir sarki geliyor... “ah askim.. aman askim.. sen ne dersen tamam askim...” diyorum ogluma...

“Bu aksam da yemegimizi divanin uzerinde yiyelim mi?” diyor...
"Ben bunu bir dusuneyim, ama baban kizar inanki" diyorum...

Divanin uzerine oturuyorum, hemen yanima yerlesiyor... Antonio caresiz tepsiler hazirliyor getiriyor, “senin yuzun cok kirmizi, cok mu yorgunsun? “ diye soruyor.. Hayir galiba hastalaniyorum diyorum... Hastalaniyorum...

Ama aklimda sizinle bu sabah 08.30’a verilmis randevu var... bir de Federico’ya planetaryum fotograflarini bloga koyacagima dair verilmis sozum...

Gelelim size...

Cok onemli bir asamadasiniz... Simdiye kadar duzenli olarak beni izlediyseniz, en kritik donemde oldugumuzu rahatlikla soyleyebilirim... Metabolizmaya soz gecirememe donemine girmek uzereyiz ve soyle bir iyice sallamamiz gerekiyor onu...
Hani cok neseli bir sarki var ya... Salla... Ardina bakma, salla filan diyen.. iste onun gibi, ardimiza bakmadan sallayacagiz...

Sonra ne yapacagimizi ayrica soyleyecegim... Burada olsaydiniz, sizi teker teker gorme sansim olsaydi, belki daha kolay olurdu hersey ama boyle de imkansiz degil...

Sadece yaptiklarimizin ve yapacaklarimizin aciklamalarini daha iyi oldugum bir zamana birakiyorum... Siz bana guvenin... Yaptigimiz herseyin bir nedeni, bir zamani ve bir sirasi var... inanin bana...

Simdi, bu hafta kahvaltinizi ayni sekilde yapiyorsunuz... Oglen ogununde karbonhidrat ve sebze yiyorsunuz... Yani ekmek ve zeytinyagli bir yemek, ekmek ve etsiz kuru fasulye, mercimek, veya nohut (bitkisel proteinler oglen ogununde), yumurtasiz, bol soganli, maydanozlu, dere otlu, biberli patates salatasi, ekmek ve zeytinyagli dolma, veeyaaaaaaaaaaa... hazir olun... iki dilim borek yiyorsunuz... Ya da makul bir tabak sebzeli makarna (peynirsiz) ya da 2 kasik nohut ya da kuru fasulye konmus “az kuru-az pilav” , bol misirli bir salata filan yiyorsunuz..
Protein yok... yumurta, peynir, balik, tavuk, kofte, doner, hicbirsey yok..

Aksam ogununde ise, hic karbonhidrat yok... Sebze corbasi ve et, ton balikli salata, balik ve sebze, et ve sebze... Omlet, menemen ekmeksiz yemegi basarabilirseniz...

Ara ogunlerden biskuvi kalkiyor... Meyve ve yogurt veya meyve ve ceviz kaliyor... Ya da 4 tane kuru kayisi da yiyebilirsiniz...

Arada cay, yesil cay bitki cayi serbest...

Cuma-cumartesi-pazar sectiginiz bir ogunde yesil corba iciyorsunuz... Pazartesi sabahi asla tartilmiyorsunuz ve beni bekliyorsunuz bugunku gibi...

Su icmeyi, yuruyus yapmayi, saglikliyken, keyifle yemek, keyifli sofralar kurmak uzere, simdilik kendinizle ilgili bir degisim programinda oldugunuzu, sonucun sizi ve cevrenizdekileri mutlu edecegini unutmayarak tabii...

P.S: son iki yazinin yorumlarina cevap yazacagim mutlaka..
P.S2: sarkinin konumuzla hic alakasi yok, dans edersiniz diye koydum... yarim saat dans edince kac kalori yakiliyordu, hatirlayan var mi?

19 Ekim 2009’Roma

16 Ekim 2009 Cuma

YA SIMDI?


.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Butun yaramazligim ustumde… Ceviz krizinden henuz cikmisken, vanilya kokan trabzon hurmalarini, cinslerinin tukendigini okuyup cok ama cok uzuldugum kestaneleri, “bu da yenir miymis, cekirdekten baska birsey yok? diye kucumseyip yuzune bakmadigim, birkac yil once tezgahta yan yana dizilmis, bordo, sari, turuncu, yesil renklerinin cazibesine dayanamayip aldigim, boylece megerse Antonio’nun da cok sevdiginin ortaya ciktigi kaktus meyvelerini, sirf etiketinde Turkiye yazdigi icin neredeyse kasasini yuklenip goturecegim limonlari, alip alip donuyorum eve... Ama az kaldi... Subat gelmeden (o zaman da, uzerine pudra sekeri serpilmis bir kizarmis hamurdan baska hicbir sey olmayan “frappe” krizine girecegim cunku) uzerimde kalan su iki kiloyu halledecegim...

Ne saniyordunuz? Ele verir talkini, kendi yutar salkimi durumlari mi? Hic te degil...
Doktorun soyledigini yap, yaptigini yapma halleri mi? O hic degil... Ben sadece siz bu yoldan giderken, sayilari kel aynak kuslarindan bile az olan “coktaaaaaaaaaan donmuslerin” sinifindanim... Yani kilomu koruyabiliyorum... Dikkat etmezsem, 8 ay-1 yil gibi bir surede 15 kilonun uzerinde alabilecegimi bilerek ustelik... Ayrica, benim kilo almam, pisirdiklerim yeme tarzim, evimizin faresi dahil hepimizin kilosunun artmasina sebep olur, bunu da hic unutmayin... Ozellikle yetisme caginda cocuklari olanlara soyluyorum bunu...

Ne yapiyorum? Hicbir sey... Dikkat ediyorum sadece... Hicbir sey yasak degil... Ama herseyin bir sirasi, bir miktari, bir zamani var... Sosyal yasam diye de bir gercek var... Insani tatlici vitrinlerine yapistiran fizyolojik tatli krizleri var... tembellik yapma, huysuz olma, canim cok cekti deme hakki var...

Ama akillica... Insana basta “aaaaaaaaaa, valla yiyorum yiyorum almiyorum” gibi gelir... Tartilirsiniz tartilirsiniz... Ibre gecen ayki yerinden oynamaz 1 santim bile...

Sonra bir sabah kalkarsiniz, Pijamanizin beli rahatsizlik verir, bir de tartilirsiniz ki...

Bir de tartilirsiniz ki...
Bir de tartilirsiniz ki...

Bu cumleyi siz kendiniz tamamlayin...
Nasil bitmesini istiyorsaniz, oyle bitecek cunku bu cumle...

Siz neyi seciyorsaniz oyle bitecek...

Biraz daha acik olmaliyim degil mi?

Olayim bakalim...

Buyuk bir cogunlugunuz hedef kilosuna ulasti... Sirada artik, cok fazla takinti haline getirmeden, duzgun, saglikli, keyifli, tadi tuzu yerinde, agiz tadiyla beslenmek ve kilo almamak (ama tabii gereginden fazla vermemek te var)...

Once onlarla konusalim... Ne yapiyoruz... Planli besleniyoruz... Yani hafta basinda, asagi yukari ne yiyecegiz, ne pisirecegiz -hele ki cocuklarimiz varsa- planliyoruz, programliyoruz... Mutlaka kahvalti ediyoruz, ekmegimizi, peynirimizi, veya tostumuzu veya muslimizi yiyoruz. Balimiz, recelimiz, baska bir nedenle sakinmamiz gerekmiyorsa iki kez yumurtamizi menumuze koyuyoruz..Haftada iki kez kirmizi et, en az iki kez balik ve tavuk yiyoruz.. Pilavi, makarnayi, ekmegi, patatesi, boregi coregi, keki makul olculerde yiyoruz. Tatli? Elbette... Ama bir porsiyon baklava 4 tane degil, 2 tane... Unutmayin...Nedir makul olcu? Siz kiloluyken yediginizin yarisi, hatta daha azi...

Diyelim ki disariya yemege gittik, ya da davete katildik, ya da denk geldi cok ama cok fazla yedik... bayramdi, seyrandi, dugundu, davetti, is yemegiydi, sevgilimiz geri geldi sevindik, kocamiza kizdik, uzulduk... Abarttik, fazla yedik...

Ne yapacagiz...?
Ertesi gun guzelce kahvaltimizi yapacagiz... Hergunku gibi... Ara ogun, yogurt ve meyve (muz, hurma, kavun, olgun seftali, incir olmasin da elma olsun mesela)... Sonraki iki ana ogunde hic karbonhidrat tuketmiyecegiz... Yani ekmek, patates, pilav, makarna, borek, kek, 5 cayi yok...

Oldu da denk geldi, hayat bu... Iki gun ust ustuste abarttik... O zaman, kahvalti her zamanki gibi, sonraki iki ana ogun karbonhidratsiz, ikinci gun kahvalti normal, sonraki iki ana ogun karbonhidratsiz...

Oldu da denk geldi... 3 gun ustuste abarttik...
O zaman kusura bakmayin, 1 yil sonra kendinizi emek emek verdiginiz kiloya 100 % geri donmus bulursunuz, benden soylemesi...

Eger akillica bir beslenme aliskanligini ogrenebilmis, kendinize soz gecirebilir hale gelmisseniz, tatile filan giderken korkmaniza gerek yok... Hayatinizi yediklerinize, yiyeceklerinize endekslemeyin, keyfinizi bu endiseyle kacirmayin... Ne giysem, sacimi nasil kestirsem, hangi kitaplari gotursem filan diye dusunun... Gidin, keyfinize bakin ve sakin ama sakin cok abartmayin... J)

Bahar bu yaz benimle birlikte ayvalik tostlari, kagit helvali dondurmalar, cayin yaninda borekler filan yedi... giderken 1-2 kilosu vardi fazladan galiba... Cunku tartilmadi... Dun mektup geldi... Vermis bile... Yurumustur, su icmistir, sebze agirlikli beslenmistir, bos kalorileri tamamen kesmistir... Hepsi bu...

Peki daha verecek 10’larca kilosu olanlar ne yapacak...?
“metabolizmam yavasladi galiba” deyip beni gulumsetenler?
“Kilo vermem durdu galiba” deyip uzulenler ne yapacak?

Onlar da bugun tartildilar... Sonuc neyse ne... O kadar da onemli degil... Ya da aslinda cok onemli de, vermedilerse 100 gram bile, bu o kadar da beklenmedik birsey degil...

Onlar sakin olacaklar...Bu hafta sonu, iki ogun neyi cok ozledilerse, nasil bir sofra gozlerinde tutuyorsa oyle bir sofra kuracaklar... Neye ellerini korkarak uzattilarsa, ona cekinmeden doyacaklar... iki gun....
Pazartesi sabahi da benimle randevulari var... Sabah 08.30 ‘da burada olacaklar...

Anlastik mi?

Bu arada “kilo korumak ta da ne varmis, cocuk oyuncagi diyenler varsa icinizde, bu konuda konusmaya daha yeni basladik, ona gore...
Sorularinizin cevaplarini bu aksam yazacagim...
Muthis bir basari oykusu sirada bekliyor hazir olun okumaya...
Bu olaganustu tablolar "Botero" nun...

Hepinize iyi hafta sonlari...

12 Ekim 2009 Pazartesi

GEC OLSA DA...




Zaman mi cok hizli geciyor, ben mi gec kaliyorum bilmiyorum ama sizin hiziniza yetismek ne mumkun.. Bu cok olumlu, cok guclendirici ve kararsizlar ya da yeterince cesareti olmayanlar icin cok destekleyici bir durum...


Onun icin bu haftaya beni ve sizi bekliyen sorularla girmeyelim istedim...


Iste sorular, cevaplar ve yorumlar... Hepinize iyi haftalar...



Sevgili Kekik, ben soylediklerime inaniyorum, siz de emek veriyorsunuz… sonuclari da yine siz soyluyorsunuz… Muthis degil mi?

Sevgili TuBIKKO, insanlarda zayiflamak isteyenleri sabote etme duygusu mu var biraz? Var galiba.. Ama asil onemli olan, sizi hicbir sey engellemedigi halde, bir hedefiniz oldugu icin yememeniz, oyle degil mi?

Sevgili Banu, sorunun ne oldugunu siz soyluyorsunuz.. hadi oyleyse, ne bekliyorsunuz ki?

Sevgili Cheetos, gordugum en sistematik diyet yapan kisisin… Inanilmazsin…ibret-I alem icin sakliyorum yaptigin cizelgeleri.. ;-))

Sevgili Bengu, kutluyorum… Ne keyifli degil mi basardigini soyleyebilmek…?

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.Sevgili Adsiz, buradayim… Yesil corbanin bir zarari yok, normal zamanda da icebilirsiniz… Programa uymak acisindan dikkat edin sadece…

Sevgili Cumba Yildiz, nasil gecti tatil? Yenilendiniz, dinlendiniz, keyiflendiniz mi?

Sevgili Suspect, cok arzu ederim fotograflarinizi gormeyi… kilo vermeye devam ettikce hem moraliniz hem de fiziksel sagliginiz daha iyi olacak… cunku sagliksiz, acaip rejimlerle kilo vermiyorsunuz, dogru beslendiginiz icin zayifliyorsunuz… kutlarim…

Sevgili Harika, guzel sozleriniz ve iyi dilekleriniz icin tesekkurler… Iyiki varsiniz…

Sevgili Ebru, bayagi gecikmis bir cevap olacak ama, hem et hem sebze… arkadasiniz hergun balik yemez degil mi? Peynir deneyebilir… Ya da o bu 3 hafta yerine etsiz haftaya geri donebilir… Guzel sozlerinize ve enerji dileklerinize binlerce tesekkurler…

Sevgili Selhan, guzel ve keyifli bir geriye donus bu… nedense erkekler cok uzaktan ve sessiz izliyorlar bizi… esinizin buradaki varligina sevindigimi ekleyeyim… tabii sizinle birlikte…

Sevgili Dilek, ne kadar fazla olursa olsun… yavas yavas, acele etmeden, hayatin tadini kacirmadan vereceksiniz hepsini… yilmayin yeterki…

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Sevgili Gurbet, kefir onemli bir besindir… sagligi destekler, tuketebilirsiniz…Guzel dileklerinize tesekkurler..

Sevgili Cansu, hicbirseyden kismayin… 1 fincan sut olur mu? 3 kuru kayisi? 2 kucuck parca siyah cikolata… Ben encok sutu oneririm…

Sevgili Terazi, bizi habersiz birakmayin o zaman…

Sevgili NuNu’cugum, senin golgen, havan, olumlulugun yeter bize… Sen iyi ol yeterki, birkac kilonun lafi mi olur?

Sevgili Kutahya, hepimiz burdayiz.. Siz vaz gecmeyin yeter…

Sevgili Gunes, gercekten hicbir bilgim yok… Ben gordugunuz gibi beslenme konusunda teknoloji olarak sadece akli kullanan bir doktorum… aldigim sonuclar da olaganustu…

Sevgili Cocukla Cocuk, kiyafetlerin dar gelmesi stresinden sonra uzerinizden dusecekler bir de… O da stress olacak…J) hazir olun…

Sevgili Neseli Gunler, nasil gidiyor?

Sevgili Huzunbaz, tesekkurler… okunuyor olmak guzel bir duygu, inaniliyor olmaksa olaganustu…

Sevgili Oyuncu, cikartmadiniz zaten.. sonuclar gogsumu kabartiyor, gercekten…

Sevgili Melike, isterseniz tabii ki yazarsiniz…

Sevgili Fevkalede, bunu bloguma gercek bir ovgu olarak kabul ediyorum.. bazi gunler yaklasik ikibin kisi okuyor bu blogu… siz binler derken, sanki onbinler, yuzbinler duygusunu vermissiniz.. siz zayiflayin, binlerce “tik” sozu benden..

Sevgili Selinka, burada hep varolmaniz beni guclendiriyor… Heyecaniniz ve inanciniz da oyle… Ustelik cevaplarim bu kadar gecikmisken…

Sevgili Pelin, yeterki isteyin…

Sevgili ebru, en basa donmek cok dogru bir yaklasim… Karmasayi onler, disipline sokar… iyi etmissiniz…

Sevgili Bengu, “çünkü ben yaşam kalitemi yükseltmek istiyorum.hayatımın geri kalanında sağlıklı olmak istiyorum” diyorsunuz.. Iste tam benim anlatmak istedigim de bu... Yasamin keyfini kacirmadan da zayiflanabilir ve saglikli olmak icin kilo kontrolu onemlidir..

Sevgili Gungor, mutlu seneler ve basri oykunuzu bekliyorum…

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Sevgili Kekik, artik ben birakacagim siz yazacaksiniz… cok az kaldi…

Sevgili Beenmaya, bekliyorum, buradayim… bu turkceyi bu kadar harika kullanan genc kadin, kendi oykusunu nasil yazacak cok merak ediyorum.

Sevgili Pelin, evet yesil corbe herhangi bir ogunde tek basina 3 gun ust uste icilecek…

Sevgili Selinka, aclik hissediyorsaniz, ara ogunu ikiye cikartin… ama miktarini azaltin… aclik duygusunu sevmem ve olmasini istemem… protein mikatrini da artirabilirsiniz…

Sevgili Yaseminnn, hos geldiniz… kiziniza ve size sevgilerimi yolluyorum…

Sevgili Bal anne, kendinizi sureye degil, hedefe odaklayin… 3 hafta ya da 5, onemli olan ulasmaniz… Hatta bence 3 haftanin sonunda hic tartilmayin… devam edin programa, ama tartilmayin… Musli ve sut olabilir ama bunu zor anlar secenegi olarak kullanin…

Sevgili Aslihan, sizin icin biraz daha zor ama imkansiz degil, ustelik burada cok saglikli bir beslenme programi var… yazdiklariniz cok umut verici…

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Sevgili Ebru, benim bu konuda ozel bir onerim yok… uyku, duzenli beslenme ve cok zorlaninca kahve… cok asiri yorgunsaniz, belki bir multivitamin destegi olabilir…

Sevgili Pelin, gec oldu ama ben tatillerde keyifli olunmasindan yanayim.. Ozgur ama kontrollu… hepsi bu…

Sevgili Gamze, siz oykunuzu yazmissiniz bile… ne guzel… daha ayrintili yazin… Herkes okusun…

Sevgili Oyuncu, burada olmdugunuz bilmek bana da guc veriyor..

Sevgili selinka, bakin bu Pazartesi ikisi bir arada… iki yazi birden… Saat sabahin 4.45’i bu arada…

Sevgili Suspect, dedim ya ben susacagim siz konusacaksiniz artik..

Sevgili Zehra, hos geldiniz… Karar vermek, yari yariya basarmak demek… Hareket etmeyi de unutmayin lutfen…

Sevgili Bal Anne, yaramazlik yapmayin ama boyle seyler olabilir kendinize de cok fazla kizmayin… bundan sonra daha duzenli yazmaya calisacagim…

Sevgili Nisanur, kendinizi yenileyin.. bedeninizi ve ruhunuzu bu kadar yuk altinda birakmayin… Karar verin ama gercekten verin ve zayiflayin…buradaki bir rejim degil, bir beslenme programi..

Sevgili Selinka, balik yerine tavuk olabilir... Plates yeterli ama bebekle beraber yapilacak yuruyusler belki kucuge de iyi gelir... Cok hizli yurunmese de olur.. hareket etmek icin hicbir firsati kacirmayin ve tartilmayin... Lutfen tartilmayin... tartiyi saklayin, hediye edin, komuya verin... birakin arkadaslariniz soylesinler zayifladiginizi...

Kendiniz iyi bakin... Sevdiklerinize de...

12 ekim 2009'Roma

4 Ekim 2009 Pazar

VIRGULUNE DOKUNMADAN...EMOS'UN OYKUSU...


Sevgili Mehtap,

Benim oykumu asagidaki sekilde yazdim .Umarim yeterlidir.Dun yuruyus bantinda aklima ortaokul siralarinda arkadasligimizn basladigi ve uzun yillar suren kiz arkadaslarim geldi.Sizin yazilarinizda o donemdeki arkasliklarimin duygusal kalitesini buluyorum.Cesitli nedenler ile su anda onlar ile cok az sey paylasabiliyorum ve onlarin eksikliginde , ayni duygusal kalitede insanlari bir daha bulamadim.Ya da bir daha arkasliklarima o kadar emek verecek zaman bulamadim..

Hayatta her sey emek istiyor, arkadasliklar da...

Kucuk defterime sizin su sozunuzu de yazmistim.“Ben sansli bir insanim...Etrafimda duygusal kaliteleri yuksek insanlar buldugum icin,O insanlari tanima firsati buldugum icin şansli bir insanim.Umarim sizler de”

Ben de bir zamanlar bu konuda cok sansli olduguma inaniyordum...Ama simdi artik bu konuda calismam gerektigine inaniyorum.Fiziksel acligi yenmemizin yontemini siz verdiniz ama duygusal aclik sanirim gunumuzun en buyuk sorunu... Etrafinizdaki kalabaliklar icinde yalnizliklar.. Tatmin etmeyen sohbetler,arkadasliklar...Lutfen diet disi yazilariniza devam edin,onlari da cok seviyorum.
Hersey icin cok tesekkurler.
Harikasiniz.

diyor Emos mektubunda.. Onun ki bir erken basari oykusu... Yani daha hedefine ulasmis degil.. Ama cok ozel bazi noktalar iceriyor.. Yasamin keyfini kacirmadan, kacamaklar yaparak bile olsa istenilen kiloda kalinabilecegini anlamis o.. Bakalim neler anlatiyor.. Virgulune dokunmadan...



...........................................
Merhabalar,

Liseyi yeni bitirmistim ve oldukca zayiftim. Benden 3-4 beden buyuk teyzem yeni aldigim bana oldukca bol tisortu ustune gecirmis ve Emos aslinda ben o kadar da sisman degilim,vucudum sis su icsem yariyor diyordu.
Teyzeme cok uzulmustum.Su icse yariyordu.Ailemin butun kadinlari cok guzeldi ama ne kadar yakissa da birazcik toplulardi. Annem,anneanem ve diger iki zavalli teyzeme de su icse yariyordu.

Ben zayiftim cunku onlara gore kus gibi yiyordum.Anneanneme gore benim yedigimle kuslar bile doymazdi. Oysa onlar,daglari mi yiyorlardi? Herkesin yedigi kadar yedikleri halde kilo aliyorlardi.
Ne mi yiyorlardi? Her aksam mutlaka corba,salata ,zeytinyagli ,ana yemek, pilav yada makarna yeniyordu. Ekmek yememek gibi bir durum asla soz konusu degildi. Yemek sonrasinda ise meyve ,tatli veya cayin yaninda kek,borek.

Universite bitti. MBA bitti ve ben is hayatina basladim. 47-48 kiloluk Emos yavas yavas kilo almaya basladi. Butun gun oturarak calisma ve bedensel calisan bir iscinin almasi gereken kaloriye gore hazirlanmis olan ogle yemegini yiyerek uc senede 52 kiloya ulastim ama bundan rahatsiz degildim.Tombul anneannecigimin beni gorup ,gorup kizim bu istahsizlik ne demek, onu bir de ben de bilsem deyisi artik mazi olmaktaydi.
Sonra evlendim.Evlendigim yil 53 kiloda idim.Hala zayif.Sonra ard arda iki dogum yaptim.Bu dogumlarimin her ikisini de 67 kilo ile normal dogum olarak yaptim.Yogun is tempom nedeni her ikisinde de doguma tek bir gun izin yapmadan gittim amacim 4 aylik toplam iznimi bebeklerimi emzirerek gecirmekti.Ikinci dogumumdan sonra yine kilo verdim ama bebegimi 1,5 sene emzirir iken istah denilen o korkunc canavarla tanisdim.

Doyma nedir bilmiyordum.Yarim tepsi borek ile beraber bir tencere brokoli salatasini istahla yiyor, ustune de su icsem yariyordu.

Paket paket cipsler yiyordum.Bu arada yemegini cok yavas yiyen ben, bebeklerimin arasi yalnizca 23 ay oldugu icin, degil sofraya oturmak,cignemeye vakit bulamiyordum.

Kizim 1,5 yasinda ve oglum 3,5 yasinda iken ben 67 kiloya tekrar ulastim ve dogum yaparken giydigim pantolonlarimi giymeye baslamistim. Anneannecigim ise beni her gordugunde , bak simdi kadin oldun, ne al, ne ver diyordu.



Bu arada is tempom yine cok yuksekti ve gun icinde cocuklarimi degil aramak , dusunecek vakit bile bulamiyordum. Ayrica hemen her hafta yurt ici seyahati, bir kac ayda bir de deniz asiri yurt disi seyahatim oluyordu.

Esim bu arada her erkek gibi benim icinde bulundugum durumu hic anlamiyor, “ne halin boyle, niye kendine bakmiyorsun” diye soyleniyordu. Oysa ben ise giderken ve donerken o kadar yorgun oluyordum ki, konusmaya bile halim yoktu. Bu iki cocugumu da ben istemistim ve sikayet etmeye asla hakkim yoktu.

Emzirmeyi birakmamla beraber istahimi kontrol edebilir hale geldim, sagliksiz bir bicimde yalnizca cok az yiyerek 62 kiloya dusdum.

Gelelim Mevsimlerden Roma’ya yolumun nasil dustugune.

Bir kac sene once, buyuk paralar vererek oglumun sunneti icin dikdirdigim tuvaleti bu yaz yapilacak bir dugune giyme olanagim dogdu. Bu dugun bulundugum sehir disinda yapilacagi ve kiyafetimi oradakilerden en fazla 5-10 cok yakinim gordugu icin, cok rahat giyecektim. Ama tek bir sorun vardi. O zaman ki halimden bir kac kilo fazla idim. Haziran’daki dugun icin, Ocak ayinda zayiflama karari almistim ve nasil olsa 6 ayda 2-3 kiloyu verirdim. Oldukca dikkat ettim ama nisan ayina geldigimde 2-3 kilo daha almistim ve son yillardaki en yuksek kilom alan 64,5 kiloya ulasmistim.

Artik butun kiyafetlerim uzerimde patlayacak gibi duruyor yada iclerine hic sigamiyordum. Esim ile beraber bir spor merkezine yazildik ama merkez mayisda aciliyordu.Internette bloglar arasinda dolasirken Mevsimlerden Roma ile karsilastim. Mehtap’in yazi tarzina, zarefetine, bilgisine , gorgusune ve insanligina hayran kaldim.
Bu kadar mi olurdu...? O siralar Nisan ayinin ortalari idi ve Mehtap bir beslenme seklinden ve diyetten bahsediyordu.
Ben arsivdeki butun yazilarini 2 gunde buyuk bir zevkle, bitmesin isteyerek okudum. Bitirdigimde kesin karar vermistim. Internetten daha bir kac gundur tanidigim bu insan, ardindan gidilecek biriydi ve bu konuda icimde en ufak bir suphe yoktu.21 Nisan’da Mehtap’in diyetle ilgili yazdigi herseyi kucuk defterime gecirmeye basladim. Butun yorumlari ve cevaplari okudum ve isime yarayacaklarini dusunduklerimi de defterime yazdim.

Ben 1. haftaya digerlerine gore bir hafta sonra basladim. Her yedigimi kucuk defterime yaziyordum. Bazen o kadar basit bir liste olmasina ragmen kafam karisiyor, kucuk defterimdekileri okudukdan sonra ne yiyecegime karar veriyordum. Defterimi her yere tasidim. Ayrica arada yediklerime bakiyor, hep ayni tip yememeye calisiyordum.
Mehtap’tan 3 seyi kesinlikle ogrenmistim.Birincisi verdigi 5 ogunu de yemem gerektigi, ikincisi bunyemi sasirtmam gerektigi ve ogunlerimde 3 degisik rengi bulundurmam gerektigi.

Ben genelde ilk ara ogunumu 1 porsiyon mevsim meyvesi +5-6 badem olarak yaptim. Ikincisini de 3 kasik yarim yagli yogurt ve yarim porsiyon meyve ile yaptim.
Bu ne idi? Yarim seftali, yarim elma, ya da 5-6 cilek gibi.

3 haftanin sonunda 2 kilo verdim.Metabolizma cayini yaptim ama migdem rahatsiz oldu . Onun yerine gunde 2 defa tarcin ve ihlamur cayi ictim. Bu arada haftada 3-4 gun agirlik ve fitness yaptim. Spora cocuklarimi yatirdikdan sonra saat 22.00 gibi gidebildim. Bu arada kacamaklarim da oldu. Hafta sonlari gidilen davetlerde bir kadeh sarap, bir ince dilim pasta gibi, bazen de daha fazlasi..

Bu arada elbise hala olmuyordu ve nerede ise Mayis’in ortalarina geliyorduk.Ama ben inancimi kaybetmedim ve yeni bir elbise almadim.
6 haftayi da tamamladim.En cok detoks programinda zorlandim ama harfiyen tamamladim. Bittiginde tartildigimda 60,5 kilo idim ve dugunde elbisem rahatca oturup, kalkmami saglayacak kadar rahatti.Haziran ayinda tam 5 tane dugun ve kina gecesi vardi ve hepsi sehir disinda idi ve duzenim oldukca bozulmusdu. 1,5 ayda verdigim kiloyu rahatca geri alabilirdim.

Ayrica dugunlerde yemek, icmek istiyordum.Bu yuzden madem yiyip iceceksin o zaman dansedeceksin dedim ve dugunler bitene kadar dansettim , cok da eglendim.5 dugun yapmis ve haziran bitmisti. Simdi de yazlik zamani idi. Kayinvalidemin yanina tatilimizin bir bolumunu kullanmak uzere 1 haftalik gidecektik ama bir talihsizlik sonucu basima gelen bir kaza yuzunden bir hafta erken gittim ve 2 hafta kaldim.

Kayinvalidem de biraz toplu ve zayifligin insana yakismadigi konusunda da oldukca kati bir gorusu var. Benim zaten neden zayiflamak istedigimi bir turlu anlamiyor, biraz daha kilo verir isem yuzumun dusecegini cirkin olacagini soyluyordu.Kendince hakli idi . Onumde 2 secenek vardi. Ya kayinvalidemi zorlayacak,saglikli beslenecektik ama oldukca gerilecekdik, ya da ben diyet/koruma lafini bir yana atacak , ona belli etmeden kontrol edebilecegim faktorlere yogunlasacakdim.

Neydi bunlar? 1 dilim ekmekden fazla yememe, yaptiklarini buyuk bir begeni ile yerken olabildince servisleri benim yapip, kendime kucuk porsiyonlar koyma , pogacalar ve borekleri ara ogun zamani yalnizca 1 tane yeme seklinde idi ama en onemlisi kendime verdini, “gunde 2 saat yuzeceksin” talimati idi.
Gecirdigim kucuk kaza sonucu bunu yalnizca tatilimin 2.haftasi yapabildim.Temmuz ortasinda tatilden dondugumde ise tekrar haftada 2-3 defa spora gitmeye basladim ama yemeklerimizi esimle beraber icdigimiz bir kac kadeh icki de suslemiyor degildi. Ama bu yazdi , cocuklar yazlikda idi ve benim de esimin de rahatlamasi gerekiyorduSonra ikinci tatilimizin sirasi geldi ve bol bol yenildi ,icildi ve yine gunde 2 saat yuzuldu.9 Agustosdan 24 Eylul’e kadar da bir daha spora gidemedim. Ama ne yaptim? Hareket etmekden korkmadim. Kendi islerimi evdeki yardimcima gordurmek yerine kendim de yapmaya basladim. Mehtap’in hareket etmemiz gerektigi hakkindaki yazisi beni sanki bir uykudan uyandirmisti.

Spora gidiyorduk,kalori yakmaya calisiyorduk ama eve dondugumuzde tembellikden yerimizden kalkamiyorduk.Usenmeyi biraktim.Yaptigim her hareketin sonucunda yakmis olacagim kaloriyi dusunerek, yoruldukca mutlu oldum. Hafta sonlarinda uzun zamandir bir turlu giremedigim mutfaga girerek cocuklarima limonatalar,serbetler , muhallebiler ve yemekler yapmaya basladim.

23 Eylul gunu Mehtap “tatil bitti” dediginde tartiya ciktim ve 60 kg idim.Cok mutlu oldum. Aldigim kiloyu bu kadar duzensiz hayata ve bir hafta once yaptigim yurt dısı seyahatine ragmen korumustum.
Kilom benim genelde bacaklarima vurdugundan dizustu sortlar bende guzel durmuyordu.
Magazalarda dizde bermuda bulamayinca esim, bir tane dene diye verdigi sortu giydigimde o kadar begendi ki? Oysa ben artik diz ustunde bir sort giyemeyecegimi dusunuyordum..Bu arada 40+ yasinda,1,64 buyunda 60 kg agirliginda 2 (9-11)cocuklu calisan bir bayanim.

Esas onemle vurgulamak istedigim yaz boyunca Mehtap’in soylediklerini aklimdan cikarmadigim.Her seyin bir nedeni vardi ve bunu daha once ogrendigim bilgiler ile sorgulamadim. Madem bes ogun diyordu, niye baska diyetisyenler gece de bir seyler veriyordu demedim. Cok dayanamayacak durumda olmadikca 5 ogunde kaldim.Bir ogunde bozsam bile diger ogunlerde olabildigince dikkat etmeye calistim.

Yazima ailemdeki kadinlar ile baslamamin nedeni genetiksel olarak kilo almaya yatkinligimi gostermekti. Eger ben de frene basmasam 67lerden 70lere cikmak o kadar kolaydi ki ama su anda hem anneannem hem annem hem de teyzelerim kilolari nedeni ile o kadar cok bacak ve dizlerindeki agrilardan cekiyorlar ki? Ben guzellikten cok, ilerideki yaslarimda, yasam kalitemi olabildigince yuksek tutmak istiyorum.

Secimimi yaptim ve kararliyim.Vazgectiklerim ( aslinda hic bir sey den vazgecmek zorunda degilim, azaltiklarim diyelim) inanin ki buna gore cok onemsiz. Zaten gecmiste yapmis oldugum gibi abartamiyorum.
Mehtap nasil bir sey yapti bilmiyorum ama “sabredin, herseyin bir nedeni var” diyordu. Artik canim istemiyor. Pilav ,makarna yiyeceksem bunu oglen yemeginde yiyorum.. Cocuklarima ve misafirlerime yaptigim tatlilarin yalnizca tadina bakiyorum. Aslinda ben pilav ve borek delisi idim. Yani pilavi ekmek arasi bile yiyebilecek olanlardan. Ekim ayindayiz ve ben gecen seneki ekimi o kadar net hatirliyorum ki? Aklim bol kalorili yemeklerde idi ve hep actim.

Su anda Mehtap’in eskiler icin baslattigi tatil bitti diyetini uyguluyorum ve hic zorlanmiyorum. Amacim yalnizca 2 Kg vermek.Hafiften spora da basladim. Hareketlilige devam.

3 haftada hepsini veremesem de ne gam?

Verene kadar devam ederim.Vazgeçmek yok.
.......................

diyor Emos... otokontrol dedigimiz seyi bir kez oturtursak yasantimiza, istedigimizi yiyerek, arzu ettigimiz kiloda kalmamiz iste boyle mumkun.. Benim cok merak ettigim oykuler var daha yazilmamis.. Delfina'yi, Beenmaya'yi, Nukhet'i, Cheetos'u ornegin cok merak ediyorum.. Sadece onlari degil, hepinizin oykusunu merak ediyorum.. Yazdiklariniz, yeni baslayanlara yardimci olacak.. Onun icin deneyimlerinizi oldugu gibi yazin.. Yoruldugunuz , bunaldiginiz anlari nasil asabildiginizi, yeme krizlerinizi nasil atlattiginizi, yasadiginiz zorluklarin tumunu... Bekliyorum..

Bu arada bir onceki yazida tonum biraz sert mi cikmis?
Ben hircin sayilabilecek bir insanim ama insanlari kirmaktan hic hoslanmam.. Burada kendim istedigim icin yapiyorum ne yapiyorsam... Onun icin uzulmeyin... Hepinize ayri ayri sevgilerimi yolluyorum...


Hepinize iyi haftalar..


5 Ekim 2009'Roma


p.s: Hala Ceceli'nin sarkisi var burada.. Biraz daha dursun.. belki bir cumlesi de sizi vurur tam yureginizin orta yerinden.. kimbilir

Sevgilerimle...