Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

1 Ekim 2010 Cuma

BANA HERSEY SENI HATIRLATIYOR....

Lorenzo ile oturuyoruz salonda... Sangiovese di Romagna, Le Cernaie sarabi iciyoruz.. Sisenin uzerinde av eti icin uygundur yaziyor ama ben buyuk bir peynir tabagi hazirliyorum Lorenzo’nun aksam yemegi yemedigini bildigimden... Aksam yemegi yemiyor, yese de et yemiyor...

Benimse niyahet, uzun zamandir sevdigim biriyle icmek uzere sakladigim bu sarabi actigim icin ozel olarak keyfim yerinde...

Lorenzo cok eski arkadasim... Italya’da bir insan benim icin ne kadar eski olabilirse, o kadar eski... “deli doktoru” diyor kendisine, cok yakisikli oldugunu bilmiyormus gibi davraniyor, arkadaslarina karsi hep biraz vefasiz ama bu benim cok ta umurumda degil, gorustugumuzde iyi vakit geciriyoruz, “bir daha gorusene kadar kendine iyi bak” deyip ayriliyoruz, zaten daha fazlasina zamanimiz yok ve benim dogum gunumun hatirlanmasindan daha cok onemsedigim seyler var “arkadaslik” adina hayatta...


“Sana bir sir verecegim, daha dogrusu yardimina ihtiyacim var “ diyorum...
“Nihayet deli oldugunu kabul ediyorsun galiba” diyor...
“Ediyorum” diyorum, “gulmeyecegine soz verirsen anlatabilirim”...
“Gulerim” diyor... Sonra ciddi oldugumu anlayip, susuyor...

Anlatiyorum... O kadehini hafif hafif sallayarak dinliyor yuzume bakip... Onun yuzune kadehin isiltisi ve sarabin kirmiziligi anlik dalgalar halinde vurup geciyor... Rastgele bir CD alip playere koyuyorum... Bach ...

“Dinliyorum” diyor...
“Anlatiyorum” diyorum...

Cok siradan bir hikaye gibi basladi hersey... Oylesine, herhangi birini ya da herhamgi bir seyi merak eder gibi ilgimi cekti... O gune kadar cok ta basimi cevirip bakmamistim, yapacak daha guzel, belki daha ozel, kesinliklikle de daha onemli seylerim vardi...

Tanidikca, bildikce ilgim artti... Hep daha cok zaman ayirmaya, baskalarinin zamanlarindan calip, onunla ilgilenmeye, daha cok merak etmeye basladim...

“Eyvah eyvah...” diyor bir parca cevizli tronchetta peyniri yerken...

“Evet” diyorum, “Eyvah eyvah”... Sen beni tanirsin... Inandigim bir sey tutkuya donusur bende... Iste ona da cok inaniyorum”...

“Iyi de bunda delilik nerde ?” diyor, gulumsemeye korkarak...
Iste diyorum, tutku artik guvenlik cizgisini gecti sanirim... Gecelerimi, gunduzlerimi kaplamaya basladi son iki senedir... Sabit fikire donustu...

Ondan baska bir suru sey dusunuyorum ama onu da dusunuyorum...

Gunduzleri, geceleri, yemekteyken, tatildeyken, uyumak uzereyken, henuz uyanmisken, gozlerimin kenarlarindaki cizgilere bakarken, sinemaya gitmeden once birseyler atistirirken...

Hic ilgisiz anlarda oyle birdenbire birsey bana onu hatirlatiyor...

Ona dair yuzlerce sayfa yazi yazdim... Ne kadar anlatsam, anlatmadigim birsey kaliyor... Galiba ciddi bir bicimde yasantima girdi artik...

Beni endiselendiren sey, artik sarkilari bile sarki gibi dinleyemiyorum... Mutlaka ama mutlaka bir cumle ona dair soylenmis oluyor...

“butun sarkilarda mi” diyor, “evet diyorum, butun turkce sarkilarda, hepsinde, en sacma sarkida bile, mutlaka bir cumle onun icin, ona dair, ona ozel gibi geliyor bana ve bu durumdan hic mutluluk duymuyorum acikcasi...

“Himmmm” diyor... Duruyor tekrar “himmmmmmmm” diyor...

“Herseyi bosver ama sarkilari tekrar sarki gibi dinlesem keske” diyorum... “Yardim edeceksin degil mi? “...

“Su sarki isini biraz daha acikca anlatsan” diyor...

Yarin ogle yemeginde bulusalim, balik, bol yesil salata ve bir dilim ekmek yiyelim, o zaman sana anlatacagim diyorum...

“Guzel bir menu” diyor...
Evet cok guzel diyorum...

Aklima geliyor birden, hani bir sarki vardi,

"hatiralar sarmis dort bir yanimi
baktigim heryerde izin duruyor..
ben seni dusunmek istemesem de
bana hersey seni hatirlatiyor...

simdi dinledigim tum sarkilarda
bana hersey seni hatirlatiyor....

diyordu...

Iste tam onun gibi...

Devamini da anlatmak istiyorum... Artik basladim bir kere...

p.s: Metin Senturk soyluyor...Bana Hersey Seni Hatirlatiyor

1 Ekim 2010’Roma

20 yorum:

berrin dedi ki...

mehtap cım
yazının devamını bekliyorum
bakalım
doğru tahmin etmişmiyim:)

Adsız dedi ki...

çok heyecanlı, merakla bekliyorum Mehtapcım...

Adsız dedi ki...

dinleyecek birini bulunca anlatmalısın canım benim.ne söylenir, ölüm olmasında herşey yoluna girer,sevgiyle mutlu mutlu kal

Handan dedi ki...

hımmm aslında aşk algısı yaratsa da ilk başta aşk değil bu sürekli aklınızı kurcalayan

ne olduğunu bilmiyorum şimdi başka bloglara bakarken/okurken düşüneceğim

başka bir şehirde yaşamak fikri veya istanbula geri dönüş aşık olunmuş bir ev/semtte yaşayış geldi aklıma şimdi hemen

Adsız dedi ki...

Bu bloğa girince bana bişiler oluyor. Zaten bi kere baştaki romantiklik, tüm netliği ile yazılmış bir yazı .Konuda muhteşemse ne diyim ! Okumaktan zevk alıyorum burayı .
Sevgilerimle

zero dedi ki...

Dediğim gibi tutku bence kadına en çok yakışan duygudur. ama şu da bir gerçek ki bazı kadınlara çok daha fazla yakışır:)

aysenur dedi ki...

Tijen'in yazısından sonra ..Nefis bir yazı daha... eeee artık bu akşam şarap içmeliyim...sizleri de düşünerek.. şerefe...

Esma Ercengiz dedi ki...

merakla bekliyorum..

Adsız dedi ki...

Ben biliyorum aklinizdan hic cikmayan Max Mara'nin 2010 kolleksiyonundaki krokodil canta.
Komiser Colombo

Adsız dedi ki...

sevgili mehtap türkiye yemi yerleşmeyi düşünüyorsun canım...merakla bekliyoruz.sevgiyle mutlukalcanım...

tarih84 dedi ki...

oğğğğ bu yazının devamını mutlaka istiyorummm, ilk aşkımı tekrardan hatırladım,oy oy oyyy,, yalnız tahmin ettiğim şey ise cesaretine ve sabrına HAYRANIIMMM=)

tarih84 dedi ki...

yazını defalarca okudum,resmen bir film gibi, hatta zeigarnik etkisi tavan olmuş, tam en heyecanlı yerinde yemek randevusu ile konuya mola verilmiş,kesinlikle bu yazının devamı olmalı=)

oyuncu dedi ki...

Merak kediyi öldürmeden devamını bekliyoruz.
Bu arada tahminde bulunmaktan da geri durmuyoruz tabi ki...
nc

Oyalı Çember dedi ki...

Bence dünyayı hafifletecek yeni sınıf açılıyor:)

GZNTPSEDA dedi ki...

Bir tahminim var şimdilik kendime sakladığım. Yazının devamında kendimi de test etmiş olacağım.Merakla bekliyorum.
Sevgiler,
Seda

Adsız dedi ki...

Merhabalar Mehtap Hanım,
Süper bir yazı olmuş, diğerleri gibi gerçi. Çok mu romantiklikten uzağım bilmiyorum ama, bana sanki bu tutku bloğunuzmuş gibi geldi.
Her neyse de çok güzel birşey bence. Sevgilerimle. DİLEK

Adsız dedi ki...

Musadenizle ben sizden once acikliyorum.
Bir guzellik enstitusu aciyorsunuz.Insanlar girerken baska cikarken bambaska biri oluyorlar.Ablanizida style director olarak yaniniza aliyorsunuz.(tanirim cok zevklidir adami sectikleriyle hepten degistirir)
Artik devamini siz yazabilirsiniz
komiser Colombo

Kiraz Çekirdeği dedi ki...

Buldum ! İstanbul' mu hep hatırlanan?

Adsız dedi ki...

Sizin, dağ laleleri ile kaplı
gonül bahceniz bulutların üzerine taht kurmuş, bizi yukseklerden seyrediyor zaten. O narin bahceye ne ciğ düser ne kırağ.
Guzel,ilahi dir o sizi bırakmayan.
İnce kaleminizle, hafif elinizle kalbimizin hassas bölümüne narin dokunuşlarınızdan hoşlanıyorum,
sonra günlerce kendime gelemesemde.
kendinize ve size boş an yaşatmayan düşüncenize iyi bakın.
Saygılar.
N.-S.A.

Adsız dedi ki...

annedir özlenen kişi,annenin uçsuz bucaksız sevgisidir hatırlanan......