Pazartesi gunu once is, sonra Federico istedigi icin havuz, sonra alis veris, sonra babanne istedigi icin pizza, sonra gecenin gec, sabahin erken saatlerine kadar hasta dosyalari diye basliyorum ve duramiyorum.. Carsamba gununden beri de gunde neredeyse 10 saat araliksiz bir calisma temposu ile Cumartesi gunune geliyorum..
Baba ve ogul, arkadas evinde hafta sonu gecireceklermis, babanne gitmek istememis, “Mehtap beni sinemaya filan goturur” demis..
.
Eve sicak bir dus ve temiz serili carsaflarin kokusu burnumda donuyorum..
Eve sicak bir dus ve temiz serili carsaflarin kokusu burnumda donuyorum..
.
Ustelik pazar gunu de, bolum baskani cagirdigi icin hastanede olacagim ve pazartesi de zaten nobetciyim ve insan ustu bir varlik olmadigima gore, uyumam ya da en azindan biraz dinlenmem gerek..
Babanne beni giyinmis, hazirlanmis, inci kolyesi boynunda bekliyor. “Yorgunsan gitmeyelim” diyor yarim agizla..
.
.
.
Yorgun muyum?
.
Bilmem, hic sormadim son aylarda bu soruyu kendime diyorum..
.
.
Evde donusumu dort gozle bekleyen bu yalnizlik, icimi sizlatiyor biraz..
.
Yaslilarin yalnizlik sevmedigini cok iyi biliyorum..
-
-
Bilgisayarin basina oturuyorum ve film seciyoruz birlikte..
66. Venedik Film Festivali’nde yarisan, Michele Placido’nun filmi “IL GRANDE SOGNO”* ‘yu seciyor..
.
Yani Buyuk Ruya..Hem Placido babannenin dogup yasadigi bolgeden cikmis bir aktor ve yonetmen, hem de film yonetmenin hayatindan kesitler icerdigi icin o bolgede geciyor..
İcimden, “oh neyse ben de sinemada uyur ve buyuk ruyayi ruyamda gorurum boylece” diye geciriyorum..
.
İcimden, “oh neyse ben de sinemada uyur ve buyuk ruyayi ruyamda gorurum boylece” diye geciriyorum..
.
Gidiyoruz..
.
Saci basi yapili, kupesi kolyesi yerinde babanne ile, eye liner’ini surmeden sokaga cikmayacagini iddia eden ama yuzunde ne “eye” i ne de “liner’i” kalmis gelin sinemaya gidiyoruz. Hanim hanim kahvelerimizi iciyoruz onden..
.
Utaniyorum..
.
Utaniyorum..
.
Film, 68 kusaginin dunyayi degistirme, sosyal siniflar arasindaki mesafeyi kaldirma, egitimde herkese esit firsatlar verme, cinselligi ve aski ozgurce yasama cabalarinin fonu onunde, aktor olmayi dusleyen genc Puglia’li polis memuru Nicola’nin ve o yillardaki Italya’nin oykusu..
.
Uyumuyorum..
Filmi “tekrar donecegim ben bu filme” diyecek kadar cok begeniyorum..
Bugun Venedik Film Festivalinde Italyanlar buyuk hayal kirikligi yasiyorlar ve tek odul de, filmdeki Laura karakterini canlandiran Jasmine Trinca’ya verilen Marcello Mastroianni ozel odulu oluyor..
.
Hastanede, filmde ogrenci lideri rolundeki Luca Argentero’nun yakisikliligindan soz ederken, yeni odama hayirli olsuna gelen bir doktor arkadasim “birak ya, ciplak takvim bile yapti o” diyor..
.
Gulumseyerek gobegini isaret ediyorum ve benim en sevdigim cumleyi soyluyorum..
..
..
“varsa cesaretin....” diyorum
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Yaninizda, yorenizde boyle canlilar dolanirken, aklinizi basinizda tutabilmek gercekten buyuk bir basari..
.
.
Oyle degil mi?
Film ayri guzeldi bu arada.. Ustelik sinemadan cikip, bir de pizza yedik ustune..
.
.
Sagnak yagmur geliyormus buraya da..
.
Bekliyoruz..
.
Bekliyoruz..
.
Ne yapalim ?
.
.
14 Eylul 2009’Roma
14 Eylul 2009’Roma
4 yorum:
Valla hoş görütü:), insanın baktıkca bakası geliyor, içi açılıyor:)))
:) Zor olsa gerek. Hem yakışıklı hem entellektüel birde üzerine duyarlı olursa aklın esamesi okunmaz. Uzun yıllar hayatı istediğim gibi yaşayamadığımı sanmıştım... Bende yorgun ve bende vakitsizdim. Geceleri yastığa beş kala uyumayı öyle iyi bilirim ki! Kolay gelsinden başka ne diyebilirim ki?
çok haklısın, insanı günaha sokuyorlar!!:))
Mehtap hanım blogunuzu son bır haftadır takıp etmeye basladım ve ınanın her sabah her aksam yaızlarınızı takıp eder oldum,ellerınız dert gormesın.
Guzel yazılarınız tesekkur ederım
Yorum Gönder