Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

6 Şubat 2009 Cuma

YARIM KALANLAR...

Ellerimi cay fincaninin sicakliginda isitmaya calisiyorum.. Yagmur yagiyor.. Hava cok soguk.. Izin gunum.. "Yarim kalanlarin" yuregimdeki agirliklarini hafifletmeye karar veriyorum..

Murano camindan yapilmis sekerligin paketini acip, cikolatayla kaplanmis kahve cekirdeklerini icine bosaltiyorum.. “Mina in Black” CD’sini kitapligin cekmecesine koyuyorum.. Mina’nin sarkilarinin caz yorumu ve olaganustu bir CD.. Daha bir suru ufak tefek sey var valizin icinde.. Balzamik sirke kremasi, tezimin imzalanmis bir kopyasi, kahve bile var.. Gidilecek yerde yapilmasi unutulmayacaklarin, alinacak kitaplarin ve Federico’nun siparislerinin bir listesi de..
. ..
Cikilmayacak bir yolculugun valizini bozuyorum daha yapmayi tamamlamadan.. Cok ozendigim, cok heyecanlandigim, cok istedigim bir yolculuk ve ikinci kez ortada kaliyor valizim.. Atkilarin, eldivenlerin, sapkalarin altindan cikan koskoca semsiye biraz yuregimi sizlatiyor.. “Bir yastikta kocayin” demenin bir bicimi bu benim dilimde.. Ayni semsiyenin altinda yuruyun, birbirinize sarilin ve lutfen adimlarinizi uyumlu atin demenin bir yolu bu bence..Ben daha semsiyeyi hediye edemeden, “gozleri deniz yesili” bir adamla, “canimin ici” dedigi kadin ayriliveriyorlar sessizce.. Ikisini de taniyorum.. Ben sormuyorum “ne oluyor ?” diye onlar da zaten anlatmiyorlar..

Gunes kizmis ona yalanci dedigime yuzunu gostermiyor gunlerdir.. Sadece yuzunu gostermese neyse.. Ruzgar, yagmur, soguk hepsi burdalar onu teselli etmek icin.. Hele ruzgar.. Nasil bilir onun tislayan sesinden hic hoslanmadigimi.. Panjurlari birbirine vuruyor, kapilarin arasindan suzuluyor, tul perdeleri hareket ettirip “burdayim bak, en girilmez sandigin yerde.. evinin taa icindeyim diyor..” Federico ile Tigerman kendi odalarinda uyumuyorlar yine.. Tigerman hala firtinadan korkuyor..

Haksiz degilim aslinda.. Gunesin yalanciligi yuzunden mimozalar tomurcuklara burunuyorlar birden bire.. Badem agaclari dunden hazirlar zaten acilip sacilmaya.. Aslinda uzulmuyorum mimozlara.. 8 mart yuzunden dallarini kiracak hoyrat eller yerine varsin soguk vursun ciceklerini..

Valizi yerine kaldiriyorum.. Bazen hicbir plan program ise yaramiyor iste.. Sinavdan sonraki pazartesi “via Condotti’ye gidecegim, oradaki magazalarin altini ustune getirecegim, aklimda hicbir soru olmadan keyifli bir gun gecirecegim” diyorum, sinavdan sonraki pazartesi Via Condotti’de, universiteden bir hocamin muayenehanesinde bekleme odasinda otururken buluyorum kendimi.. Ustelik aklimdaki sorular, bana sinavda sorulabileceklerden cok ama cok daha zor..



Yarim kaliyor birseyler iste.. “Mutfaktaki Yakisikli” icin buldugum istatistiklerin notlarini kaybettigim icin yazinin ikincisini yazamiyorum.. Gulcin icin taa Siena’dan getirttigim kurabiyeleri yollayamiyorum bir turlu.. Kitaplarimi, kagitlarimi, notlarimi secme isim basliyor ama bitemiyor daha da dagiliyor ortalik..

Yarim kaliyor birseyler iste.. Olsun diyorum icimden.. Yasiyorsam herseyi tamamlarim ben.. Ne varsa etrafimda benimle butun olur ancak.. Yasadigim andan baska bir “an” yok..


Yalanci da olsa gunesi gordugume memnunum.. Ruzgara cok estigi icin kizmam da, panjurlari degisitiririz belki.. Mutfaktaki yakisikli dunya istatistikleri olmadan da bitirilebilir.. Kitaplar, kagitlar bu pazar gunu, cumartesi nobeti sonrasi pijama-pizza-kagit atma partisine donusebilir.. Alisverisin zamani olmaz benim gibi bir kadin icin.. Hele ki Roma’da.. Nasilsa her sokaktan her koseden bir ayakkabi magazasi firlar onume..

Hem kimbilir, ozene bezene alinmis ekoseli semsiyeyi armagan edecek “sevgili”’ler, belki yagmur altinda islandiklarinin farkinda olmadan yuruyorlardir yine elele ya da yasadiklari kente yagmur yagmiyordur.. Kimbilir …

6 Subat 2009’Roma



PS: bu yaziya Mina eslik ediyor. Sozleri o kadar guzel ki, tercume etmeye cesaret edemedim.. "Gogsunde uyudugum surece, seni sevmekten vaz gecemem .. Biraz daha kal.. Cunku hala seni seviyorum" diyor.. Aslinda "Mina in Black" albumunden bir sarki secmek isterdim ama, Turkiye’deki arkadaslarim dinleyemiyorlar o zaman..

PS: bitmeyen islerden bahsedip, Behcet Necatigil'in "Sevgilerde" siirini anmamak olmaz.. Yan sutunda.. Gulcin cok guzel okur bu siiri.. Onun siiridir.. Annem de "Istanbul'u dinliyorum" siirini okur Orhan Veli'nin.. Babam Yunus Emre'den "Tastin yine deli gonul" 'u cok sever..


Benim siirim mi ?....

10 yorum:

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

SEN, ZATEN BİR ŞİİR GİBİSİN !!!
.............................

beenmaya dedi ki...

bazen düşünüyorum tamamlamak adına yarımlarımız olmasaydı ne kalırdı düşünecek, uğraşacak, yazacak diye...

Sevgilerde en sevdiğim şiirdir bu arada...

ve niyeyse bende yağmur altında şemsiyesiz ama birbirleriyle yürüdüklerini düşledim...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Yarım kaldığı düşünülenler, belki de sadece şekil değiştirdiler. Bu şekilde tamamlanacağı düşünülürken, başka bir durumla tamamlandılar.
Belki, herşeyi içimizde tasarladığımız gibi yapsak, üzerinde düşünmeyeceğiz, konuşmayacağız da, önümüze başka bir yol çıkınca onun şaşkınlığını yaşıyoruz.
İşte böyle böyle düşüncelerde geziyoruz bir de, o yarım kalanların bıraktığı izleri okuyunca...
:))

funda dedi ki...

senin şiirin... bence yani :)

ESKİDENDİ ÇOK ESKİDEN

Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.

MURATHAN MUNGAN

:)den dedi ki...

Yanyana gelen yarımlarla tamamlanıyoruz belki de...

Nilambara dedi ki...

Mehtap'cığım, yazının sonunda buram buram özlem kokan satırlara bakınca bence de Murathan Mungan'ın bu güzel şiiri senin şiirin, çok isabetli bir seçim yapmış Funda.

"Hayat biz plan yaparken, başımıza gelenlerdir" diyoruz ya, yarım kalanlar da elbet zamanı gelince tamamlanırlar...
yarım kalanlarla ya da tamamlananlarla herne olursa olsun, eminim daima keyifli dokunuşlar katarsın sen başına gelen ANlara... :)

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

sevgili NuNu, ne guzel bir sey "siir gibi olmak".. tesekkur ederim..

sevgili Beenmaya, yarimlari tamamladikca, varligimiz belirleniyor galiba.. arkadaslarima gelince.. bu kadar buyuk bir sevgi yetmiyorsa, mutlaka vardir bir eksik diyorum..

Sevgili Ekmekcikiz, evet bir cok kez sekil degistirerek tamamlaniyor yarimlar, beklentilerimizden farkli olsalar da..

Sevgili Funda, yine tam kalbimin ortasindan.. Hani o dokunulmaz parcasindan vurdu beni Murathan Mungan.. Gercekten de benim siirim bu.. beni nasil boyle anlayabildin ki sen?

Sevgili :)den, eger oyleysek, bazen parcalanmaktan da, korkmamak gerekiyor..

Bence de Funda, benim siirimi benden once kesfetmis.. Evet, yazdigin tanimi cok sevdim. ustelik planlarimiz olmadi diye hayiflanirken biz, hayat geciyor bu arada..

atesinsesi dedi ki...

maraş usulü roma dondurması
az kadınca yari gay
adalarda bir fayton turu
sinirbozan fırtınalarda
yoksa filizkıran mı olacaktı fırtınamızın adı.

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Sevgili atesinsesi, hosgeldiniz..
Kiriyor filizleri hoyrat firtinalar, biz izin verdikce..

bu siir kimin?

atesinsesi dedi ki...

öncelikle tanıştığımıza bende sevindim. şiiri sayfanızda gezinirken özlelliklede pikasoyu görünce orada yazıverdim.

uzakta sevgiyle kalınız ve umutla.