Babamin buyukbabasi, dava vekili Esat Efendi, Istanbul’da dogmus buyumus de, oradan neden Erzincan’a goc etmis bilmiyoruz...
Dogdugum sehri hic tanimiyorum... Daha dogrusu benim, sadece kendime ait bir anim yok bu sehirle ilgili... Hayal meyal babannemlerin bahce icindeki buyuk evlerini, genis mutfaktaki kuzineyi, maltizi, bahcedeki dut agacini filan hatirliyorum... Ya da hatirladigimi saniyorum... Geriye kalan hersey, bana anlatilanlarin benim beynimde yarattigi izdusumler...
Sonrasi degisen sehirler, degisen yuzler, degisen hayatlar...
Ege bolgesinde gecen cocuklugum, Istanbul’a dokunup kacilan, korkuyla gecmis bir genc kizlik yili ve cocuklugumun Ankara’si, hem anneannemlerin, hem babannemlerin evleri, ardindan yine ayni sehirde gecen universite yillarim... Sonra mecburi hizmet, once Bozkir, sonra Konya... Simdi de yeni bir mevsim Roma... Yasanmis, anilar birakilmis, hayaller kazinmis goz bebeklerimin altina, uzaklasmis sehirler...
Dogdugum sehri hic tanimiyorum... Daha dogrusu benim, sadece kendime ait bir anim yok bu sehirle ilgili... Hayal meyal babannemlerin bahce icindeki buyuk evlerini, genis mutfaktaki kuzineyi, maltizi, bahcedeki dut agacini filan hatirliyorum... Ya da hatirladigimi saniyorum... Geriye kalan hersey, bana anlatilanlarin benim beynimde yarattigi izdusumler...
Sonrasi degisen sehirler, degisen yuzler, degisen hayatlar...
Ege bolgesinde gecen cocuklugum, Istanbul’a dokunup kacilan, korkuyla gecmis bir genc kizlik yili ve cocuklugumun Ankara’si, hem anneannemlerin, hem babannemlerin evleri, ardindan yine ayni sehirde gecen universite yillarim... Sonra mecburi hizmet, once Bozkir, sonra Konya... Simdi de yeni bir mevsim Roma... Yasanmis, anilar birakilmis, hayaller kazinmis goz bebeklerimin altina, uzaklasmis sehirler...
Gulcin bana cok guzel bir yazi yollamis... Ona da sevgili arkadasi Suna'nin esi Osman'dan gelmis, "Gulcin bosver Istanbul'u, bak Cemal Sureyya ne diyor" notuyla beraber... Osman, butun cok zeki insanlar gibi sanata ve siire duskun bir insan...
Bu yazi, eylul’e, bu sabahki yagmura, dogduklari yerlerde kalmayan, ruzgarlarla arkadas serseri yapraklara cok yakisan bir yazi...
Nereliyim ben diye dusundum okuduktan sonra... Cok yerliyim, her yerliyim ama en cok galiba Ege’liyim...
Tesekkurler Gulcin... Keske kendin de gelsen soyle birden bire... Ne guzel olurdu...
Sana da Osman... Hem tesekkurler hem de selamlar yolluyorum...
1 Eylul 2010
--------------------------------------------------------------------------------------------
Cemal SÜREYA'nin kaleminden üc sehir:
Ankara, en iyi kalpli üvey ana. Bu şehri bu kadar yalın anlatan başkabir şey olamaz sanırım. Sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana olan Ankara .
Bu şehirde insanlar bekler. Emekliliği, askerin bitmesini, rüşvetin gelmesini, gönderdiğiniz evrakın cevaplanmasını , suskun devletin konuşmasını beklerler. Taşı çatlatacak bir sabırla bir şeyleri beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.
Belki denizi görselerdi beklemezlerdi. Denizi su sanıyorlar.Suyu görmek için göllerin kıyısına gidersiniz ama su ufka uzanmaz. Bir suyu deniz yapan ufuk yoktur Ankara'nın göllerinde. Oysa ne önemlidir suyun hiç bitmemesi ve uysal bir sevgili gibi gökyüzüyle birleşmesi. O vaatker ufuk çizgisi, o nasıl güzeldir. Her zaman ötelerde bir şeyolduğunu fısıldayan o şehvetli çizgi. Insanlar Ankara'da beklerler, kimbilir bekledikleri hayattır.
Istanbul'da ise durum daha vahimdir. Hayat sanki bir adım ötede duruyor gibidir. Doğruya doğru, dünyanın en güzel şehridir Istanbul, ama hayat eli çabuk davranır. Daha siz elinizi uzatmadan işveli bir kadın gibi kaçar gider.
Bu yüzden hırsla kovalarlar hayati Istanbullular. Beklediği şeyin belki de hiç gelmeyeceğini söyleyen şeytani fısıltıya rağmen, Ankaralının dingin tevekküllü bekleyişinde bir huzurvardır. Ama Istanbullunun hırslı kovalamacasında ne huzur vardır ne de tatmin. Dünyanın en güzel şehri hemen kol mesafesindeyken kendilerini yiyip yutan bir kovalamacanin içinde kaybolur giderler. Hayat kaçar, onlar kovalar.
Ama Izmir... Izmir'de hayat beklenmez, kovalanmazda. O zaten sizinle beraberdir.
Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır. Mutlulukla dolu, sakin bir sevişmenin tadındadır körfez. Körfez vapurlarının sakin gidişinde hırslarınız yok olur, kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek atacak kadar iyilikle dolarsınız.
Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur çayı bile nektar olur. Hafta sonları denizedoğru bir göç başlar. "Ey hayat, biz Çeşme'ye gidiyoruz sen de arkadan gel" der Izmirliler muzipçe.
Ve ne gariptir ki hayat, uslu bir çocuk gibi onların peşinden gider. Ne garip, uçak biletinin üzerinde adımın hemen yanında yazan IZM harflerine sevgiyle bakıyorum. Sabırsızım, sevgilisine kavuşacak aşıklar kadar.
Cemal SÜREYA
P.S: Resimler Eric Johannson
21 yorum:
izmirde hiç yaşamadım ama gelip geçerken uğrak yerimizdi, bir bira içmeden geçmişliğimiz sayılıdır, 15 yıla yakındır çeşmede geçer yazlar. severim. orada ölmek isteyecek kadar.
Sevgili Evren, siz yine de "orada yasamayi isteyecek kadar" cok sevin... Bosverin gerisini.. :-))
hayat izmir'de bir başka diyenlerdenim ben de.8 yıldır bursa'da yaşıyorum.hala izmir'e her yola çıktığımda kalbimin içinde küçük kelebekler kanat çırpmaya başlar.eşim diyor ki annenler orda ya ondan.belki biraz da ondan,ama izmir çok farklı,özellikle bornova'nın sokaklarında gezerken aldığım koku "huzur".kimsenin acelesi yokmuş gibi gelir izmir'de bana.izmir'im gelir ara sıra.
:) ölmekten kasıt, yaşlılık günlerimi orada yaşamak istediğimdi, o kadar uzun yaşamak nasip olursa tabi :)
hani hiç yaşlanmayacak gibi geliyorum da kendime...
İstanbul şehrimdir... doğduğum... doyduğum... aşık olduğum... yaşadığım... ben gibidir... benim gibidir... benimdir. Ama yazıyı okuyunca ben İzmir'liyim dedim.
Yağmur yağarken, yataktan çıkmadım. Sesini dinledim, pıtır pıtır. Dindiğinde ortalığı biraz ayağa kaldırmıştı ya, yemyeşildi her taraf, yıkanmıştı tüm bitkiler, toprak suya doymuştu...
Sevgili Kara Kitap, bana da gelir oyle... Bazen Izmir'im gelir, bazen Ankara'm gelir, bazen Turkiye de Turkiye diye tutturum... Ege guzeldir...
Sevgili Evren, boylesi daha keyifli degil mi?
Sevgili Laleninbahcesi... Istanbul Istanbul'dur zaten... Adi yeter... Ama Cemal Sureyya cok ta haksiz degil degil mi?
Tijen'cigim, yagmur seven bir insanim... Evdeyken, semsiyeme carpiyorken, yolculuktayken... Deniz kenarindayken bile... Sonrasi da guzeldir, yesiller daha bir parlar sanki...
Cemal Sureya ne guzel saptamis.Denizi olmayan sehir almayayim kendi adima.Ege gibisi yok,iyi ki egeliyim:))))))
tr nin bir cok şehrinde yaşadım,gördüm,gezdim, fakat hiç izmiri görmedim buda benim ayıbım.cok istedim ama kısmet olmadı.bende o kadar cok şehirde yaşadım ki,ve yaşamaktayım artık nereli oldugumu unutmuş haldeyim.insan bir yerlere ait olmak istiyor ama imkansız benim için.bir saksıda menekşeler yetiştirmek isteyen ama hep sırtında canta taşıyan bana bir lütüf bunlar.sevgili mehtap sevgiyle cok mutlu kal canım.
Cemal Süreyya nın bu dizelerine bayılıyorum ama ben en çok canım İzmirime bayılıyorum. Pırıl pırıl insanına, hafif esen meltemine, gevreğine, boyozuna, sokaklarda satılan kaynamış darıya güzel yüzlü gençlerine İzmirden kocaman sevgiler size....
Denizi olan bir şehirde yaşamaya başlayınca anladım ki ben 'DENİZİ' değil'BOĞAZI'seviyorum....
Bir de Ankara'nın 'İstanbul'a dönüşünü'....
Sevgili Eda, Orhan Veli diyorsunuz yani "denizi olmayan sehir " derken...
Sevgili Selinka, iste o yuzden demistim ruzgara kapilmis yapraklar derken... Yani biz birbirimizi anliyoruz...
sevgili Mine, ah Izmir diyecegim... sonra susacagim...
Sevgili Adsiz, sizin bogaz, dunyada hicbir seyle karsilastirilamiyacak bir guzelliktir... Ben Ankara'yi da severim, hayatimda ozel bir yari vardir... Istanbul'lular anlamazlar Ankaralilari... Istanbullular, Istanbullulari da anlamazlar zaten, hayat anlamaya zaman ayiramiyacak kadar frenetiklesir bazen...
Ne güzel, renklerinize her şehirden yeni bir renk eklemişsiniz. Başka şehirleri hatırlamayı isterdim ama hep burada...
Cemal Süreyya'nın dediği gibi ne huzur ne de tatmin.
Karaköy ya da Eminönü'nden Kadıköy'e vapura atladınız mı,hırs kalmaz ki insanda.. eldeki simit muhakkak atılır martılara. sakin, güzelce inersiniz vapurdan içinizdekini sulara bırakmış olarak..dolmuş sırasındaki haliniz vapura atlamadan evvekinden illa farklıdır. bu İstanbul'un en basit, ve bence en muhteşem keyfi. 20 dakikalığına zamanı kıyılarda bırakırsınız.. Köprülerden geçerken de bakınırım iki tarafa illa ki.. İzmir'i tanımıyorum ne yazık ki. Fakat, Sibel Türker'in Ankara hakkındaki "İç Deniz" hikayesini çok severim, onu göndermek isterim (Kadın Öykülerinde Ankara kitabından) Ankara'da bir yıl okudum, dinginliğini hatırlıyorum sadece. Apayrı bir frekans yakalamak gerekli o şehri yaşamak için sanırım.. tüm şehir sevdalılarına sevgiler:))
Bir deniz kıyısı şehrine yerleştim ve tekrar aranızda olmaktan mutluluk duyuyorum sevgili Mehtap.
14.katın balkonu lebiderya deniz;
arka balkon Toros manzaralı..!
Sevgi ve selamlarımla..
Ne güzel bir yazıymış. Doğduğundan beri Ankara'da yaşayan, İstanbul'a toplam 10 kere falan gitmiş, İzmir'e ise hayran biri olarak, yapılan tespitler çok doğru bence.. :)
Sevgili Nil’den|
Yasadigimiz yer bizi degistiyor, biz de yasadigimiz yeri... Turist olarak geldigim Roma ile yasadigim Roma cok farklilar inanin bana...
Sevgili Kitapkolik,
Cok guzel bir proje... Kolay gelsin hepinize...
Sevgili Misk, ne guzel tanimlamissiniz vapur keyfini... Cok hosuma gitti gercekten... Bu arada sozunu ettiginiz oykuyu cok merak ettim...
Sevgili Jivago, umarim yeni sehrinizde guzel ve istediginiz gibi bir yasam surersiniz. Hos geldiniz tekrar...
Sevgili Ayazma, belki tum yasanan kentlere genellenemezler ama, yasam tarzlarimizi dusununce cok hosuma gitti benim bu guzel yazi...
insan kendini her yere adeta monte edebiliyor..yani mecburiyetler varsa böyle oluyor !
ama: en çokda içine İstanbul kaçmış bir boğaziçili olarak,
hayatının 3/1 inide İzmir-Çeşmeye kaptırmış bir fahri İzmirli olarakda bu fikri sevdim.
Deniz,mavilikler,yeşillikler ve topraktan gelen bereketin tam karşılığı Sadece ege olmalı.
AMA İLLA ki İSTANBUL derim !
:)
BİR OKADARDA ÇEŞME ! :))))
Sevgili Mehtap,
Turist olarak geldiğim ve yaşadığım Roma farklı,diyorsunuz ya..İstanbul da öyle! Geziyorsanız(tabii uzak mesafelere gitmek için o yolları göze aldıysanız) çok güzel görünüyor, bir içim su! Bir de iş yerinizin evinize uzak olduğunu düşünürseniz her gün o yolu gidip geldiğinizi..saatlerce trafikte kaldığınızı, evinizde dinlenebilmek için İstanbul'u soluduğunuzdan daha az vakit geçirdiğinizi... İstanbul insanı yoruyor, diyeyim kısaca! İzmir yaşamak için ideal görünüyor. Ankara'ysa bulut bulut uçuş uçuş belleğimde (çok kısa süreli bir seyahatim olmuştu, Anıtkabir'e).
Sevgi ve saygıyla,
Sevgili NuNu, iste harika bir cozum... :-))
Sevgili Sezer, bazen Roma'da hergun gectigim yollara daha dikkatle bakmaya calisiyorum, binlerce yillik tarihin yanindan, kenarindan, kiyisindan gecip gidiyorum, insanlar buralari gormek icin binlerce kilometre katediyor diyorum...
Cunku yasama gailesi insani oylesine mesgul ediyor ki, hicbirsye bakacak hali kalmiyor insanin...
Romada Japonlar taşlara,heykellere saatlerce bakıyordu sevgili Mehtap.
Milano ise favorimdir..
Geçmiş bayramınızı kutlarım.Sevgiler
Yorum Gönder