Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

5 Ağustos 2010 Perşembe

BEN BUYUM SEVGILIM..*

Herkeste olan bende de olsun arzusu... Kimseden geri kalmayayim duygusu... Belki farkli olununca dislanirim korkusu ve benim senden neyim eksik meydan okuyusu...

Hayatlar fotokopi cekilerek yasaniyor... Fotokopi cekilerek seciliyor hersey, evler oyle doseniyor, tatiller oyle seciliyor, herkesin gittigi yerlere, herkesin gittigi zamanlarda gidiliyor, ayni kelimelerle cumleler kuruluyor...

Onun icin taklit urunlerin cok alicisi var... Bir yanda magazasindan bile alsaniz, sahtesi olma ihtimali yuksek, inanilmaz fiyatlara satilan cantalar, esarplar, mucevherler, ote yandan sokaklarda tezgahlara serilmis, iyi ya da kotu taklitler ki bazilarinin fiyatlari herhangi bir magaza urununun fiyatina ulasiyor....
.
Ne oluyorsunuz sahte bir cantayi, sahte bir mucevheri takip ciktiginizda...? Bilmem ne oluyorsunuz?
.
Bir Hermes Birkin cantaya 150.000 (yuzelli bin) dolari veren, aylar once siralara girip bekleyen bir kisi, onun hakikisini kilometrelerce oteden tanir muhtemelen...
.
Sahtesini alan da, ayni sekilde sahteyi bilir... Ustelik 150.000 dolarlik cantasi, ya da 500 euroluk esarbi, ya da 2400 euroluk siradan bir yuzugu olan kisi, farkli arabalara biner, farkli restoranlarda yemek yer, farkli yatlarda tatil yapar....
.
Yani sonucta o yuzukle, o cantayla, o esarpla sadece kendinizi kandiriyorsunuz... Alalamiyorum ama “sahipmisim gibi yapip, ayni sizin gibiymisim gibi davraniyorum” diyorsunuz...

Ne gerek var...? Bu kadar herseyin kolesi olmanin ne geregi var...

Bazen anneanneden kalma bir altin kupe, ona dedenin hayatta verdigi tek hediye oldugu icin, butun Tiffany mucevherlerden daha degerli olabilir...
.
Sizin icin kurus kurus biriktirilmis paralarla secilip alinmis canta, bir Gucci’den daha elegan durabilir... Boynunuzda, arkadasinizin ordugu guzel bir atki, muhtemelen bir Cavalli’den daha cok isitabilir...

Tabii ki alacaksiniz alabildiklerinizi... Tabii ki bakacaksiniz vitrinlere begenerek bircok seyi... Bazisina “yuh artik” diyeceksiniz, benim burnu ve topugu acik cizmelere, kolsuz paltolara, tegelleri ustlerinde birakilmis ceketlere, etekleri bastirilmamis dopiyeslere dedigim gibi... Bazen de, bir hirka icin, o magazaya kirk kere girip cikip, indirimi bekleyip, sevine sevine alip, getirip askiya asacaksiniz, bir turlu denk getirip giymeyeceksiniz nedense...

Taklitlerin pesinden gitmeyin ne olur... Outletlere bakin, ihrac fazlalarindan alin, hicbirseyin markasi olmasin ama taklidini almayin...

Turkiye bir giyim kusam cenneti... Magazalar, pazarlar, kucuk butikler heryer tiklim tiklim giysi dolu... Kendiniz icin dusunun, kendiniz icin yaratin (ama Derya Baykal kadar abartmadan tabii yaraticiligi)...

Almayin hicbir seyin sahtesini... Anlasilir, inanin bana, anlasilir... Bosverin, siz kendiniz olun,... Ben buyum deyin...

Sahtenin anlasilmasinin guc oldugu tek sey iliskilerdir, sevgili gibi durulur, kari-koca gibi yapilir, ne hos bir cift diye bakilir...

Arada suskunluklar-kopukluklar-kimsenin anlayamadigi irakliklar vardir...
.
Ama onu yazmak benim ustume vazife degil tabii... Yasayanin kendi bilecegi istir...


P.S: Biaggio Antonacci soyluyor "ben buyum sevgilim"

5 Agustos 2010’Roma

6 yorum:

mine dedi ki...

bodrum pazarında ihraç artıkları çok uygun fiyatadır hatta satıcısı da şımarmıştır iyice, turistlere iki üç katı satmak varken size satmak için uğraşmazlar hele de yazın
oradan aldığım bir sürü penyeyi bir gezide giymiştim çoğu insan sol göğsümün üstündeki armalara bakıyor! dank etti sonra çok şekerdi ya boşverin giyelim sahteydi taklitti artıktı tabii biraz da amaç ve kafa yapısı önemli : )
burada umberto eco kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayını okuyorum siz orada kadından kentler
buradan oraya sevgiler:)

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Sevgili Mine, sizin artik dediginiz seyler, gercektir. Anneme Roma'nin en guzel caddesinden aldigimiz bluzu Ayvalik pazarinda bulduk, Federico'ya Chicco'dal aldigim hirka ayni sezonda Edremit pazarindaydi.
Benim bildigim kadariyle Benetton, Chicco, Tacchini, esprit Turkiye'de dikilir ve yumusacik penyeler cok ama cok ucuza bulunup alinabilir. Ben buna akilli alisveris diyorum. Denk gelirsem elbetteki alirim, outletlere bakarim, niye bakmayayim...?

Soyledigim cok farkli. Sahte bir Fendi canta'nin fiyati burada 100 eurodur. Ne gerek var diyorum?

MMO dedi ki...

Size kesinlikle katılıyorum! İlişkiler konusundaki tespitinize de tabi..

Size ulaşabileceğim bir e-mail adresiniz var mıdır acaba?

e. t. dedi ki...

aahhh ne güzel yazmışsınız!
elinize, parmakalarınıza sağlık.
fotokopi edilmiş insan görüntülerinden inanın böööö geliyor insana !

bir demet feslegen dedi ki...

Mehtap, çok güzel bir yazı olmuş, -miş gibi yaşayanlara..
sevgiler

Tülay Öcal dedi ki...

Tatil dönüşü biraz boş vakitte eski yazıları okuma fırsatım oldu. Bu yazı gözümden kaçmış. Bu "başkası olma" ve sonuçta "bir örnek olma", sıradan olmayalım derken aynılaşma, taklit marka kullanarak "zengin ve değerli" hissetmeye çalışmak, ancak ne marka elbise giyerse giysin, ne marka çanta ve takı takarsa taksın o kendini değersiz hissetmeler, bir türlü yakalanamayan mutluluk...söylemek istediklerini çok çok iyi anlıyorum. Değer, doyum, zenginlik, mutluluk eşyalarla, para ile satın alınabilecek bir şey değil, kişinin kendi kendine üretim yarattığı, ürettikçe de büyüyüp kişiliğini kaplayan bir şey. Satın alınan eşyalarla sağlanmaya çalışılan geçici heyecanlar depresyon ilaçı kutularında son buluyor. Çağın trajedisi...sevgilerimle www.gelinciksurubu.blogspot.com