


Colfiorito, Umbria bolgesinde Perugia’ya bagli Foligno sehrinin bir kasabasi… Roma’ya yaklasik 4 saat mesafede... Ama arabayi kullanan, benim sevgili arkadasim ve meslektasim Giorgio olunca, araba hangi ustun teknolojinin hangi son modeli olursa olsun, kaplumbagalardan biraz daha hizli gidiyoruz ve yaklasik 5,5 saatte bolum baskanimizin tepenin uzerindeki dag evine ulasiyoruz...
Ev aslinda, topraklarin sahibi buyuk buyuk babaya ait topraklari isleyen koyluler barinsinlar diye hazirlanmis bir ciflik evi. Evi cevreleyen tepelerin herbiri, ayri renk ciceklerle kapli. Colfiorito zaten “cicekli tepe” demek...
Depremle haraplanmis, yeniden aslina uygun olarak insa edilmis bu guzel evin buyukannesi herseyi tek tek elden gecirmis, yikintilarin arasinda firsatcilar tarafindan calinan bakirlardan ne kaldiysa geriye parlatmis, onarmis, dolaplari tamir etmis, sandalyeleri kendi kaplamis, ailesinden kalan tarihe sahip cikmis bir avukat... Nazik, zevkli, guleryuzlu, 3 ogluyla olan iliskisinde cok ozenli ve keyifli bir kadin...



Colfiorito’ya ulasir ulasmaz, sessizligin tadina varabilmek icin tas bir bankin uzerine uzaniyorum...



Parmaklarimin arasinda ufaladigim yabani kekigin kokusu burnumda, tepenin insani urperten ruzgarini icime cekiyorum... Mutfak haril haril isliyor. Oyle cok yardim eden varki, ben boyle durumlarda hep yaptigim gibi ayak altinda dolasmamayi, yemekten sonra yorgun ev sahibi kahvesini icerken mutfagi toparlama grubuna yardim etmeyi seciyorum. Ilik gunes ve ruzgar gelsinler, bu minicik tas bankin uzerinde benimle konussunlar diye bekliyorum...
Aksam yemegi daha hava aydinlikken basliyor, masada yok yok. Herkes kendi bolgesinden bir sey getirmis, cesit cesit saraplar, bahcedeki tas firinda pismis et, peynirin binbir cesidi, yoreye has manda mozzarellasi, uzerinde mozzarella ve Puglia domatesiyle firinlanmis patlican, domuz izgarasi, dalindan yeni kopmus kabaklar granteni, koy ekmekleri, yemenin de icmenin de limiti yok...



Asil surpriz yemekten sonra... Bolum baskanin erkek kardesi, bir firmanin yoneticisi, iki mimar arkadasi ve bir muzisyen ile birlikte, inanilmaz guzellikte bir caz konseri veriyorlar bize... Amator ruhla profesyonelce yapilan muzik, hepimizi buyuluyor.

Geceyarisindan sonra Italyanlarin, "facciamo due spaghetti" (2 tel spagetti yapalim mi) aliskanligi es gecilmiyo ve firin kagidinda pisirilmis spagettiler de yeniyor...
Ikinci gun, uzun yuruyusler yapiyoruz.


Giorgio’nun aslinda sarkici olmak isterken yanlislikla doktor oldugu ortaya cikiyor cunku karaoke mikrofonunu elinden birakmiyor.
Ucuncu gun, calisarak ve toplanti yaparak geciyor. Biz toplantidayken esler, gunesin ve doganin tadini cikartmaya devam ediyorlar.
Donus yolunda “ben bu sene ne kadar cok kisa-uzun seyahat yaptim inanamiyorum, “bir de leylegi otururken gormustum ilk, ya havada gorseydim ne olacakti kimbilir diyorum”.
“Anlamadim” diyor...
Gectigimiz yollardaki doganin guzelligine bakip, ne kadar cabuk gecti bu 3 gun, bir de adina “lungo week-end” diyorsunuz diyorum..
"Leyleklerle ne alakasi var ?"diyor...
"Bosver" diyorum, "baska bir zaman anlatirim belki"...
12/10/2011'Roma