Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

3 Aralık 2008 Çarşamba

SIZ HALA ANLAMADINIZ MI...?



Gece daha saat 3’u bulmamisken uyaniyorum.. Oylesine sebepsiz.. Bari biraz calisayim diyorum.. Tezimi yazmak icin cok geciktim ve hala makale okuma faslindayim.. Cin tibbinda yuzlerce yildir bilinen bir bitkinin, alzheimer hastaliginda beyin fonksiyonlarini korumak icin kullanilmasina bagli olarak, anti-aging olarak da kullanilip kullanilamiyacagini arastiran bir tez..

Okuyorum, yaziyorum, notlarimi darmadagin ediyorum.. Birden ama gercekten birden firtina kopuyor.. Cocukken de cok korkardim, simdi de cok korkuyorum.. Federico’nun odasina giriyorum sesizce, uyanirsa orada olayim istiyorum.. Uyaniyor gok gurultusunun siddetinden.. Hemen kollarima atiliyor.. “Korkma canim, diyorum, bulutlar kavga ediyorlar sadece..”.. “Onlar elektrik yuklu anne” diye beni duzeltiyor.. Anne eger korkuyorsan bizimle uyu Tigerman da korkuyor zaten diyor..
Korkuyorum ve onlarin yaninda uyumayi seciyorum.. Tigerman onun uyku arkadasi bir pelus.. Ama kendini bizim ikinci cocugumuz saniyor, evde benim yanimdan hic ayrilmiyor..

Sabah coktan yolda olmam gereken bir saatte dadinin kapiyi acmasiyla beraber yataktan firliyorum..

Sehir yogun bir sis altinda.. “Aman Tanrim, gec kaliyorum demek icin cok gec artik” diyerek kosusmaya basliyorum.. Dadiya bana kahve hazirlamasini, henuz gozleri yumus yumus Federico’ya cep telefonumu bulmasini soylerken, aksamdan hazirladigim giysilere gozum takiliyor.. Gri hirka, siyah etek, siyah kristal kolye, desenli coraplar..

Zaten gun yeterince gri.. Gunun rengini degistirmeye karar veriyorum.. Leylak rengi kazagimi buluyorum, ustune mor boncuklar takiyorum, etegin boyu kazaga uymuyor, obur etegimi ariyorum, bu corap degil, oburunu ver, gri canta ne alaka simdi, nerede benim mor yun esarbim derken arabaya kosuyorum....

Isyerine telefon ediyorum, bu olagandisi gecikmeyi haber veriyorum.. Son gunlerde dinleyip durdugum Mustafa Sandal’in ayni sarkisini arayip buluyorum.. Benzinciye girip, benim arabamin sis farlari nerden yaniyor? diye soruyorum..

Benzinci yillardir taniyor beni.. Motor kapagini acamadigimi, acsamda kapatamadigimi, asla kendi kendime benzin koyamadigimi filan biliyor... Sis farlarini aciyor, “gecikmissiniz bugun” diyor... Cok yorgundum, uyuyup kalmisim diyorum.. “Firtinayi duydunuz mu?” diye soruyor.. “Duyulmayacak gibi degildi ki” diyorum..

Butun kirmizi trafik isiklarinda, hep arabada duran acil durum makyaj cantasi yardimima yetisiyor.. Gozlerimi boyuyorum, saclarimi atkuyrugu yapiyorum.. Isyerine geldigimde, hersey yerli yerinde duruyor.. Yani hastane cokmemis, ihtilal olmamis, hersey sakin, hastalar hava muhalefeti yuzunden gelemedikleri icin ortalik cok durgun.... Oyleyse ben bir kahve iceyim diyorum..

Ne geceydi ama diyorum kahvemi yudumlarken.. Hem cok uzundu hem de cok kisa..

Hastanenin kafeteryasinda kahvemi icerken aklim tezimde.. Anti-aging adina neler yapiliyor, neler oneriliyor bizlere.. Ne serumlar, ne vitaminler, ne mineraller, ne amino asitler, ne proteinler yukleniyor vucutlarimiza.. Beslenme onerileri, uyku taktikleri, spor programlari, detoxlar.. Hayvan besle, cicek yetistir, yemek pisirmeyi ogren, hobi edin, sudoku coz, kahkaha at.. Hep daha genc kalmak icin daha dogrusu yaslanmamak icin..

Hepsi dogru.. Hepsinin bir gerceklik payi, bir bilimsel dayanagi var..
Ancak soylenmesi ihmal edilen cok onemli birsey var.. Benim bir bilimsel sinavda da soylemeye cesaret ettigim bir dogru.. Hucreleri herseyden cok genclestiren, yenileyen, hasarlarini onaran.. Yasama isik tasiyan birsey.. 8 yasindayken de, 80 yasindayken de hepimize uygun olan o olaganustu ilac.. Butun bu yaziyi sirf size bu sirri vereyim diye yazdim..
Bir de baktim, Mustafa Sandal bagira bagira hepimize soylemis bile..

15 yorum:

Nilambara dedi ki...

Mehtap'çığım tam da buydu demek istediğim, aynı örnekleme ile :)
"....ya da akşam yatmadan sabah ne giyeceğimizi ayarlıyoruz... oysa yapacağım şeyi zamanı geldiğinde, yapacağım zaman düşünmek ve o anda ise yaptığım ne ise sadece onu düşünmek, hissetmek, yaşamak..."

"an"da olmayı çok basite indirgemek belki ama, akşamki ruh halim ile değil de sabah ki mooduma göre, o anki halime göre bana keyif verecek olanı o an seçmek... (telaş anları ise aslında en hızlı ve en doğru kararların verildiği anlar, yorumlarla vakit kaybetmeye fırsat vermeyen)

buarada Mustafa Sandal ne demiş?? :)

(bugünlerde Mehtap harikalar üretiyor, değişim çok iyi işliyor sanki ;))

Brajeshwari dedi ki...

Akışına Bırak
Hayatta en zor olan şey
Tanışmaktır kendinle özgürce
O kadar çok şey var ki
Bizi bizden koparan sessizce
İnan inan ve sen sen ol

Hadi zorlama zorlama
Zorlamakla hayat uslanmaz
...
Akışına bırak
Damarında akan kan gibi
Akışına bırak
Dağlardan inen ırmak gibi
Akışına bırak
Akışına bırak bırak gitsin

??

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Sevgili Nilambara'cigim, bence de degisim isliyor.. Harikalar yaratiyor muyum bilmem ama cok negatif olaylardan oyle bir yukselise gectim ki, iyi birseyler yaptigim kesin.. Mustafa Sandal senin gecen yil tatil oncesi Tofu'da soyledigin birseyleri soyluyor gibi.. ne dersin ;-))

Sevgili Brajeshwari, benim kadar otokontrolle yasayan bir insana gore, kendi sinirlarimi coktan astim ben.. Hem de ne iyi yaptim bir bilsen..

Brajeshwari dedi ki...

MehtapCım
ben googledan search edip, mustafa sandal sarkisi bulmuştum yukarı da..

Boyle merak uyandirici bir son olunca, araştırmacı gazeteciliğim tuttu, tüm şarkılarını okudum Mustafa Sandal'in..:)

Senin değişiminin bende farkındayım. Bir güzelleştin sen.Zaten güzeldin ama buralara yansiyor ışığın..Işığına bulanarak yazıyorum bu yorumu da..

Her telden yorum yazdım ama,gece kuşu olarak algım daginik.. Hoşgörüne sığınıyorum.

Gençleşmek iyi hoşta, yaşlanmakta ne var.O da çok güzel ve doğal değil mi? Sınav sorusu, Risk nedir'e..Risk budur diyip, boş kağıt vermek gibi..Yaşlanmanın güzel birşey olduğunu yazmalı.. Bizi yaşlandıran nedenleri ortadan kaldıran, bir tez geldi aklima.. Mutluluktan başlamalı, gülümsemenin faydaları vurgulanmalı, ....


bu yorumda, ne demek istediğimi yazamamış olsamda, yine de yolluyorum.. Sonuçta, uykuluydum yazdım, hatırlamıyorum derim... O alzheimer hastalığı için, kullanılan bitkinin adı neydi onu sormak istemiştim derim, kaybolurum..

Zamandan Sızan dedi ki...

Bu çocukların boyundan büyük bir tavir sergilemeleri beni öldürüyor.. nasılda gerçekciler bulutların kavgası olmuş elektirik yükü ;)
günün tüm olumsuzluğuna inat bedenini renklendirme ve çevrene yaydığın enerji beni heyecanlandırdı Mehtap..
kalaylıklar dilerim teze ayrıca :)
ve de müzik hakikaten ruhun gıdası
çok sevgiler unuttuğun Ankara'lardan sana

Adsız dedi ki...

Mehtapcım biraz önce benim blogdaki yorumuna cevabımda yazdığım şeyi tekrar yazacağım: Süper adımlar atıyorsun bu aralar.. kanadaya gidişinle şeytanın bacağını kırdığının sen de farkındasın değil mi? Vesendeki bu güzelliklerin bizleri de burda nasıl etkilediğinin ve güzelleştirdiğinin...

Haydi devam, sevgilerimle..

zero dedi ki...

Mustafa Saldal'ın şarkısını bilmiyorum. ama son paragrafın kulağıma fısıldadığı tek bir kelime var..Aşk! Hucreleri herseyden cok genclestirir, yeniler, hasarları onarır. yaşama ışık taşır. 8 yaşındayken de 80 yaşındayken de hepimize uygun olan olağanüstü bir ilaçtır. ve biliyor musun sevgili Mehtap, sanki bu olağanüstü ilacın yüreğine kattığı ışık saçılıyor gibi her bir yanından. gece saat daha 3ü bile bulmamışken, öylesine sebepsiz uyanmaların da nedeni bu olabilir mi acaba diyorum kendime?:)

funda dedi ki...

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.....

Demiş ya Edip Cansever.. benim için sen de o karanfilsin işte, Nilgün de öyle Burcu daöyle..iyileştiriyosunuz beni, teşekkür ederim hepinize..
Ve karanfil elden ele işte :)

İLKAY dedi ki...

Sizin oraların karanlık bir gününde bile her insanın bir süre sonra unuttuğu en bilinen sırrı ile aydınlatıyorsunuz ya ortalığı, aklınıza sağlık...

nebahat sarıca dedi ki...

gönlünüze, dilinize sağlık harika tüm yazılanlar, ama ne diyor mustafa sandal?

????

Demli Hayat dedi ki...

Sır için teşekkür ediyorum.

funda dedi ki...

Mustafa sandalın şarkısını buldum ben. :) ama sölemiycem...
Ama mehtapcım sen ömre bedelsin, bir ömre bedel :)))

beenmaya dedi ki...

bak şimdi benimde dilime takıldı şarkı. sadece dilimize değil ama aklımıza, hayatımıza takılıp kalmalı...

Brajeshwari dedi ki...

merak artiyor bu tarafta..Kendimi uzaylı gibi hissediyorum..

Primarima dedi ki...

Hay allah ben anlamadım gitti ne demiş Mustafa?
Ama cahil sanmayın Mustafa Sandal dinlediğim yokda ondan bilmiyorum desem:)
Fotoğrafdaki kalplere bakarak şunu düşündüm AŞK ,SEVGİ filan olsa gerek değilmi?