“Yakinda arabalarimizi kayiklarla degistirmek zorunda kalacagiz” diyorum anneme telefonda, “degisiklik olur” diyor her zamanki olumlulugu ile… Federico “ben yuzerek giderim” okula diyor…
Antonio bu konusmaya katilmiyor, cunku onun turkcesi “eline saglik, karpuz istiyorum, gunaydin, senin adin ne, buz yok, deniz cok soouk “ ile kisitli… Ama anlasa kesinlikle kayik degil, surat teknesi isterdi biliyorum…
“Babacigim, dun aksam Israil hastanesine calismaya gittim, Tiber nehrinin fotograflarini senin icin cektim” diyorum…
Yine boyle soguk ve gri bir gunde, Tiber kiyisinda bir kahvede oturmustuk ve babam “bulanik akardi Tiber” diye baslayan bir siir okumustu bize…
Ne zaman yagmurlu bir gunde gecsem, hep o gunu, o siiri, bir de babama bir turlu yeterince sicak cappuccini yapamayan Italyan barlarini dusunuyorum nedense…
Butun bir gece araliksiz suruyor yagmur… Erkenden kalkiyorum… Camin onunde sutlu kahvemi icerken bombos sokaga bakiyorum… Daha gunun baslamasina cok var… Dadi erkenden geliyor, ben de erkenden evden cikiyorum…
Butun bir gece araliksiz suruyor yagmur… Erkenden kalkiyorum… Camin onunde sutlu kahvemi icerken bombos sokaga bakiyorum… Daha gunun baslamasina cok var… Dadi erkenden geliyor, ben de erkenden evden cikiyorum…
Gunun gri rengi, Roma’nin yesilligini ortmeye yetmiyor… Arabanin camindan gectigim sokaklarin fotograflarini cekiyorum, hastaneye geliyorum, her sabahki gibi once bir kahve icmek uzere benim “asik suratlilarin bari” dedigim bardan iceri giriyorum…
Her sabahki gibi “gunaydin” diyorum, her sabahki gibi cevap gelmiyor. “cam fincanda espresso lutfen” diyorum…
Her sabahki gibi “gunaydin” diyorum, her sabahki gibi cevap gelmiyor. “cam fincanda espresso lutfen” diyorum…
Kahvenin tabagini yuzume bakmadan onume koyuyor barci… Eline porselen fincani aldigini gorunce tepem atiyor...
Eylul ayinda, bizim bolum yolun karsisina tasindigindan beri hemen her sabah geldigim bu bara birdaha ayak basmamaya karar verip, hicbir sey soylemeden arkami donup cikiyorum…
Hastanenin barinda, hala 10 sentlik artis yuzunden artik inada binen boykot surdugu icin, yaklasik 200 metre mesafede, kaldirimsiz bir yoldan yuruyerek gitmem gerekse de, yeni acilan bir bara gitmek geliyor aklima …
Iceriye giriyorum… Uzun bir “buongiornooooo (iyi gunler, gunaydin)” geliyor tezgahin arkasindan… Disarida yagmur bardaktan bosanircasina yagiyor ve gulumsuyorum, “bakis acisina bagli gunun guzelligi, herneyse hayirli olsun bariniz, cam fincanda espresso lutfen” diyorum…
Bu sabah, bir fincan kahve icin yagmurun altinda elimde kocaman semsiye, bilgisayar cantasi, kendi cantam, topuklu cizmelerimle yurudugum yola bakip, kendi huysuzluguma da kizmiyor degilim ama yine de oturup, iki satir bile olsa kitabimi okuyacagim ve kahvemi yudumlayacagim o keyifli zamandan vaz gecmek istemiyorum…
Iceriye giriyorum… Uzun bir “buongiornooooo (iyi gunler, gunaydin)” geliyor tezgahin arkasindan… Disarida yagmur bardaktan bosanircasina yagiyor ve gulumsuyorum, “bakis acisina bagli gunun guzelligi, herneyse hayirli olsun bariniz, cam fincanda espresso lutfen” diyorum…
Bu sabah, bir fincan kahve icin yagmurun altinda elimde kocaman semsiye, bilgisayar cantasi, kendi cantam, topuklu cizmelerimle yurudugum yola bakip, kendi huysuzluguma da kizmiyor degilim ama yine de oturup, iki satir bile olsa kitabimi okuyacagim ve kahvemi yudumlayacagim o keyifli zamandan vaz gecmek istemiyorum…
Kahvemi alip Masaya gecerken, isminin Marco oldugunu yakasindan okudugum barci sorulara basliyor…
“Yakinda mi calisiyorsunuz?”
“Evet”
“Nerede?”
“Hastanede”
“Hemsire misiniz ?”
“Degilim…”
“Ne olarak calisiyorsunuz ?”
“Doktorum…”
“Italyan degilsiniz degil mi?”
“Pasaportuma bakarsaniz Italyan’im Marco ve kahvemi sicak icmeyi seviyorum” diyorum ve bu sorguyu kesip masaya oturuyorum…
Birden bire gelip, birsey soylemeden onumdeki kahveyi alip gidiyor…
Cok bozuluyorum… Cattik diyorum icimden… Bu sabah galiba kahve icemiyecegim…
Icimden “ya sabir” cekip kalkmaya hazirlanirken Marco, onume uzerine cikolata ile bir cicek cizilmis olan yeni bir kahve uzatiyor… “affet, merak ettim birden” diyor... Gulumsuyorum...
Bardaki musterilere belli etmeden, telefonumla kahvemin fotografini cekiyorum...
“Yakinda mi calisiyorsunuz?”
“Evet”
“Nerede?”
“Hastanede”
“Hemsire misiniz ?”
“Degilim…”
“Ne olarak calisiyorsunuz ?”
“Doktorum…”
“Italyan degilsiniz degil mi?”
“Pasaportuma bakarsaniz Italyan’im Marco ve kahvemi sicak icmeyi seviyorum” diyorum ve bu sorguyu kesip masaya oturuyorum…
Birden bire gelip, birsey soylemeden onumdeki kahveyi alip gidiyor…
Cok bozuluyorum… Cattik diyorum icimden… Bu sabah galiba kahve icemiyecegim…
Icimden “ya sabir” cekip kalkmaya hazirlanirken Marco, onume uzerine cikolata ile bir cicek cizilmis olan yeni bir kahve uzatiyor… “affet, merak ettim birden” diyor... Gulumsuyorum...
Bardaki musterilere belli etmeden, telefonumla kahvemin fotografini cekiyorum...
Giderken, “kahve cok guzeldi” diyorum, nadiren cantamda bulunan kartimi veriyorum, “yarin sabah gorusuruz” diyorum…
Ertesi sabah bolum baskaniyla benim onerim uzerine bu kahvede bulusuyoruz… Marco yine “buongiornoooooooooo” diyor uzun uzun…
Yaninda kendi gibi guleryuzlu Ilaria var… “Taze kek ya da bogurtlenli tartolet istermisiniz” diye soruyor Ilaria…
Beni artik cok iyi taniyan, kaktus meyvesi dahil dikenin arkasinda saklanmis her meyveyi cok sevdigimi bilen bolum baskani, “tabii ki bogurtlenli tartolet yeriz ama bir taneyi ikiye bolun” diyor...
Sonra kahvelerimiz geliyor, benimkinin uzerinde, birgun once verdigim karta bakilarak adim yazilmis... “Ooooooooooooo” diyor bolum baskani... “Goz bebegi musteri olmussun bile”...“Nihayet barimi buldum” diyorum hocama... “Bence de bulmussun ama donuste yururken dikkat et, kaldirim yok burada” diyor...
Ben artik sabahlari kaldirimsiz caddeden yurumeyi goze alip bu bara geliyorum...
Hayatimda, “musoni (asik suratlilar)” den “sorridenti (guleryuzluler)”’e yaptigim bu gecisten gayet memnunum...
Hayatimda, “musoni (asik suratlilar)” den “sorridenti (guleryuzluler)”’e yaptigim bu gecisten gayet memnunum...
Yillar icinde, benzer sebeplerle vazgectigim manavlari, kasaplari, kuaforleri, supermarketleri, magazalari, benzin istasyonlarini, seyahat acentalarini dusunuyorum...
Oturur oturmaz kalkip kactigimiz restoranlari, hatta valizleri gerisin geriye indirip sil bastan otel aramalari...
Hep bu kadar kolay degil vaz gecmek... Basini cevirip, birinden oburune dogru yurumek, Iki sokak otedeki, baska bir alisveris merkezindeki, kaldirimsiz bir yolun sonundaki, eskiden beri var olan, yeni acilan bir digerini secmek...
Ama iste Murathan Mungan’in dedigi gibi, “giden degil her zaman terk eden”...
Cam bardakta espresso... 70 sent...
Birakilan ayni bahsis... 20 sent...
Musteri herhangi bir musteri... Ama iste kucucuk bir ozen...
Bir buongiorno, bir gunaydin, bazen kahvenin yaninda sunulan cikolata kapli kahve cekirdegi...
Cok bir sey degil bekledigim benim... Özen...
Cok bir sey degil bekledigim benim... Özen...
Sadece sabah kahvemi ictigim bir bardan degil, hayatima bir sekilde degen herkesten bekledigim sey, birazcik ozen...
.
Hepsi bu...
21 Mayis 2010’Roma
21 Mayis 2010’Roma
33 yorum:
yıllardır aynı mekanlarda kahve içiyorum...Üzerine hiç kimse Burcu yazmadı:(
:))
günün güzel geçsin Mehtapcım...
yagmurlu bir günde Babanin şiirini dinlemek istedim bende...
Mehtap nasil kahveler onlar öyle, kiskanmadik desek yalan olur. Thomas'la kahvenin üzerine nasil Mehtap yazilir diye merak ettik:) Kahve makinasindan ictigim tek kahve espresso, seninkiler cok leziz görünüyorlar:)
Merhaba Mehtap Hanım
nekadargüzel anlatmışsınız özensizliğin üzerinizdeki izlerini ve bunu bulmak için sarfettiğiniz çabayı.
Tamda çok kötü geçen bir haftadan sonra yığınla anlattığınıza benzer durumlarla karşılaşıp sinir sistemimin altüst olduğu bir anda emin olun öyle güzel geldiki yazınız.
Teşekkür edrim size bambaşka bir bakış açısı sunduğunuz için sağlık ve mutlulukla kalın
Burcu'cugum, sen Roma'ya gelince once ficolarin barinda bogurtlenli vanilyali cay icecegiz, sonra da benim kaldirimsiz yoldan ulasilan barimda kahvenin uzerine Burcu yazdiracagiz, altina bir de kalp cizecek Marco... Turk kahvesinin uzerine birsey yazilmaz ama yaninda sakizli lokum gelir, ben gelince oraya, o zaman da oyle kahve icecegiz...
Sevgili Efsun, sutun kopuguyle soyle bir kivirtip kalp yapar Roma'daki barcilar cogunlukla.. Bu kadar guzel seyler yapan biri benim icin de ilk... Kahvenin uzerine sutun kopugunu koyup, ince uclu bir tupun icindeki sivi cikolata ile yapiyor.
Sevgili Dobruca,
ben karakter olarak sadik bir insanim... Isime, esime, alis veris yaptigim dukkanlara, arkadasliklarima, sozlerime sadigim... Musterisini iyi tutmayan esnafi hic sevmem... Sehrin bu yakasina tasindik, ufak tefek islerimizi yapan terziye gitmek icin saatler harciyorum yine de ona gidiyorum, artik yaslandi ustelik, gitmisken tahlillerine bakiyorum, bir fincan kahve iciyorum, ben ona ve esine tatli goturuyorum. Bir paca bastirmak degil mi, kim olsa yapar demiyorum... Turkiye'de de oyleydim. Sakarya'daki manavimdan, mandradan, balikcidan hic vaz gecmedim... Babamdan oyle gordum, oyle devam ettiriyorum...
Ne demek istedigini cok iyi anliyorum... O kisisel dokunus ufak bir gulumseme insanin gununu aydinlatiyor. Ayni kahve olmayip daha bile pahali olsa ben de oraya giderdim :D
Burada yasadigimiz sehirde Italyan kokenli cok kisi var. En buyuk marketler zincirinin sahibi olan aile de oyle. Ama nasil beceriyorlarsa o kisisel dokunusu elemanlari musterilere hissetiriyor. Hos zaten elemanlari tarafindan calisilacak (Amerika capinda) en iyi sirketlerden birisi olarak secilip duruyor!
Bona pettito!
Selhan
Cok tatli bir yazi,kahvelerde nefis.Sevgiler...
son günlerde iyiden iyiye takıldıklarıma tercüman olan sıcacık bir yazı, ellerinize sağlık
kahvelere ama öncelikle o kahveleri süsleyen inceliklere bayıldım. topuklularla gidilecek yol daha uzun ve kaldırımsız da olsa değer
sevgiler...
Mehtap hanım sizi okurken sanki ekran karşısında değil sizinle beraberdim.Bir duygu bu kadar güzelmi anlatılır.(Yaşamak ayrı,anlatmak ayrı bence...)Keşke bende kitabımı açıp okurken o şölen gibi kahveden yudumlamak isterdim.Bir dahaki sefere bir yudum da benim adıma içerseniz çoook ama ççççokkk sevinirim.Sevgiler.
SEVAL GÜR
merhaba
çok güzel bir yazı bu. kahvelere de özlemle baktım. bazısı kesintili, bazısı kesintisiz 4-5 yıl İtalya sokaklarını adım adım dolaştım. En çok Roma ve Palermo sokaklarını. Barda oturup bir fincan cappuccino içmeyi çoook özledim.
bir gün oralara gelmek ümidiyle.
sevgiler
gorki ( Yiğit'in annesi )
İş, eş, çocuk, arkadaş... kısaca hayatımızdaki her kesit emek harcamadan özen göstermeden fark yaratmıyor.
Kahveler harika görünüyor.
Sevgiler,
Seda
Mehtap Hanım
15 haziranda EULAR kongresi için Roma ya geliyorum, İstanbul'dan istediğiniz bir şey var mı? Bu arada dietle 1.8 kg verdim 1 haftada, 1. haftada tartılmayacaktık değil mi, neyse benim diet kaçamağımda o oldu:)
Sevgiler
GÜRBÜZ
Sevgili Selhan, benim gunaydinima cevap bile vermeyenler de Italyan.. Bu insanin terbiyesiyle, insan kalitesiyle, isini ne kadar onemsedigiyle ilgili olsa gerek...
Tesekkurler sevgili Sevgili Nesrin,
Sevgili Mine, bazen kucucuk seyler insanin keyfini kaciriyor, bazen de gunu guzellestiriyor... Bu cocuk kahvenin uzerine o cicegi, o notayi cizmek yerine iki musteriye daha hizla kahve yapabilir belki ama o bunu bir keyif olarak goruyor, ben fotograflar cektikce daha da cok ozeniyor, ben de mutlu oluyorum...
Sevgili Seval, elbette icerim sizin icin kahve, siz de yasadiginiz yerdeki caffe'leri gozden gecirin, belki mis gibi sakiz kokan kahve yapan hem de o kahveyi kopugunu tabaga dokmeden getiren bir yer bulursunuz ve siz de benim icin icersiniz kahvenizi...
Sevgili Gezicini, Roma en cok sokak sokak gezilerek yasanacak bir sehir. Her koseden bir guzellik cikar insanin onune.. Ask cesmesine para attiysaniz donersiniz elbette...
Sevgili Seda, ben de onu diyordum iste.. mekaniklesmeden yasamak istiyorum ben...
Sevgili Basak, cok tesekkur ederim. Siz elinizi kolunuzu sallaya sallaya gelin keyifle... Geldiginizde de cok fazla kilo derdine kapilmadan guzel Italyan yemekleri tadin. Bu kongre ne ile ilgili?
Gerçekten istediğiniz bir şey olursa seve seve getirebilirim şehir merkezinde kalıcam zaten sorun olmaz. EULAR:The European League Against Rheumatism yani kongre romataloji kongresi.
Sevgiler
Alışkanlıklarıma ben de çok bağlıyımdır sevgili Mehtap. Roma ve Milano'da devamlı gittiğim bir kaç kafe vardı. Ancak hafızam sonradan sıfır olduğu için, ne sokak adlarını,nede geçtiğim yolları aklımda tutabiliyorum. Ancak, ankara Sakarya'da ki "Hüsmenağa"
turşucusunu unutmuyorum, turşu alırken suyunu ikram ettiği için. İyi bir hafta dileklerimle...
Merhabalar Mehtap hanım,Blogunuzu uzun zamandır takip ediyorum.. Bende İtalya'da 5.5 sene yaşadım ,yaşama sebebim görevdi..3.5 sene Milano 2 sene Roma'dan sonra geçen Nisan ayında İstanbula döndüm.. İtalya'ya olan özlemimi sizin blogunuzu okuyarak gideriyorum diyebilirim ..bende bir kahve müptelasıydım..her sabah işe giderken cappucino ve cornetto yemeden ofise uğramazdim,öğlenleride en keyifle içtiğim morocchino dur.. sizinle paylaşmak istedim sadece .. sevgiler..
İçimi öylesine güzellikle açtı ve hafifletti ki yazınız; çok da ihtiyacım vardı. İnsan vasatlıklar arasında kendi değerlerini, beklentilerini unutup, teslim olabiliyor. Gönlümüzün kaldıramadığı şeyleri hayatımızda tumak zorunda değiliz. Güzellikleri ve incelikleri aramaktan asla vazgeçmemeli- hayatı onlar yaşanır kılıyor! Teşekkürler:)
Mehtap hanım merhaba blogunuzla yeni tanıştım belki de bu tanışma bu kapı aralığından içime giren ışık hayatımı değiştirebilir diye düşündüm blogunuzdaki zayıflama hikayelerini okudum imrendim başarınızdan içim kıpır kıpır oldu bana da yardım edebilir belki dedim ama bu kadar yoğun olan bir insan bana nerden yardım edebilir ki diye düşündüm ama insan şansını birkere denemeli dedim bende yardımlarınızı bekliyorum umud ediyorum meal adresinize ulaşamadım Şanlıurfadan peygamberler şehrinden sevgilerimi gönderiyorum bana dönmesiniz bile yine sizi seviyorum ve saygı duyuyorum hoşçakalın
Tüm kahve severlerin bir Marco'su olmalı.Çok şanslısınız.
Bu arada sabah Mevsimlerden Roma'ya ulaşmak isterken neden online.com diye bir siyete yönlendiriliyorduk acaba?
Selamlar,sevgiler...
nc
çok oş bir yazı olmuş..çok içten.sevgiler.
Merhaba Mehtap Hanım
Sizi tanımama yardım eden içten yanıtınıza teşekkür ederim.
Sağlıkla kalın
inşallah Mehtapcim
düşlemesi bile güzel:)
sen ben gelene kadar, benim yerime de iç kahvelerini, bende burada lokumlarla turk kahvemi icerken anayim seni..Bu bile bizi mutlu etmeye yeter:)
merhaba,harika bir olay ve harika bir yazı.burayı çok sevdim.sevgiler.
Şiir oldukça uzun,istersen vermeyebilirsin sevgili Mehtap.
herşey sevgiyle güzel değil mi?önce kendini seveceksin,seveceksin ki çevrene bu sevgini yansıtmak için ilgi ile bakasın,özen gösteresin,sen de benim gibi çok önemsiyorsun böyle şeyleri ve yapılmayınca hakaret kabulediyorsun,alınıyorsun,halbuki o adamın(kadının)bundan çoğu zaman haberi bile olmuyor.bilmiyor senin iç sevgini,beklentini,kendinde hata görmüyor ki,hep sevgisizliketn olur bunlar değil mi?herkes kendimiz gibi olsun sevsin sevilsin istiyoruz ama olmuyor işte...kırılıveriyoruz...yaşımız kaç olursa olsun sanırım hiç bu huyumuz ve beklentimiz değişmeyecek...
Asık suratlılar bir yana Mehtap, ya hırsı için her tür acımasızlığı yapanlardan nasıl kaçacağız? Beni bu daha çok düşündürüyor!
sevgili mehtap hanım, once milano yazınızı sonra kahve gecen konusmanızı okudum. 5 senedir milanoda yasıyorum, bu asık suratlılık yuzunden kac kez market,manav degıstırdıgımı hatırlamıyorum bile. Hele ısyerımde kendımı bır turk olarak kabul ettırmek ıcın verdıgım mucadele anlatılacak dert degıl. Lega Nord'un yogun yasayanların memleketınde neden oldugunu tahmın edersiniz. Yurtdısında yasayan bizlere cok ıs dusuyor. Sevgilerimle
sevgili mehtap hanım, once milano yazınızı sonra kahve gecen konusmanızı okudum. 5 senedir milanoda yasıyorum, bu asık suratlılık yuzunden kac kez market,manav degıstırdıgımı hatırlamıyorum bile. Hele ısyerımde kendımı bır turk olarak kabul ettırmek ıcın verdıgım mucadele anlatılacak dert degıl. Lega Nord'un sempatizanlarının yogun bulunan bu sehırde neden oldugunu tahmın edersiniz. Yurtdısında yasayan bizlere cok ıs dusuyor. Sevgilerimle Duygu
Sevgili Mehtap bana son iş yerimde yaşadığım bir olayı hatırlattı yazdıkların. Bir ilaç firmasının bilgi işlemindeydim. Ve 550 kişilik bölge çalışanlarının bilgisayar teknik sorunları ile de ben ilgileniyordum. Bilgisayarlarını yollarken küçük kağıtlara sorunun ne olduğu nasıl çözüldüğü ve en son da kişiye özel güzel dilekler yazıyordum. Bu notları yazarak görev tanımımda olmayan bir şey yaptığım için bilgi işlem müdürüme savunma vermek zorunda kaldım malesef. Ve sonra da işten ayrıldım. Ama biliyor musun o 550 kişilik ekip hala arar sorar beni.Umarım bir gün orada ben de kahve içerim seninle. Sevgiler...
Mehtap hanım ne güzel anlatmışsınız hakikaten,bir fincan kahveyi keyifle yudumlamak,güleryüzlü bir sunum, azıcık özen....hala gidiyormuusnuz aynı mekana?Belki bir gün birlikte içeriz sabah kahvelerimizi :) selamlar...
merhabalar mehtap hanım türkiyeden yazıyorum size ben çalışan 2 çocuk annesi 1,73 boyunda ama 98 kilo bir bayanım:(sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorum bana yardımcı olun lütfennnnnn çok azimli ve karalıyım dediğiniz gibi yediğim herşeyi not almaya başladım bile cevabınınzı bekliyorum TÜRKİYEDEN SEVGİLERLE..
Can Mehtap
Aynı Ferzan filmlerinin tadı var satırlarında. Aşk çeşmesine para atıldı benim için lakin hala yolum düşmedi oraya. Özledim çok
Kıymet
Can Mehtap
Aynı Ferzan filmleri gibi satırların. Benim için Aşk çeşmesine para atıldı lakin yolum düşmedi hala..
Özledim çok!
Yorum Gönder