Oylesine bir pazar olsa, herhangi bir pazar ... Hava hafiften serin olsa...
Cantamda yapilacaklar, alinacaklar, tamamlanacaklar listesi olmadan, saclarimda deniz kokusuyla insem vapurdan ya da denize yakin yasamadigim icin, ben oyle sansam...
"Cok guzel bir yere gidecegiz, boreklerine bayilacaksin, ustelik butun gunluk gazeteler de masaya geliyor, seni ozlediklerinle basbasa birakacagim, kahvemizi icerken iki cift laf ederiz" desen...
Vapurda yarisini martilara attigim, yarisini yedigim simidi dusunup, gulumsesem icimden, ama sana soylemesem...
Yuzune baksam, "ne iyi ettik de kahvaltida bulusmayi akil ettik, hem de daha sehir uyuyorken" desem...
Kahvalti yapsak seninle bir pazar sabahi... Adi da kendisi de kahvalti olsa...
Deniz olan bir sehirde, herkes daha uyuyorken, hayatin bizi savurdugu mesafelere inat, gunluk yasamin gailelerine kafa tutarak, cantamizda yapilacaklar, alinacaklar, tamalanacaklar listeleri olmadan...
Ya burada cappuccino-cornetto ya orada kahvalti gibi bir kahvalti... (ben ikinciyi tercih ederim, seni bilemem...)
Bir pazar sabahi bulussak seninle.... Konussak, dertlessek, paylassak hizla gecen yillarda yasananlari... Ince belli bardaklarda cay, domatesin uzerinde kekik, siyah zeytinde pul biber ekili osa... Gazeteleri once ben acsam, sana cantamda duran, ruzgarla sayfalari cevrilmis gazeteyi uzatsam... Oyle guzel gulumsesen her zamanki gibi...
Ne guzel olurdu..
...
24 Haziran 2012'Roma
*uzaklardaki butun arkadaslarima... Gozden iraksiniz ama, gonlumden degil....