Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

27 Eylül 2009 Pazar

ROMA'DA SONBAHAR HAVASI, KAHVE KOKUSU, SORULAR VE GUNUN O "TEK" ANI..


Hic yanilmiyorlar hava durumu tahminlerinde... Hafif gri bir gune uyaniyorum... Yarin kesin yagmur yagacak biliyorum... Ani bir kararla geceden hazirladigim gri etek bluzumu kaldirip, gunun rengini sariya ceviriyorum.. Yeterince gri gorecegiz nasilsa onumuzdeki gunlerde diye dusunuyorum...
.
Artik benimle son demlerini yasayan, icli disli ucuk sari renkli Vakko takimimi giyiyorum... Hirkasinin kenarlarinda boru boncuklari ile yapraklar ve minicik incilerle mine cicekleri isli... Bluzunun yakasinda ise sadece mine cicekleri var... Sirf bu takima uysun diye aldigim Max&Co sari cantayi bulup cikartiyorum dolaptan.. Mavi jean’den gecen yil aldigim pantolon yeni yikanip utulenmis... Giyiniyorum... Dadi gec geliyor, ben zaten hazir degilim... Ise gec kaliyorum..
.
Poliklinikteyim bugun.. Yan odanin kapisi aciliyor bir ara.. Claudio’yu elinde urkunc bir igne hemsireyi beklerken goruyorum.. El salliyorum...
.
Artik vakit sabah kahvesi molasini coktan gecmisken, odamin kapisi aralaniyor.. Hadi bana kahve ismarla diyor Claudio... Ustunde benim “pijama” dedigim yesil cerrah giysileri var... “Benim bara kadar yuruyecek enerjim yok, makine kahvesi istersen ismarlarim” diyorum... Tamam diyor.. Ikimizin cebindeki bozukluklari beser onar ortaya dokuyoruz, iki kahve parasi cikartamiyoruz.. Cok komigiz diyorum, cata pat alacak cocuklar gibiyiz, avucumuzdaki bozukluklarla.. 5 sentimiz eksik kaliyor... Bir de bolum baskani olacaksin diyorum.. 5 kurus paran yok..
.
Makine bu, yarin vereyimden, 5 sent dedigin nedir kiden filan anlamiyor.. .
.
Teknisyenden 1 euro borc aliyorum ve o kahve, ben kahve-siyah cikolata adi verilen bulamaci icmek icin bahce duvarina oturuyoruz.. Sicacik, piril piril gunes parliyor.. Sabahki bulutlarin mesaisi erken bitmis belli ki...
.
Ne bu parmaklarinin hali boyle? diyor siyah lekeleri isaret ederek, "taze cevizden oluyor" diyorum..
.
Onun da elleri alcidan bembeyaz..
“Ne isimiz var hastanede, hadi Terracinaya gidelim, midyeli spagetti yiyelim” diyor.. Ne guzel olur, deniz kenarinda otururuz... Bu fikre dunden raziyim ama, koridor sira sira hasta dolu, yapacak cok isimiz var, benim de onun da..“Cok komiksin diyorum, isten beraber kacmayi teklif ettigin insan, hayatta bir kere bile okul asamamis bir beceriksizdir. Sen de sabahin 7’sinde hastaneye gelen tek mecbure doktorsun, harika bir ciftiz yani”.. “Iyi ya, iste simdi baslayalim”.. diyor.. Hadi kalk diyorum, hastalar bekliyor... Terracina'ya bizi hafta sonu davet edersin, Federico'ya barbeku sozu verdin, bekliyoruz..
.
Poliklinik biter bitmez eve kosuyorum.. Bekledigim bir belgeyi doldurup hemen geri yollamam gerekiyor.. Posta kutusunda tam 130 mektup var.. Bir kismi sizden.. Bir kismi “Junk”.. Bir kismi aramizda kalsincilardan.. Birkac ta, hal hatir soran arkadas mektubu..
.
Blogumu aciyorum... Mustafa Ceceli’nin sarkisina vurulmus durumdayim ve hangi cumleye, hangi soze, hangi sese vuruldugumu bir turlu bulamiyorum..
Bir cumle olmali boyle yuregimi avuclarina alan, ama hangisi bilmiyorum...
.
Kahvemi hazirliyorum...
.
Zamani durduruyorum..
.
Bu, simdi bugunden kendime ayirdigim, ayirabildigim tek an ve bunun keyfini cikartacagim diyorum ve bu cocuk her kimse, her ne sarki soylerse guzel soyler herhalde diye dusunuyorum...
.
Kahvemin kokusunu icime cekiyorum once, sonra sicacik bir yudum aliyorum...
.
Gunun kendime ait tek ani bu an.. Sadece benim olan tek an...
.
Sevdigim sarkiyi dinliyorum..
Birden bire kesfediyorum beni vuran cumleyi... Dokunuveriyor yuregimde bir kenarda tuttugum o herseyin ustunde duran duyguya...
.
Gozlerimi kapatiyorum...
...
Sonra yorumlariniza cevap yazmak uzere okumaya basliyorum..

Biriniz “cok gec cevap veriyorsunuz” diyor.. Buna gulumsuyorum.. Gercekten gulumsuyorum.. Sekreterim bana neredeyse Christmas’a kadar randevularimin dolu oldugunu, belki bir kac gun fazladan calissam iyi olabilecegini soyluyor gecen hafta.. Hayir diyorum, simdi ritmimi degistiremem, gercekten vaktim yok.. Birkez gordugum hasta, benimle tekrar karsilasmak icin yaklasik 3 hafta hatta biraz daha fazla bekliyor ve soracagi herseyi unutmadan ona ayirdigim sure icinde sormasi gerekiyor. Ben sizlere bugune kadar gec ya da erken hep cevap verdim.. Ustelik ayni soruyu kac kez sorarsaniz sorun o kadar kez ..

Bazilariniz yazdiklarimi okumuyorsunuz.. Burada olmak, dogru beslenmeyi ogrenmek, zayiflamak, formda olmak istiyorsunuz ama bunu yapmak icin gostermeniz gereken cabayi fazla buluyorsunuz...
.
Ben sizin yaninda olmadigima gore, evinizde, is yerinizde, yazliginizda, gittiginiz otelde menuyu ben secmedigime, yemekleri ben pisirmedigime gore, size dusen; herseyi dikkatle okumak, dikkatle notlar almak, “anlamak” olmali..
.
Bahar hep soyledi, hala da soyluyor arkadaslarina “Ben Mehtap ne dediyse onu yaptim, 10 tane badem dedi, 11 tane yemedim ama 9 tane de yemedim diye” Hafta sonu yuruyuslere gitti, herkes bafra pideleri yerken onun yaninda haslanmis tavuk ve salata vardi, bir isirik olsun yemedi..
Ama 20 yil onceki kilosuna donmeyi basardi ve simdi herseyi, akillica yiyor ve kilo almiyor.. Beenmaya, dogum gununde kendi pastasindan bir catal yemek icin “olur mu?” diyor.. Funda, evlilik yildonumunde hediye gelen sarabin bile tadina bakmadi.. Cigdem, haftalik cizelgeler hazirladi, her yedigini yazdi bir kenara.. Hepsi ama hepsi gercekten emek verdiler...
.
.
Yani?
Yani simdi siz de dayanacaksiniz..
Yarim birakmis olsaniz da, buradaysaniz hala umut var demektir..
Once birkac ufak noktayi acikliga kavusturalim..
Yeni sinif acmadik.. Acmak icin gercekten neden yok.. zaman da..
.
.
.
.
.
.
BU SON PROGRAMI (TATIL BITTI) ILK IKI AYI UYGULAYANLAR ICIN HAZIRLADIM..
YENI BASLAYANLAR ICIN UYGUN DEGIL..
.
YAPTIGIMIZ HERSEYIN BIR ZAMANI, BIR SIRASI, BIR ANLAMI VAR..
BURADA KALIP TA KILO VERENLER, YARIM SIMIT YIYEBILMEK ICIN 3 HAFTA BEKLEDILER..
EVLERINDE PILAV, BOREK, KEK PISIRDILER AMA BIR CATALCIK OLSUN TATMADILAR..
YENI BASLAYANLAR YA DA COK DUZENSIZ UYGULADIKLARINI DUSUNENLER, ILK HAFTADAN BASLAMALILAR...
ANLASTIK MI?
ANLASTIK...

Sevgili Melike; tesekkurler.. Cok guzel seyler yazmissiniz.. Ben de sizlerle gercekten gurur duyuyorum..
Sevgili Nur ve Sehnaz, harikasiniz.. Metabolizma cayini isterseniz icin, size kalmis. Yuryuse tabii ki devam...
Sevgili kekik, tam 12 kilo.. soylerken bile agir, bir de ustunuzde tasidiginizi dusunun.. Kararli olmaniz cok mutluluk verici..
Sevgili oyuncu, gelin siz de..
Sevgili adsiz, ilk haftaya doneceksiniz tabii ki.. artik tembellik etmek yok..
Sevgili Tubikko, nasil gidiyor..? Zorlaniyor musunuz?
Sevgili adsiz, zor ama imkansiz degil.. Ben yesil corbayi normalde de ayda 3 gun yapiyorum..
Sevgili Gul, bu pozitiflikle basarmamaniz imkansiz..
Sevgili Suspect, sevinilir mi hic tatil bitti diye..? Ben taze ceviz vakti gecene kadar hala tatildeyim.. aramizda kalsin..
Sevgili Eya, hep soyledim.. buradayim.. Yavas ta olsa, arkadan da gelseniz basaracaksiniz, ama once saglikla ilgili hersey cozulecek.. Gecmis olsun..
Sevgili beenmaya, karsilastigimizda incecik ama yuregi hep kocaman bir genc kadin bulacagim biliyorum..
Sevgili asli cadisi, bu kadar seker bir insana nasil “cadi” diyebiliriz ki?
Sevgili harika, sadece iki kilocuk mu? Yediklerinizi birer kasik azaltin yeterli..
Sevgili Elizabeth, tesekkurler..
Sevgili Nur, porsiyonlari biraz artirin. Ayda birkez tartilin. Kilo aldiysaniz, biraz “dikkat” edin..Vermek zordur, geri almak cok kolay, eski aliskanliklariniza geri donmeyin olmaz mi?
Sevgili Ekmekci Kiz, bloguna yazdim ve noktalarimi 3’e cikartmaya calisiyorum eskisi gibi...:-))
Sevgili Muge, 5 kilo dediginiz nedir ki.. tabii ki vereceksiniz..
Sevgili Neseli Gunler, tatilde yaptiklarimi anlatsam, korkarsiniz.. Benim de burada oldugumu bilin.. Sevgili Bengu, siz de supersiniz..
Sevgili Selhan, evet, istemek basarmak icin gerekli ama yeterli degil.. Iradeniz icin kutlarim..
Sevgili Deruni, size de.. Herseyin en guzelini diliyorum..
Sevgili kara kitap, askolsun..! biz buradayiz iste.. yalniz degilsiniz.. oglunuza da abur cubur almayin sez de yemeyin.. haydi, hala baslamadiniz mi?
Sevgili bengu, kahvenizi mis kokusunu icinize cekerek afiyetle icin, sadece seker atmayin lutfen..
Sevgili Sibel, sizler cok caliskansiniz..! tek tembel ben miyim neyim.. hic sevinmedim.. taze cevize dayanamam hic..
Sevgili adsiz, sporla vereceksiniz o zaman kilolari.. hedef bolgeler zayiflayacak..
Sevgili Emel, guzel dilekleriniz icin cok ama cok tesekkurler..
Sevgili cocukla cocuk, hos geldiniz..
Sevgili Selin, hemen hemen herkes basardi.. siz de basaracaksiniz..
Sevgili Gungor, hayirli olsun... kolay gelsin..
Sevgili Emos, yazdiklariniz uygulama ozeti gibi olmus.. gercekten.. oykunuzu yazin bana, tum ayrintilariyla, bloga koyalim.. bu kadar mi dogru algilanir soyledigim hersey..? Kutlarim..
Sevgili Ebru, elbette ki burada olacaksiniz.. daha yapacaklarimiz var..
Sevgili tubikko, birlikte pisirebilirsiniz. Aksamlari sut yok, ayran az olmak kaydiyla olabilir.
Sevgili Serpil, akdeniz-italyan diyeti ideal bir beslenme modelidir. Elbetteki uygularsiniz. İlk haftaya gidin hemen. Menapoz icin, kemikler ilgili testleri yaptirmayi ihmak etmeyin, sadece diyet yetmeyebilir.
Sevgili mavicicegim, eski pantolonlar simdilik.. bizim hedefimiz, yenilenmis bir gardrop..
Sevgili nukhet, bana soyleyecek soz kalmamis.. J)
Sevgili Ebru, bilgilerin hepsi burada ve herkese acik..
Adsiz, metabolizma cayi isteginize bagli..
Sevgili Terazi, devam.. 80’lere geldiginizde iki ay duracagiz, ve sonra tekrar son hiz baslayacagiz.. vaz gecmek, durmak yok.. almayin cikolata filan.. bunlar cok hassas aylardir, hemen geri gelir kilolar.. yenilmeyin lutfen.. lutfen..
Sevgili Gulce,Anemiyi mutlaka arastirin.. bir doktora basvurun.. sonra tekrar haberleselim.. ben buradayim..
Sevgili Banu, ilk haftadan baslayacaksiniz degil mi? Bu son programdan degil..

Hepinize iyi hafta sonlari diliyorum..

1 Ekim 2009’Roma

BIRAKIN GARFIELD HUYSUZLUK YAPSIN...



Yazdiginiz herseyi buyuk bir mutlulukla okudum..

Harikasiniz..

Aldiginiz sonuclar, kendi kendinize gosterdiginiz bu caba, bu istek, bu kararlilik muthis..

Birlikte inanilmaz birsey yapiyoruz..

Dengeli, saglikli, istediginiz, pisirdiginiz seyleri yiyorsunuz, kacamaklar yapiyor, kendi kendinizi "hizaya" sokuyor ve zayifliyorsunuz..

Hatta Emos, verilen kilonun nasil korunacaginin formulunu kesfedip yazmis bile.. Daha ne olsun?

Nukhet, uyguladigimiz beslenme formulunun sirrini ne kadar guzel aciklamis.. Ben yaptigimiz herseyin ama herseyin bir nedeni, bir zamani, bir sirasi , fizyolojik temelleri var derken bosuna soylemiyorum..

Hem dikkat etmenizi istedigim bazi noktalari size anlatmak istiyorum hem de yazdiklarinizi cevaplamak..

Yarin deyince, sanki yarin birsekilde uzaklasiyor ve gelmiyor bir turlu.. Bugunle benim zamanlama olcume uyan o "yarin" arasina sizlerle de paylasmaktan keyif alacagim bir suru sey sigdi.. Ama size yazamadim..

"Iki gune kadar" diyeyim bakalim ne olacak..

O arada "post it" 'inize sunlari yazin..

Buraya yeni gelenler, ilk haftadan itibaren beslenme programini uygulamalilar..

Size yemekler icin sinir koymadim ama siz yine de belirli bir olcuyu asmayin lutfen..

Metabolizma cayini istediginiz her zaman tuketebilirsiniz..

Beslenme programini ilk haftalardan itibaren uygularsaniz, menapozda olup olmamaniz birsey degistirmez..

Bu arada programdaki erkekler bizi terk mi ettiler ?

Hepinize keyifli bir pazartesi diliyorum.. Birakin Garfield huysuzluk yapsin, siz haftaya enerjik, keyifli, hos, bakimli, olumlu baslayin..

Kendinize iyi bakin...

27 Eylul 2009'Roma

23 Eylül 2009 Çarşamba

TATIL BITTI !


Benim yilbaslarini, dogum gunlerini filan pek takmayan, hatta reddeden tavrim bu yilbasinda keskin bir “U” donusu yapmis,

kendimi 31 aralik gecesi elimde bir kadeh, bir adet nar, basimda ucu puskullu bir sapka ile, Roma’nin en buyuk bulvarlarindan birinde 4 yol agzinda bulmus,
"bu yil da, senin dedigin gibi girelim bakalim yilbasina" diyen arkadaslarimla beraber, onumuzdeki butun yollarin acik olmasini dilemis..


leyleklerin o sirada bana surekli hareket halinde olmama neden olacak bir yil planladiklarini anlamamistim..
Ben mi leylekleri havada gordum, onlar mi bana tepeden baktilar bilmiyorum ama bayram bitmis, ben canta hazirla, valiz kapat derken bayramin bittigini far etmemisim bile..
Dersiniz bos gecmis.. Kusura bakmayin..

Hazirmisiniz?
Artik cok ciddi bir sekilde devam etmemiz, tatildi bayramdi, motivasyonum azaldi, bahaneleri ile kendi kendimize yavaslattigimiz zayiflama hizimizi tersine dondurmemiz gerekiyor..

Lutfen dikkat..


Bu programi; bastan beri duzenli olarak diyet programina uyanlarin izlemesini oneririm.. Elbetteki hepiniz kacamaklar yaptiniz.. "Yapmadim hic" deseniz de pek inanmam, ama programa baslayip, 2.3. haftada birakanlarin veya hic baslamamis olanlarin, en basa donup duzenli ve ciddi bir sekilde tum programi uygulamalari daha dogru.

Cunku yaptigimiz herseyin fizyolojik temellere oturan bir aciklamasi, bir nedeni ve zamani var.. Yaptigimiz hersey, bir sonrakine basamak olusturdu.. Lutfen buna cok dikkat edin..

Simdi, bioritmimizi GH adi verilen hormonun salgilanma ritmine uydurmaya calisip, yavaslayan metabolizmalarimizi hizlandiracagiz.. Almamiz gereken kalori miktarini yaklasik olarak hesaplayip, aldigimiz kalori miktarini haftada 500 kalori kadar azaltip, 1 ayda 4-6 kilo verecegiz.. Bu kez ben de sizinle birlikte uygulayacagim..

Sabah Kahvaltisi:
Her zamanki gibi..

Verilecek kilosu 10 kg’in altinda olanlar 1 dilim, 10 kg’dan fazla olanlar 1,5-2 dilim ince kesilmis ekmek yiyecekler (hergun degisik bir cesit olmak uzere)
İnce bir dilim yagsiz peynir, 5-6 zeytin
Salatalik, biber, domates, roka, maydanoz istenildigi kadar ama domatesler cok olgunlarindan olmasin.
Veya 1 ince dilim evde yapilmis kek (haftada iki kez)
Veya 1 yumurta, yarim dilim peynir, 1 tatli kasigi bal veya recel
Veya 1 kase sut, 4-6 kasik misir gevregi
Veya iki yumurta, yagsiz peynir ile hazirlanmis omlet (ekmek bir dilim).
Veya tost ekmegi ile hazirlanmis 1 tost
Veya 2-3 etimek, 1 cay kasigi tereyagi, iki tatli kasigi kadar recel veya bal.
Istendigi kadar cay (sekersiz veya tatlandirici kullanarak)

Sabah kahvaltisinda yogurt +meyve secenegi yok..

Ara ogun:
1 meyve + 3 ceviz veya 10 findik veya 10 badem
1 kucuk kase yogurt + 2-3 petite beur biskuvi
1 kucuk kase yogurt + 2 kuru kayisi
Meyve salatasi + 5 badem
Yani hemen hemen her zamanki gibi.

Oglen Yemegi:


Ozgursunuz...


???????????????????????????????????????

Yani?

Yani siz secin..

Uzerine yag eklenmemis 1 kase corba, 1 tabak et yemegi (1 kasik yag ile pismis olacak), yaninda biraz pilav, iki kasik yogurt..?
Izgara kofte, yaninda biraz bulgur pilavi, 1 kase cacik veya bol bir salata?
İki adet etli dolma, yaninda yogurt, 1 dilim ekmek?
Kuru fasulye, pilav, tursu?
Karniyarik, pilav, cacik?
Firinda balik, bol salata?
Kizartma ben onermem ama siz bilirsiniz..
Secenekler sonsuz.. Tatli simdilik yok.. Ama simdilik yok..

Biraz pilav ne demek?

ONUN CEVABINI SIZ BILECEKSINIZ..


Ne kadar yiyordunuz, kac kiloydunuz, siz biliyorsunuz..


Ortalama 1 porsiyon ne kadardir goz karari bilirsiniz.. Degilse eski yazilara donup kontrol edersiniz ama abartmayacaginizi biliyorum..


Onun icin, ne kasik, ne gram, ne kase olcusu veriyorum..

Bildiginizi, kendinizi kontrol edebildiginizi, kararli oldugunuzu biliyorum cunku..


Ikinci ara ogun:

Burada cok guzel bir yenilik var..
Sabah yemediyseniz 1 dilim kek ve cay
veya
1 pogaca
Veya
1 incecik dilim borek (firinda)
Veya
1 tost (tost ekmegi kalinliginda ve buyuklugunde ekmek ile yapilacak, kasar peyniri degil, beyaz peynir kullanilacak)
Yani ufaktan ufaktan 5 cayi keyfi geri geliyor.
Ve cayinizi yudumluyor saat 18.00’de kapinizi karbonhidratlara kapatiyorsunuz.
Yani?

Aksam Yemegi
Et ve sebze (corba olarak ta tuketebilirsiniz, patates, havuc, pancar haric)
Yani?
Tavuk, balik veya kirmizi et..
Haslanmis, firinda, torbada, yagiz tavada veya aluminyum kagitta pismis..
Sadece 1 kasik sivi yag hakkiniz var..
Sebze istediginiz kadar..
Karnabahar, lahana, ispanak, pazi, brokkoli.. Secin, begenin, haslayin, limon ekleyin ve yiyin..
Marul, roka, iceberg.. yikayin, salata yapin yiyin.. istediginiz kadar..


Meyve yok, ekmek yok, pirinc, bulgur, kuru fasulye, mercimek filan yok..
Kuruyemis, kuru pasta, arkadasimin dogum gunu, bir catalcik olsun tadina baksam, is yerinin yemegi vardi?
Cayin yanina iki kuru biskuvi olsun?
O da yok..

Ya da siz bilirsiniz.. Yormayalim hic birbirimizi o zaman..

İlk 2-3 gun biraz zor gecer..

Dayanacaksiniz.. 3 hafta.. Goz acip kapayana kadar gececek..
Yarin sabah tartilin, kaydedin bir kenara.. 3 hafta tartilmayacaksiniz bir daha..Sonra gozlerinize inanamiyacaksiniz.. Ozellikle yeryuzunde var olan butun diyetleri denemis olan kronik sismanlar.. Bu kadar kolaymis da, ben niye yapmamisim diyeceksiniz..

Siz bu yaziyi okuyun, haftalik yemek planinizi yapin..
Onemli bazi noktalar var dikkat etmeniz gereken.. Onlari da yarin soyleyecegim..

Pazartesiyi beklemeyin.. Cuma gunu baslayin.. 3 haftanin sonra elimizdeki guclerden birini daha kullanip, sonra tekrar Italyan-akdeniz diyetine donecegiz..

Size kolay gelsin.. Bana da..

24 Eylul 2009’Roma

15 Eylül 2009 Salı

HAYDI HERKES SINIFA...




15’ine kadar bana yazin demistim..
Cogunuzun burada olmasi beni cok sevindirdi.. Artik sadece burada olanlarla devam edecegiz.. Bir kisminiz zaten hedefine ulasti ve sadece kilosunu korumayi ogrenecek.. Sandiginizdan da kolay..

Bir kisminizin ise daha alinacak cok yolu var ama soz verdigim gibi burada kalanlari son kiloya kadar izleyecegim ve hatta bir sure sonra gercek anlamda obez olanlarla bireysel bazi programlar uygulamaya baslayacagim.. O nedenle bana yazmayip sessiz kalanlardan ozur diliyorum..

Burada olan, varligini bana duyuran, izleyen, gecikmelerime sabir gosteren, inancla hedefine ulasmak icin caba gosteren, dayanan, yilmayan, cozumun parcasi olmak icin direnen sizlere de sevgilerimi yolluyorum..

Montaigne diyor ya..”Gidecegi limani bilmeyene, hicbir ruzgardan hayir gelmez..” Siz kararli olmanizin sonuclarini aldiniz ve almaya da devam edeceksiniz..

..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Bayrama cok kisa bir sure kaldi.. Bircogunuz oruc tutuyor.. bayramda seyahate gidecekler var..
Bayram sonunu beklemem icin yaptiginiz cagrilari cok hakli buldum.. Tamam, bayramdan sonra bulusalim.. Sizler de lutfen bu arada, tatli konusun ama tatli yemegi abartmayin, tatile giderseniz sanki tatilin anlami sadece yemekmis gibi davranmayin..
Yuzun, yuruyus yapin, bisiklete binin, merdiven inip cikin, hareket edin.. Tabaginiza koyduklarinizi dengeli ve olculu secmeye dikkat edin.. Herseyi yiyin ama az az yiyin..

Donuste gorusuruz.. Ben de burada olmayacagim kisa bir sure.. Ama bugun yine de “okula donus” temamiza uysun diye, insan fizyolojisinin anlasilmasi zor olan konularindan birini, metabolizmayi anlatan bir yazi hazirladim.. Yarin okuyabilirsiniz..
Kendimi sabahin ucunde, televizyonda, rengi atmis bir kara tahtanin onunde, elinde tebesirle birseyler anlatmaya calisan “uzaktan egitim “ programinda hissedecegimi biliyorum ama ne yapayim.. Bakarsiniz televizyonun onunde uyuyakalmis biri, boynu tutulmus bir halde uyanir da, televizyonu kapatana kadar birkac saniye goz atar, kim bilir..

Oyleyse yarina ve bayrama kadar simdilik hoscakalin..
.
.

P.S:Ben genellikle sectigim sarkilarin yazdiklarimla biryerden ilgili olmasina ozen gosteririm.. Bugunku sarkiyi sadece cok guzel oldugu icin sectim.. Huzun dolu bir Napoliten ask sarkisi, sarkicisinin yasami da oyle huzun dolu..

15 eylul 2009’Roma

14 Eylül 2009 Pazartesi

IL GRANDE SOGNO...



İnanilmaz yogunlukta bir hafta geciriyorum..

Pazartesi gunu once is, sonra Federico istedigi icin havuz, sonra alis veris, sonra babanne istedigi icin pizza, sonra gecenin gec, sabahin erken saatlerine kadar hasta dosyalari diye basliyorum ve duramiyorum.. Carsamba gununden beri de gunde neredeyse 10 saat araliksiz bir calisma temposu ile Cumartesi gunune geliyorum..


Baba ve ogul, arkadas evinde hafta sonu gecireceklermis, babanne gitmek istememis, “Mehtap beni sinemaya filan goturur” demis..
.
Eve sicak bir dus ve temiz serili carsaflarin kokusu burnumda donuyorum..
.

Ustelik pazar gunu de, bolum baskani cagirdigi icin hastanede olacagim ve pazartesi de zaten nobetciyim ve insan ustu bir varlik olmadigima gore, uyumam ya da en azindan biraz dinlenmem gerek..

Babanne beni giyinmis, hazirlanmis, inci kolyesi boynunda bekliyor. “Yorgunsan gitmeyelim” diyor yarim agizla..
.
.
Yorgun muyum?
.
Bilmem, hic sormadim son aylarda bu soruyu kendime diyorum..
.
Evde donusumu dort gozle bekleyen bu yalnizlik, icimi sizlatiyor biraz..
.
Yaslilarin yalnizlik sevmedigini cok iyi biliyorum..
-
Bilgisayarin basina oturuyorum ve film seciyoruz birlikte..





66. Venedik Film Festivali’nde yarisan, Michele Placido’nun filmi “IL GRANDE SOGNO”* ‘yu seciyor..
.
Yani Buyuk Ruya..Hem Placido babannenin dogup yasadigi bolgeden cikmis bir aktor ve yonetmen, hem de film yonetmenin hayatindan kesitler icerdigi icin o bolgede geciyor..
İcimden, “oh neyse ben de sinemada uyur ve buyuk ruyayi ruyamda gorurum boylece” diye geciriyorum..
.
Gidiyoruz..
.
Saci basi yapili, kupesi kolyesi yerinde babanne ile, eye liner’ini surmeden sokaga cikmayacagini iddia eden ama yuzunde ne “eye” i ne de “liner’i” kalmis gelin sinemaya gidiyoruz. Hanim hanim kahvelerimizi iciyoruz onden..
Sonra koltuga gomuluyorum..
Utanmasam, “film bitince beni uyandir lutfen” diyecegim..
.
Utaniyorum..
.
Film, 68 kusaginin dunyayi degistirme, sosyal siniflar arasindaki mesafeyi kaldirma, egitimde herkese esit firsatlar verme, cinselligi ve aski ozgurce yasama cabalarinin fonu onunde, aktor olmayi dusleyen genc Puglia’li polis memuru Nicola’nin ve o yillardaki Italya’nin oykusu..
.

Uyumuyorum..
Filmi “tekrar donecegim ben bu filme” diyecek kadar cok begeniyorum..
Bugun Venedik Film Festivalinde Italyanlar buyuk hayal kirikligi yasiyorlar ve tek odul de, filmdeki Laura karakterini canlandiran Jasmine Trinca’ya verilen Marcello Mastroianni ozel odulu oluyor..
.
Hastanede, filmde ogrenci lideri rolundeki Luca Argentero’nun yakisikliligindan soz ederken, yeni odama hayirli olsuna gelen bir doktor arkadasim “birak ya, ciplak takvim bile yapti o” diyor..
.
Gulumseyerek gobegini isaret ediyorum ve benim en sevdigim cumleyi soyluyorum..
..
“varsa cesaretin....” diyorum
.
Guluyoruz..
.
Italya boyle bir ulke iste..
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Yaninizda, yorenizde boyle canlilar dolanirken, aklinizi basinizda tutabilmek gercekten buyuk bir basari..
.
Oyle degil mi?
Film ayri guzeldi bu arada.. Ustelik sinemadan cikip, bir de pizza yedik ustune..
.
Sagnak yagmur geliyormus buraya da..
.
Bekliyoruz..
.
Ne yapalim ?
.
.

14 Eylul 2009’Roma

11 Eylül 2009 Cuma

TASINIYORUZ..

Tasiniyoruz..


Bir hucreden bir insana..


Anne karnindan hayata..


Genclikten, kacinilmaz sona..


Bir odadan oburune..


Bir binadan baskasina..


Sokaklar, adresler, sehirler, ulkeler degistiyoruz..


Bir asktan oburune valizler hazirliyor,


Ugruna olebilecegimiz idealleri karton kutularda sarip sarmaliyor,


Sevgilere, nefretlere, dostluklara, dusmanliklara, sevinclere, huzunlere, yeniden baslamalara, tekrarlara, ezberlediklerimizi unutup, yeni yazilanlara, ofkelere, bosvermelere, telaslara, tembelliklere, kucucuk gunes parcaciklarina kanip, cicege durmalara, yalanci bir ruzgarla savrulmalara..

Durmadan tasiniyoruz..

Duramiyoruz durdugumuz yerde..

Elimizde hep hazir pasaportlarimiz..

Her duruma gecerli, her duyguya coktan vizesi alinmis..

Ne kadar da yorgun gorunuyorsun diyenlere, yeni binamiza geciyoruz diyorum...

Yeni odamin buyuk pencereleri var gunese dogru bakan..
Ve yepyeni bir kahve fincanim..



12 Eylul 2009’Roma

9 Eylül 2009 Çarşamba

SETTEMBRE E' OVUNQUE...



Aylardan eylul..

Vitrinlerde kara kis..

Hava yaz ortasi..

Yuregimde mart ayazi..

Uyanir uyanmaz yagmur gozlerimde..

Cok benzerini yasadik gecen yil Roma’da.. Natale bayramindan hemen onceydi.. Gunlerce hatta haftalarca surdu yagmur.. Tiber nehri sokaklara tasti, bulvarlari kapladi, bahcelere, evlere, dukkanlara doldu...

Herkesi huzunlere bogan oykuler dinledik.. Fazla mesai yapmak icin sabah karanliginda yola cikan, alt gecidin birinde arabasi sel yuzunden suruklenen, arabasi bir taraftan duvara dayandigi icin, obur yandan kapisinin kilidi aylardir bozuk oldugu icin olup giden anne herkesin yuregini dagladi..

“Doga intikam aliyor” alt yazisi geciyordu kanallardan birinde.. Doga sadece bizden aldiklarini bize geri veriyor.. Cocuklar gibi...

Sabahlari haberlere uyanmak cok zor.. Dondugunuz her yerde ayri bir aci.. Daha 1 gun oncekininkiler gecmemisken..

Yer gok eylul diyordu yazisinda kedili mutfaklar..

Yer gok eylul.. Ne guzel bir cumleydi o.. Sakin, keyifli, huzurlu.. Eylul eylul bir cumleydi..

Sabah etrafima baktim evden cikar cikmaz..

*Settembre è dovunque..

Brivido di marzo nel mio cuore...


9 Settembre 2009’Roma

*Heryer eylul, kalbimde mart ayazi...

7 Eylül 2009 Pazartesi

IPI KOPMUS UCURTMALAR...


Cok sicak bir gun.. Bolum baskaniyla birlikte hastanenin park yerine dogru yuruyoruz.. Birlikte bir yere gittigimizde arabayi genellikle ben kullanirim...O da birseyler okur, ya da telefonla konusur..

Bugun siz kullanin diyorum, ayakkabilarim cok topuklu.. Ben hep topuklu giyerim ama bugunkulerin ustunde durmakta zorlaniyorum..Uzerimde siyah bir pantolon, minik siyah bir gomlek, boynumda kocaman siyah inciler var.. O da, genel halinin aksine takim elbiseli.. Sehrin disina dogru, guzel villalarin oldugu semte geliyoruz.. Aradigimiz adrese ulastigimizi, bahcede birikmis, iyi giyimli kalabaliktan ve bahce disina tasan ciceklerden anliyoruz.. Kendimize golge bir kose bulup, sessizce beklemeye basliyoruz..

Bekledigimiz 14 yasinda bir cocuk.. Yuzu cilli, kumral sacli, ici sari benekli yesil gozleri olan, guzel, haylaz, tembel teneke, sinifinin sonuncusu bir cocuk.. Ogretmenler toplantisindan sadece sikayetler getiriyor eve, komsulardan yakinmalar.. Kizlar ona bayiliyor, o da kizlara.. Motosiklet istiyor karne hediyesi olarak.. Hangi zayifina alalim diyorlar..?

O sadece bir cocuk ve cocuklugun gerektirdigi her haylazligi firsat buldukca yapacak, tatli bir cocuk..

Annesi ona bas bas bagirirken yanagina kondurdugum tek opucuk geliyor aklima.. Gelsin diye onu bekliyoruz..

Bahcede beyaz buyuk bir kutu var.. Piril piril.. Kenarlari oymali.. Etrafinda onlarca beyaz balon bagli.. Cicekler duvarlarin ustunden sokaga tasiyor.. Heryer Italyan’larin dokunduklari herseye yaptiklari olaganustu elegansi tasiyor..

Bir kadin cigligi yirtiyor sessizligi.. “Gostermedim” diye bagiriyor annesi... “Gostermedim sevgimi.. Sakindim, sakladim, kizdim, bagirdim... Verin bana oglumu, verin ki sarilayim...”

Avuclarimiz buz kesiyor.. Gokyuzu beyaz balonlarla dolu.. Kimileri agaclarin dallarina takilip duruyorlar, kimileri aceleci uzaklasmak icin..

Ben gidiyorum diyorum.. Bolum baskani dur lutfen, olmaz diyor.. Nereye bakacagimi bilmiyorum.. Gozlerim sevmiyor gorduklerini.. Kalbim aciyor.. “Annelik yapamadim, kendi kendine buyudu, farkina bile varamadim” diye haykirmaya devam ediyor anne..

*Mehmet’in kitabinda yazdiklari geciyor aklimdan.. “Olsalardi, bugunu yarinin insafina birakmaz, daha cok ana ogul, baba evlat, dayi yegen olurdum....Olsalardi gokyuzunde ucan kuslarin hesabini sormazdim; arkadaslarimdan hic misket, pul, kitap calmadim, olsalardi calardim, “hatira” diye... olsalardi soz verip de “yaparim” a biraktigim yemekler yapardim, bu kadar koymazdi simdi, dertlenmezdim.. diyor..

Hayatin bir de obur yani var.. Ben buna tanik olmaya aliskinim yaptigim isten oturu.. Ama aliskanligim sadece zorunlu tanikliktan oturu.. Baska degil.. Hayatin obur yani ne zaman gelir, ne zaman yakalar, ne zaman acitir kimse bilmiyor..

Sadece kirilan midir cok uzgun olan diye dusunurum, kalbimin cok kirildigi zamanlarda.. Cunku bazen kirik bir kalbin parcalari, keskin camlardan daha cok yaralar insani.. Acitir, kanatir, delik desik eder..

Herhalde sevgidir caresi..
Bazen o yarinlara birakilan..
Bazen gosterilirse coklugu, onemi azalir sanilan,
Bazen ceza niyetine sakinilan,
Bazen gururun oyuncagi olup saklanan, kapatilan, bastirilan..
Herhalde sevgidir caresi..

Ya da belki baska seyler de vardir da ben bilmiyorum..
.
.
Icimdeki butun ucurtmalarin ipleri teker teker kopuyor ...
.
Umarim dallara takilmazlar diyorum.....


7 Eylul 2009’Roma
*Mehmet Sarac, Canlarina Degsin (Everest yayinlari)

6 Eylül 2009 Pazar

ROMA; BENIM ICIN, BANA GORE, BANA KADAR..

Evimizin yakinindaki bir otelin havuzundayiz Federico ile birlikte.. Hava sicak, nemli, bulutlu ara sira, bazen azicik ruzgar, birkac damla yagmur hatta.. Ama biz ikimiz kararimizi aksamdan vermisiz havuza gelecegimize dair, hava ikimizin de umurunda degil..
.
Sabahin bir kismini babanneye mayo arayarak geciriyoruz.. Daha biz Turkiye’ye gelmeden once kisliklari cikartan magazalardaki satis elemanlari, bu acikli cabamiza gulumseyerek bakiyor ve artik indirimin indiriminin indirimi olan yerlerdeki sepetleri isaret ediyorlar.. Federico, 76 yasindaki babannesine Turkiye’deki ikoncanlara bile fazla gelecek yaldizli, zincirli, halkali bir mayo bulup cikartiyor sepetin birinden.. Babanne, sanki uzerine cullanip zorla o mayoyu giydirecekmisiz ve onun Sinyoraligina halel gelecekmiscesine kaciyor magazadan..

Guluyoruz..

Kararlar veriliyor.. Babanne mayosunu unuttugu icin cezali, onun icin eve donecek, yemek yapacak ve sonra kiliseye gidecek, anne ve Federico ise havuza.. Babanin nerde oldugunu sorusturmuyoruz..

Fistik camlarinin arasina saklanmis bu havuzu cok seviyoruz biz.. Sadece havuzu degil, bu otelin restoranina da cok ozel bir sempatimiz var.. Bizim evimizde hergune kullandigimiz tabaklarin aynisini kullandiklari icin, evimizde yemek yiyormusuz gibi oluyor.. “Sebze tulunde kalkan baligi” gibi fiyakali isimler yazan menuleriyle dalga gecip, “yani kabak ve havuc rendesinin adi niye sebze tulu oluyormus?” desem de lezzetini inkar edemiyorum ve yillardir hep ayni seyi yemekten de bikmiyorum..

Federico hemen suya atliyor, ben de sezlonguma uzaniyorum.. Cantamda herbiri ayri mevsimlerde terkedilmis iki kitap ve hafta icinde sabah kahvemi ictigim bardan alinmis, bir tomar gazete var.. Bu gazeteler metrolarin giris cikislarinda, barlarda dagitiliyor ve benim gibi haberlere kuskunler ya da gazeteye verecek parasi olmayanlar bile birseylerden neredeyse zorla haberdar ediliyor..
Bakalim diyorum bizim koyde neler oluyormus?

1 fincan kahvenin fiyati 10 sent armis.. Eger Campo dei Fiori’de icersek 1,60 euro, kenar semtlerde ise 0,70 odeyecekmisiz.. Oderiz.. Campo dei Fiori’de icilen mis kokulu bir espresso insanin omrunu uzatir.. Sellulit filan da yapmaz.. 40 yil hatiri var midir? derseniz, ben onu bilmem, ama insanlarin kendi sevgilerine ihanetlerinin bir an bile surmedigi bir dunyada hangi hatirdan bahsedilebilirse artik, o kadar vardir herhalde...

Avrupa toplulugu, bizim bildigimiz ampulleri artik uretmeme karari almis. Stoklar tuketildikten sonra artik mecburen halojen veya fleurosan lamba kullanacakmisiz.. Cunku Edison’un ampulleri, hem pahali uretiliyor hem de dogayi kirletiyormus.. Avrupa Toplulugu ulkeleri boylelikle 1 yilda 46 milyar euro kar edeceklermis...

Universitelerin cogu sinavla ogrenci almaya basladiklari icin istedikleri fakulteye canlarinin istedigi gibi kayit yaptiramiyan gencler, ozellikle tip okumak icin baska ulkelere gidiyorlarmis..


Firsat ve egitim esitligine aykiri bulunan sinav sistemi yuzunden protestolar baslamis.. Sinav sorularinin calinip dagitildigi ile ilgili cok da dedi kodu varmis..


İlk ogretim okullarinin yemekhanelerinin ucte biri normlara uygunluk gostermiyormus...
Ekim ayinda gelmesi beklenen A gribi icin 48 milyon doz asi hazirmis.. Once saglik personeli asilanacakmis...
.
Bizim koyde hicbirsey olmuyormus ben haberlere darildigimdan beri diyorum gozlerimi kapatip.. Nedense kacirdiklarimi hic merak etmiyorum ve haberlerden habersiz bir insan olarak yasamaya devam etmeye karar veriyorum..


.
Herne oluyorsa bizim koyde, yine de cok guzel..
.
Buyulu..
.
Buyuleyici..
.
Seviyorsaniz romatik, ayrililik yasiyorsaniz onarabilen,
.
Yalnizim diyenlere umut veren,
.
Arkadas olacak kadar kalabalik,
.
Bas dinlenecek kadar sakin istediginizde..



Roma tam benim istedigim sehir..

Benim icin, bana gore, bana kadar..

Sevdiklerimin cogu bir bilet parasi kadar uzaklarda..

O kadarcik olsun ulasilacak mesafe..
Nedir ki?.......
.
.
7 Eylul 2009’Roma