Piazza del Popolo’dayim.. Ikiz kiliselerin hemen yaninda, cok sevdigim, uzaklardan gelen sevdiklerimi getirdigim bardayim.. Hava buz gibi ama disardaki masalar hemen hemen dolu.. Bir yandan kahve-konyak iciyorum, bir yandan da yanimdaki doner soba her bana dogru dondugunde ellerimi ona dogru uzatiyorum.. Sobanin benden uzaklastigi kisacik zaman dilimlerinde, keskin soguk yuzumu yakiyor..
Tam o sirada sarmas dolas bir cift geliyor.. Erkek, benim masamdaki kul tablasina sigarasini sondurup, oturacaklari masayi secer secmez, benim yanimdaki sobayi alip kendi masasinin yanina ceviriyor.. Garsonla goz goze geliyoruz.. Hemen kenardaki baska bir sobaya dogru seyirtiyor.. Elimle gelmesini isaret ediyorum.. Cebimde az once aldigim kitabin para ustu duruyor hala.. Kagit parayi bukup avucuna koyuyorum ve yavasca ben o sobayi istiyorum diyorum.. Lutfen.. Sobam geri geliyor.. Sonra kalkip kul tablasini yavasca masalarina birakip, “izmaritinizi benim masamda unuttunuz” diyorum.. Saskinca tesekkur ediyor bir de.. Ben de kendime hayret ediyorum o sirada..
Ben bu meydani cok seviyorum.. Ikiz kiliselerini, cesmesini, soylulugunu, hemen arkasinda Roma’nin en “elegan” magazalarinin varligini degil yalnizca.. Bu meydanin yasamimdaki ozel anlamini seviyorum.. Yillar once Roma’da beni bir aksam cikmaya ikna edebilen, genc, konuskan, heyecan dolu goz doktorunun, niye yanindaki doktor cantasini arabada birakmadigini, cantanin icinden gelen cam singirtilarinin ne olabilecegini dusunurken ben, meydana yukaridan bakan parmakliklarin onunde duruyoruz ve cantadan kucuk bir ortu, iki konyak kadehi, bir sise Hennessy konyagi ve bir termos kahve cikiyor….. Uzaktan Vatikan’in kubbesi gozukuyor..
Tommaso geliyor.. Sevecegim, cici kizla beraber.. Telefonu caliyor o anda ve uzaklasiyor masadan.. Cici kiza nasilsiniz dememle hungur hungur aglamaya basliyor.. Ben daha “hay allah, cantam nerde, mendil, su getirirmisiniz” filan demeye kalmadan, butun hikayeyi bir solukta anlativeriyor.. Siradan bir aldatilma hikayesi.. Siradan olmayan tek sey, ortada ikiden fazla kadin olmasi ve kadinlarin da hepsinin birbirleriyle tanisiyor olmalari..
O aglayip duruyor, benim icimden gulmek geliyor.. Hem “cici kiza” uzuluyorum hem de durumu cok komik buluyorum.. Kadinlarin hepsine ayni sozleri soyleyen, ayni tarz mektuplar yazan, ayni msn’i forward eden bir yaraticilik fukarasi adam, bu kadar goz yasini hak ediyor mu bilmiyorum..
Bildigim, benim askla ilgili hic bir hazir cumlemin olmayisi.. Aklima hicbir sey gelmiyor.. Televizyonda, biten her askin ardindan, “artik kendimi isime verecegim” dediklerini hatirliyorum unlu insanlarin.. "Uzulmeyin, kendinizi isinize verirsiniz bir sure" diyorum.. Gozyaslari artiyor iyice.. Baltayi hem de fena tasa vuruyorum.. Cunku hem kucuk bey, hem de “oburleri” ayni is yerindeler..
Iste o anda, yaraticiligim, gok yuzune vuruyor ve hayatimin ask uzerine acilen bulunmus tek cumlesini soyluyorum.. “biten bir askin guzel tarafi, birgun bir yerlerde baska bir askin baslayacaginin kesin olmasidir” diyorum..
Hic ise yaramiyor.. O agliyor, Tommaso hala telefonda konusuyor.. Ben konyagimi iciyorum.. Bu bir film olsaydi, fondan Adriano Celentano’nun sesini duyardik diye dusunup gulumsuyorum.. Tommaso masaya donuyor.. “Kusura bakma, kiz arkadasimdan ayrildim su anda” diyor.. Hemen cantamdan kalan son mendili cikartiyorum.. “Lutfen icerde bir yerlerde agla” diyorum.. “Deli misin, niye aglayayim ki”.. diyor..
Deli miyim..? Aglayacak ne var ki? “Biten bir askin en guzel tarafi, birgun bir yerlerde baska bir askin baslayacaginin kesin olmasidir” diyorum.. Eger coktan baslamamissa..
Bugunlerde canim hicbirsey uzerine dusunmek istemiyor.. Gercekten istemiyor ama.. Gazete okumak, film izlemek, haberleri, dunyayi, savasi dusunmek istemiyor.. Bugunlerde, kis gunesinin, kahvemin, konyagimin, cantamdaki yeni kitabin, sag elimdeki hafifligin, lap top'umu evde birakarak bir yerlere gidebilmenin rahatligini, icinde oldugum anin, iste tam da bu anin keyfini yasamak istiyorum o kadar..
Ellerimi bana yaklasan sobaya dogru uzatiyorum... Gulumsuyorum...
31/I/2009’Roma
31/I/2009’Roma
PS: sarki sozlerinin kotu cevirisi icin kusura bakmayin.. Bu saatte bu kadar oluyormus.. hele de ceviren, asktan soz etmeyi bilmeyen bir kadinsa..