Birdenbire sonbahar geldi Roma'ya...
Saclarima sonbahar renklerinin golgelerini ekletmistim persembe gunu komur karasi tatli cay rengine daha fazla tahammul edemeyip... Yollarda savrulan yapraklarin sari, turuncu, tutun renkleriyle cok uyum icindeyim... Hava o kadar serin ki, evde kalsam, bir battaniyenin altina siginip, elimde sicacik demli, limonlu bir fincan cay, yarim yarim birakilmis kitaplarima gomulsem istiyorum...
"Istemek" cicegi, kralin bahcesinde bile acmaz diyor Italyan'lar...
Dogru soyluyorlar... Kalkiyorum, giyiniyorum, sonbaharin icine atiyorum kendimi...
Bu arada program degisikligimiz gecen haftaymis, kacirmisim sanirim... Onemli degil artik basinizin caresine bakmayi, akillica davranmayi, kendinizi kontrol etmeyi, cizgi disina ciktiginizda yapmaniz gerekenleri ogrendiniz sanirim...
Daha yolu cok uzun olanlari uyarmistim, kilo vermenin yavaslayacagi doneme giriyoruz diye... 2 haftamiz var benim hesaplarima gore... Simdi iki hafta suresince, baslangic diyetimize donecegiz ve vucudumuzu bir sure "denizde sirt ustu yatiyormusuz" duygusuna birakacagiz... Yani yuzmeyecegiz ama batmayacagiz da... Sakince gunesin gozbebeklerimize kapali gozlerimizin arasindan bile sizdigini hissedecegiz ve denizin kipirdanislarinin sesini dinleyecegiz...
Bu arada Gunes, kisa bir mektup yazmis...
Cok guzel ve onemli seyler soyluyor size... Mektup kisacik ama ici kitaplara sigdirilamayan onemli noktalarla dolu.. Cok hosuma gitti ve buraya aldim... Sadece istiyorum ki, "biz sismanlarin" diye baslayan cumleler kurmasin... Bir cogumuzun problemi ayni... zayif olup ta, cok kotu beslenen pek cok birey var... Oyle degil mi?
gunes'in yazdiklari uzerine dikkatle dusunun lutfen... Hepinize iyi haftalar...
----------------------------------------------------------------------------------------------
Merhabalar...
Ben tartılmıyorum artık. ama giydiklerimden, bedenimin görüntüsünden giderek zayıfladığımı izleyebiliyorum. daha uzun bir süre tartılmayacağım. acıkmadığım, programa da tam uyduğum için, henüz çok başlarda sayıldığım halde (4. hafta) haddim olmadan, Mehtap hanımdan da özür dileyerek naçizane deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.
Mehtap hanımdan öğrendiğim şey şu: bu iş mantık, akıl ve Mehtap hanım vermese de aslında bir ölçü işi.
Yediklerimizin miktarı önemli; Mehtap hanım ekmek dışında hiç bir şey için net bir ölçü vermiyor gördüğünüz üzere. Yani kendi "makulunüzü" yaratmalısınız. günlük almanız gereken protein miktarını ve o miktarın ne kadar ette, sütte, yumurtada vs. olduğunun ip uçlarını Mehtap hanım vermişti. onları hakikaten iyi öğrenmek gerekiyor.
Yani Mehtap hanım miktar vermiyor diye günde bir tavuk yemek de, tek bir yumurta yemek de yanlış. Ifratla tefritin arasını bulmak şart: biz şişmanların pek yapamadığı şey bu, en azından benim hatam buydu.
Miktar önemli ama çeşitlilik de önemli, her şeyde; protein de de, yağda da, karbonhidrata da...
Bir de hareket edelim arkadaşlar. hareket edelim, hareket edelim, hareket edelim. Günlük 1 saat yürüyüş iki elim kanda olsa ve dışarda acaip soğuk olsa bile aksatmadığım bir şey. Evimde yürüyüş bandı var ancak dışarda yürümeyi tercih ediyorum.
Bir de akşamları canım bir şeyler istediğinde (ki artık hiç olmuyor böyle bir şey) egzersiz yapıyorum: 1000 veya 2000 step (maksimum 20 dakika sürüyor), 100 ya da 150 mekik çekiyorum. yürüyüş bandı çok pahallı olabilir ama kimi parklarda da görülen step aletini internet üzerinden aldım; 60 liraydı ve bir yönünde step yapıp diğer yanında belinizi çevirme hareketi yapmanızı sağlayan işlevsel bir alet. basit ama gerçekten etkili, belimin inceldiğini görebiliyorum, bel oyuğum ortaya çıktı, üst bedenim küt diye kalçaya bağlanmıyor artık.
Televizyon izlerken egzersizin nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile. bu aletten önce kendimce icat ettiğim üst üste koyduğum iki tahta üzerinde step yapıyordum, yani illa para verip bir alet almak gerekmiyor.
Mehtap hanım dans edin diyor ben yalnızken bile dans etmeyi hiç sevmem, size garip gelebilir bu ama siz dans edebilirsiniz hakikaten de. mehtap hanımdan anladığım bir şey de şu: hayat tarzımızı değiştirmeliyiz. şimdi ben yıllardır ama yıllardır televizyon izlerken, bilgisayarda çalışırken, boş boş otururken hep bir şeyler atıştırmışım. abur cubur olmuş meyve olmuş fark etmez, bir şeyler yemişim. Ağzım, midem ve elim ne zaman otursam yiyecek bir şeyler aramaya alışmış. Ondan kurtulmaya çalışıyorum esasında. özellikle gün bitip oh deyip koltuğa uzandığımda canımın bir şeyler isteyeceğini ve benim de bunu açlıkla karıştıracağımı biliyorum. bu alışkanlığımı kırmak için egzersiz yapıyorum. Vallahi çok değil, 15 dakika, maksimum 20 dakika ve sonra hakikaten canım, elim, midem hiç bir şey istemiyor.
Simdilik 4. haftada kurtulduğum fazlalıklarım şunlar: gıdım, belimin yanındaki yağ topları, mide bölümündeki kilolarımdan hala gidecek çok yağ olsa da herkesin fark edeceği kadar çöktü, alt ve üst bacaklarım inceldi bir de ellerim küçüldü. minicik ama tombalak ellerim vardı benim şimdi öyle zarif görünüyorlar ki vallahi sürekli ellerime bakıyorum. devam ediyorum, devam edeceğim.
Ben daha önce de çeşitli kereler diyetsiyenle olsun, kendi başına olsun bir dolu diyetle kilo vermiş hepsini fazlasıyla geri almış biri olarak bu defa hakikaten hayatımda bir devrim yapmaya çok kararlıyım ve önderim de Mehtap hanım. derdim kiloları vermek de değil vereceğimi biliyorum.
Benim asıl mücadelem koruma programıyla başlayacak. hepinize dirayetli günler diliyorum. ve Mehtap hanıma yine, bir daha, tekrar ve tekrar teşekkür ediyorum (çünkü ne kadar etsem de az gelir biliyorum).
Yine ben, Güneş.
Kusura bakmayın abarttım gevezeliği belki ama size yaptığım yemeklerden de biraz söz edeyim, fikir vermesi açısından. her öğünde protein alıyorum ama eti hep ızgara etmiyorum.
Orneğin kabaklı, biberli, bol soğanlı ve sarmısaklı, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve sevdiğim baharatlarla hazırladığım sebze yemeğim var. ister tavuk eti isterseniz kırmızı et koyabilirsiniz bu yemeğe. benim ellerim küçük o nedenle ölçü olarak kendime bir elimin orta parmak boğumuna kadar genişlikteki, çok ince olmayan ama asla kalın da olmayan bir et miktarını ölçü aldım. yaklaşık 100-120 gram olduğunu sanıyorum. ölçmedim emin değilim, ama acıkmamı önleyen bir miktar bu. mantarlı et sote, tavuk sote, çeşitli etlerle salatalar, kabak, biber ve bilumum dolmalar yapıyorum.
Ama dolmalarımı sadece çok küçük kıydığım etler (tavuk, kırmızı), bol soğan, yeşillik ve baharatlarla dolduruyorum. farklı ve lezzetli oluyor öneririm. aynı sebzeleri ikiye kesip içini oyup bahsettiğim tarzda baharatlarla hazırlanmış eti koyup fırınlıyorum. yanında yoğurtla yiyiorum. sebze ızgarayı çok seviyorum ve sık yapıyorum. kırmızı eti ya da tavuk etini incecik dövüp içine yağsız hazırladığım mantar sote koyup, rulo yapıp, kürdanla tutturarak fırınlıyorum. şık bir yemek oluyor öneririm.
Yani sadece ızgara yemek insana tümüyle diyet duygusu verdiği için ben ızgarayı pek tercih etmiyorum. eğer acelem yoksa tabi. çünkü acil durumlarda eti atıveriyorum tavaya, yağsız ızgara ediyorum, yanına söğüş, cacık, artık ne çabuk olacaksa koyuyorum. balığı çoğunlukla ızgara ediyorum ama palamutu zaten pilaki severdim yine pilaki yapıp yiyiorum. geleneksel tarifimden tek farkı içinden havucu çıkarmam oldu. yoksa zaten yağ miktarı çok ama çok az olan bir yemektir kendileri.
Daha bir çok tarifim ve yöntemim var, kendime göre geliştirdiğim. şimdilerde ben mutfakta çok eğleniyorum, öğreniyorum, keşfediyorum.
Demiştim sanırım asıl hedefim kilo vermek değil, verdiğim ve vereceğim kiloları bir daha geri almamak, onun için de yeni bir hayat tarzı oturtuyorum, Mehtap hanım benim bu noktada hocam, canım, ciğerim. yeni hayat yeni mutfaktan geçiyor anladığım şeylerden birisi de bu.
Güneş...
2 kasim 2009'Roma