

Oyle mi?
Oyle degildir herhalde...
Siz, her benim diyen ulkenin sahip olamayacagi guzellikte bir mutfak kulturune, ilahi tatlara sahip bir ulkenin insanlariniz...
Sadece corbalarinizla kitaplar dolar, zeytinyaglilarla, tatlilarla ansiklopediler yazilir...
Bakmayin siz kremali brokkoli corbalari pisirip, tiramisudan baska tatlilari yemeyenlere...
Ravioli yiyerek buyumus gibi, o canim mantilara “ayy valla reflum var, dokunuyor bana manti” diyenlere, binbir cesit tane tane dokulen pilavi unutup, risotto lapasi yiyenlere, Pide-kebap kulturunu kucumseyenlere bakmayin siz...
O kebapcidaki muhurlu gozlu garsonun adi Ali olmasa da Fabio olsa mesela, Ahhhhhhhh Pizza demek yerine Ahhhhhhhhhhh kiymali pide, etli ekmek, ahhhhhhhhhh Roma kebap diyor olurlardi belki, domates soslu, mozzarellali pizzaya da burun kivirirlardi ama simdi konumuz o degil...
Konumuz Mehmet Bey’in ve Meltem Hanim’in, farkli yaslardaki cocuklarini da dusunerek, yasamlarini kalori hesaplari uzerine kurmadan, agizlarinin tadini kacirmadan, sucluluk hissetmeden, keyifle, istediklerini yiyerek yasamalarinin yontemlerini ogretmek...
İstediklerini yiyerek mi...? Borek, su boregi, puf boregi, sigara boregi, cig borek mi yani ?
Elbette...
Karniyarik, pilav, dolma, kuru fasulye...? Tabii ki?
Muhallebi, sutlac ? Evet... Ustune 1 top dondurma desem kizarsiniz simdi degil mi?
Hayir kizmam, ustunu biraz yakmayi unutmayin sutlacin...
Krem karamel?
İsterseniz yiyin, ben kazan dibini tercih ederim...
Cocuklar fast food istiyorlar bazen... Onu da mi?
Onu da... Ekmek icindeki kofteden baska birsey degil ki o da... Ben duruyorsa hala Tunalidaki Inegol koftesini, ya da Sultanahmet koftecisindeki izgara kofteyi tercih ederim ama fast food da oyle o kadar ocu degil sonucta...
Yani ne istersek yiyecegiz oyle mi?
Evet Meltem Hanim, evet Mehmet Bey, ne isterseniz yiyeceksiniz ama her istediginiz zaman, her istediginiz kadar yemeyeceksiniz...
Akilli, bilgili, uygar,sorumluluk sahibi insanlar olarak kendiniz ve cocuklariniz icin uygun bir beslenme modeli sececek ve porsiyon ayarlamayi ogreneceksiniz...
BUNU, GUNLUK KALORI GEREKSINIMIZE GORE AZALTIP COGALTARAK, KILO VERMENIZI DURDURARAK YA DA KILO ALARAK YA DA KILO VEREREK YAPACAKSINIZ...
Onun icin aylardir burada benimlesiniz oyle degil mi?
Oyle degil mi...?
Hadi yapin hesaplarinizi... Mezuniyetinize cok az kaldi... Dayanin biraz daha...
10 Aralik 2009'Roma
P.S: Hani hayatimdaki yukleri kaldirmaya calisiyorum demistim ya... Sizlere anlatmak icin sabirsizlaniyorum olanlari... Sadece hersey cok ustuste bindi ve biraz fazla yoruldum... Antonio ve Federico bilgisayara el koydular, el bebek, gul bebek nazladilar beni... Iyi oldugum zaman da yapin boyle dedim... Ama bu arada yazim inanilmaz derecede gecikti... Bu sefer oyle olmayacak...
P.S 2: Yazmistim, tekrar yaziyorum... Ben su anda yazdigim herseyi benimle aylardir burada olup bu programi izleyen sinifin ogrencilerine yaziyorum... Hemen hepsi baslangic kilolarinin enaz % 7-10'unu verdiler... Yeni gelenler ilk haftadan baslasinlar lutfen...
P.S3: Gecen hafta bir konudaki israrim ve inadim uzerine, bolum baskani bana sen doktor musun yoksa muhasebeci misin dedi... Yazdiklarima baktim da, hani neredeyse diyecegim geldi...
Bugun 17.000 bebek daha yeterli beslenemedikleri icin olduler...
Dunya uzerinde 1 milyar kisi ac...
Dupeduz, basbayagi, yasam fonksiyonlarina yetecek enerjiyi alamaiyacak kadar yoksul ve ac...
Bir de obur yuzu var dunyanin...
Yani cok tok, asiri tok, yasam fonksiyonlarini riske sokacak kadar tok yuzu dunyanin...
Oyle ki, bu asiri toklugun yarattigi “obesite” bir pandemi duzeyinde ve “GLOBESITA’” olarak adlandiriliyor. Obesitenin yarattigi risklerle iliskili hastaliklar, olum nedenleri arasinda ilk siraya yukseliyor...Metabolik sendrom ve diabetli sayisi inanilmaz bir hizla artiyor...
Sismanlik konusunda elbetteki genetik faktorler cok onemli ama cevresel faktorleri, yemek yeme ve pisirme aliskanliklarimizi, kendi yanlislarimizi ogrettigimiz cocuklarimizin omurlerinin kisaldigini da aklimizda tutmamiz, hayatimizi “bir parca izgara et biraz sebze kiskacina sokmadan, onemli ve cok zengin mutfak kulturumuzu kaybetmeden, istedigimizi yiyerek saglikli kiloda kalmanin yolunu ogrenmemiz gerekiyor...
Artik su kafasina gore yavaslayan metabolizmadan konusmanin vakti geldi galiba...
Size bir sir vereyim hemen...
Metabolizmamiz yavasladigi icin sismanlamiyoruz, biz sismanladikca metabolizmamiz yavasliyor...
Bu konuda biraz dusunurseniz, neden sismanlar, zayiflardan daha az yerler ve sisman kalirlar sorusuna cevap verebilirsiniz sanirim...
Bu yaziyi Roma’da gerceklestirilen FAO (Dunya Gida Guvenligi Zirvesi) nedeniyle yaziyorum... Ne FAO baskani Jacques Diouf’un pijamalar icindeki aclik grevi, ne belediye baskani Gianni Alemanno’nun ona verdigi sembolik aclik destegi bu konuya yeterince ilgi uyandirabildi. Kaddafi’nin kendisini eslik eden hosteslere verdigi 50 euro’luk harclik ve Kuran-i Kerim hediye etmesi birer satirla butun gazetlerde yerini aldi. Roma’da trafik alt ust oldu.
Ben bu konuyla ilgili okuduklarimdan yepyeni seyler ogrendim... Dunyada et tuketimi artiyor. Et uretimi cok su tukettiriyor ve cok fazla artik birakarak onemli bir doga kirlenmesine yok aciyor, tarim arazileri azaliyor ve buna bagli olarak tahil ve sebze meyve fiyatlari artiyor. Zaten sebze ve meyvenin kutulanmasi ve nakli, ete oranla cok daha zor oldugu icin de, uretim daha da cok ete kayiyor. Bu toplantidaki konusmacilardan biri haftanin bir gunu, hic hayvansal protein icermeyen yemekler yenmesini oneriyordu. Bana cok akla yakin geldi ve sut haric olmak uzere bunu bizim evde uygulamaya karar verdim.
Persembe gununu hayvansal protein icermeyen gun olarak ilan ettim...
Bugun oglen izgara kabakli bir sandvic, aksam da etsiz nohut ve pilav vardi bizim evde...
Uzerinde dusunun derim...
Pazartesi gunu metabolizma ile ilgili konusalim... Sevgili Ferat’in hazirladigi, beni cok mutlu ederek gulumseten “METHAP’in kurallari uzerinde de biraz duralim, sorulariniza da cevap verelim diyorum ben... Methap'i niye koyu renkle yazdigimi da anlatacagim o zaman...
Oyleyse gorusmek uzere, iyi hafta sonlari hepinize....
20 Kasim 2009’Roma
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Daha da kaybetmeye devam edecegiz zaten... Gevsemeyin, aliskanliklariniza sahip cikin, bir yere kaybolmayin...
Biraktigimiz noktadan baslamak uzere donmemize cok az kaldi...
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
11 Kasim 2009'Roma