Elbetteki anladiniz asktan soz ettigimi.. Anlamayanlar (!) anlayanlara anlattilar..
Oyleyse itiraf ediyorum..
Onunla ilk kez hastanenin park yerinde, hizli davranip benim yerimi aldiginda karsilastim.. Ofkeden yildirimlar yagdirmaya hazir bir halde yuzune bakinca, gordugum o “deniz yesili” gozler sondurdu ofkemi ama yine de arabami onun cikamiyacagi bir sekilde park ettim ve “ben bu aksam gec saate kadar calisacagim, beklersiniz artik” dedim sesimin titremesine engel olmaya calisarak..
Gozlerindeki ifade hic degismedi ve “oyleyse ayrilmadan once cafeteryada birseyler icelim beraber” dedi... Denizler mavi olur sanirdim o gune kadar, yesil olurlarmis...
diye filmlere yakisan bir hikaye anlatacagimi saniyorsaniz cok yaniliyorsunuz..
Sadece hayattaki ilk askimla karsilastim.. Daha dogrusu beni aradi.. Roma’daymis bir kongre icin.. Sanki yillar gecmemis gibiydi.. Yaslanmak ona yaramis.. Zaten yakisikliydi, daha da hos olmus.. Bulustuk beraber bir aksam yemegi yemek icin.. “Seni hic unutmadim” dedi.. Ben unutmustum ama blogumda asktan bahsetmek icin”hatirlayabilirim” dedim..
Bu da hic inanilir olmadi degil mi?
O zaman size uydurulmus “hikayeler” yerine cok gercek bir oyku anlatayim.. Askin anti-aging etkisinden konusmuyor muyduk..? Dinleyin bakin..
Arkadasim, ismini yunan mitolojisinden almis, cok guzel, becerikli, klasik muzige asik, arkadas canlisi, cok iyi yemek yapan, cok guzel dikis diken, annemin deyimiyle “haza hanimefendi” bir kadindir.. Hayattaki ilk askiyla evlenmis, 3 erkek evlat sahibi olmus, onlardan baska birsey icin nefes almamis, kocasi tarafindan anlasilamamis, sevilmemis, sayilmamis, saygi gormemis olmanin huznunu tasir hep icinde..
Birkac yil once “yeter artik” diyecek cesareti bulmus ve ayrilmaya karar verip, cekip kapiyi cikmistir.. Kocasi bu karara cok sasirmis, cok ofkeye kapilmis, ic camasirlari dahil hicbir ozel esyasini almasina izin vermemis, hatta yuzunde gordugum “kapiya carpma” izlerine bakilirsa, cok da gule gule yolcu edilmemistir..
Kendine zar zor bir yeni hayat kurmus, kentin ileri gelen bir evinin hanimiyken, toplama esyalarla kendine bir “yuva” yaratmaya calismis, fatura nasil odenir, kat kaloriferinin yillik bakimini kim yapar, saglik karnesi nereden cikartilir gibi her turlu ayrintiyi ogrenmek zorunda kalmis ve bunu ayakta durma kararindan da guc alarak basarmistir..
Hatirini sormak icin ugradigim gunlerde, cayimi yudumlarken evliligini anlatir, kocasindan adini soyleyemeden bahseder, ve umudunu kaybettigini, yasamasa da birsey farketmeyecegini soylerdi.. Saglik sorunlariyla bogusmaya basladi o gune kadar varligindan haberdar olmadigi.. Hayata donmem gerek, tutunmam gerek, yoksa delirmek isten bile degil.. diyordu..
Kendi yasitlari icin duzenlenmis bir tura katildi acilarinin siddeti biraz azalinca.. Dondugunde ziyaretine gittim.. Yuzu isil isildi.. Anlatiyor da anlatiyordu 1 haftalik seyahatini..
Aksam yemeklerini, kagit oyunlarini, hangi sarkiyi soyledigini, nasil dans ettiklerini, animatore grup olarak aldiklari armaganlari filan anlata anlata bitiremiyordu.. O kadar parliyordu ki gozleri, “hadi dedim, itiraf et, kim bu adam”.. “Sen iyice sasirdin, ne adami” dedi yuzume kocaman acilmis gozlerle bakarak.. “Hadi dedim, anlat... Sen soylemesen de gozlerindeki yakamozlar coktan soylediler bile..”
Kimseye anlatmayacagima dair yeminler yeminler ustune edildikten sonra, “itiraf !” ediyordu.. Bir aksam yemeginde yanina oturmus tesadufen, cok hos, cok bakimli bir adammis, guzel kokuyormus, hep ceket ve kravatla iniyormus yemege, bluejean giymiyormus.. “Birgun ikimiz gruptan ayrilsak da gidip bir kahve icsek demis “ ama kabul edememis.. Hem adam ne dusunurmus hem herkes ne dermis..
“Delisin” diyorum.. “Bir kahve icin ne diyecekler..?” “Beraber bir kahve ictiler derler encok”.. Hem beraber kactilar deseler ne olur ki? Hatta kac bence, iyi gelir..
Deliymisim ben.. Olacak ismiymis.? .Ben kisin gelip sizi ziyaret etsem demis adam, o da delimiymis neymis..?
Gozleri piril piril, yuregi gozlerinde atiyor konusurken.. Butun bir kis, bir sonraki yilin 1 haftalik tatilini hayali ile geciyor. İki-uc kez telefonla konusuyorlar.. O gunlerde, evlere, balkonlara, gokyuzune sigmiyor.. Agrilari, sizilari yavas yavas geciyor.. Yazlik elbiseler dikiyor kendisine kis gununde.. Sacina ilk kez rofle yaptiriyor.. Yeni renk rujlar deniyor.. “Ohooooo diyorum gulerek.. artik seni kimse kurtaramaz, sen bitmissin arkadas”.. “Sacmalama” diyor.. Bakimli olmak gerekirmis, kadinligin geregiymis.. “Anlat diyorum sen anlat.. Biz dinleriz nasilsa...”
Yuzune renk geliyor.. Hayatina renk geliyor.. Yuregine renk geliyor..
Arkadasim 80 yasinda..
Sevgili arkadaslarim.. Nilambara, Kiymet, Cheetos, Zero, Funda, Ilkay, Nebahat, Beenmaya, yani “kizlar”, Babis’e Yemeklerin yazarinin kullandigi gibi..
Sonra sevgili arkadasim ve meslektasim “Demli Hayat”..
Siz zaten anladiniz.. Brajeshwari, Primarima ve Nebahat saka yapiyorlar anlamamis gibi davranarak,
....
Yani dedigi gibi Mustafa Sandal’in..
“Farketmez biraz asik olsak..
Kimseyi oldurmez..
....
Sen omre bedelsin, bir omre bedel”
......
Bir doktor olarak hatirlatayim istemistim yalnizca..
Siz bosverin vitaminleri.. Hicbirsey size asik olmak kadar iyi gelmez...
...
19 yorum:
Güzel bir yazı olmuş.
Sırlara devam....
Aşk herşeyin ilacı gerçekten. Ben de eczacı olarak doktorunuzun önerisini uygulayın diyorum :) Bir yerlerde özellikle bebeklere dokunmanın, dokunarak sevgini göstermenin hastalıklara karşı direnç sağladığı gibi birşeyler okumuştum. Özellikle kadınların sevgililerine, kocalarına sarılmaları, dokunmaları stresi azaltıyormuş, o yüzden bu bilimsel gerçeklerin arkasına sığınarak her fırsatta kocama sarılırım :) Aşk stresin ilacı, herşeyin başı
dün yurtdışında yaşayan bir erkek arkadaşımla konuşuyorduk..
bana kadın çok hoş ama ben oyun "oynuyorum" o "aşık" oldu dedi(ikisi de evli) bende ya aşktan bahsediyorsun bu bile yeterli, ayrıcalıklı, heba etme neyse ne keyfini çıkar dedim.. seninki oyun!! onun ki aşk ne fark eder yaşadığın seni dizginleyemeyen bir şeyler var varki, içinde tutamadığın bana anlatıyorsun..aşkın şekli, şemalı, oyunu!! bozanı olur mu? aşk basbayağı insanı ayaklarını yerden kesen, müthiş yaşam enerjisi veren, insanı güzelleştiren, aklını karıştıran, sapıttıran... ve Mehtap bilirsin ki…. uzar gider :)
tesekkur ederim Demli Hayat, paylastigim icin sir degiller artik.. :-)),
Sevgili Ferulago, cok dogru birsey soyluyorsunuz.. Bilimsel dergilerde de yayinlanmistir.. Premature dogmus olsalar bile, kucaklanilan, opulup koklanilan bebekler daha hizli buyurler.. Ayrica sevgi, kendinden emin olan ve sevgi verebilen bireyler olmaya da yardim eder.. Bitkilerin bile, sevildiklerinde daha hizla buyuduklerini biliyoruz artik, oyle degil mi?
Sevgili Kiymet, bence kadinlar sevilmediklerini cok iyi hissederler.. bence arkadasiniz o "oyunu" kendine oynuyor olabilir.. "aska yurek gerek" diyor ya sarki..
Bu bana sadece bir doktor hatırlatması gibi gelmedi ya Mehtapcım, hadi öyleymiş gibi yapalım:)
Daha gözlerine bakmadan o ışığı hissediyorum sanki. aşk her insana çok yakışır, ama bazı insanlar vardır ki, aşk onlara gelmeden bile bilirsin, aşık olmak ona çok yakışacaktır. hep giymesi, hiç üzerinden çıkarmaması gereken bir elbise gibidir. şu kenardaki minicik fotolardan, çokça da burda yazdıklarından tanıdığım Mehtap da böyle benim için. bazı insanlar aşık olmak için yaratılmıştır, buna yürekten inanırım.
ben de şimdi dört yıllık aşkıma yeniden aşık olmaya gidiyorum:) ben heyecanın kaybolmayacağına inanmazdım, meğer olabiliyormuş böyle bir şey:)
Başka bir gençleşme yöntemi yokmu peki, sadece aşkmı lazım.Ya aşık olmak gibi bir şeçenek yoksa hayatımızda???
Ferulago bir sır daha olmalı,olması lazım...
iç geçirerek okudum yazdıklarınızı 20 yaşımdayım ama ne çok özendim arkadaşınıza=) hem sil baştan yapabilecek cesaretine hem gözlerindeki ışıltı sebebine hayran kaldım.
yazıdan almam gerekenleri de sakladım aklımın bir köşesine=)
sevgimle...
sevgili kızlar,
'adımız geçmiş dahil olalım' dedik ama pek bildiğimiz bir konu değil onun için bağışlayın!
dilerim mehtap hn,
hep sevgiyle kalırsınız...
kalbin pır pır olması, kuşların uçuşması hep 18 yaşlarında olabilir gibi sabit bir fikrim var benim. aşka inanmadığımdan değil ama aşkın bir illüzyon olduğunu varsaydığımdan belki. inanmak istiyorum lakin tekrar beni bulur mu onu bilmiyorum bak.
Sevgili Zero, ben ne kadar ask kadini oldugumu, baba ocagimi, ana kucagini, vatanimi, isimi, dilimi herseyimi arkamda birakarak Antonio ile evlendigimde anlatmistim zaten.. Iyi ki de oyleyim..
Sevgili Primarima, olmaz olur mu? Ruhunuzu canli tutan hersey bedeninizi de canli tutar.. Anti-aging basli basina bir bilim dali artik.. Onun yetisemedigi yerlere de fillerlar, botoxlar, plastik cerrahlar yetisiyorlar..
Sevgili Busra, hicbirseye ic gecirecek degil, ama ic gecirilecek yastasiniz.. Kimbilir neler sakliyor hayat sizin icin.. Ne asklar kimbilir..
Sevgili babis, "sen bilmiyorum diyenden kork" derler.. Biz artik gerisini bilemeyiz tabii buralardan..
Sevgili Funda, bir illuzyon da olsa cok guzel.. Oldugu surece.. Yasamin kendisi de bir illuzyon degil mi? Ask varken, elinle dokunabilecegine inanmaz misin?
33 yaşındayim, 80 yaşıma kadar ömrüme çok aşk doldururum gibi geliyor :) Vitaminleri ağızdan değil, kalpten alıyoruz.. Gelsin uçuşan kelebekler, sincaplar sonra.. değil mi Mehtap:)
Güzeldi yine..
Iste tam da buydu soylemek istedigim.. Dusuncesi bile guzel.. Hele bir de kendisi..
SEVGİLİ MEHTAPCIĞIM
BAYRAMINIZI KUTLUYOR, KALBİNİN DAİMA SEVGİLERLE DOLU OLMASINI TEMENNİ EDİYORUM..
ÇOK SEVGİLER nUnU
tamda mehtap ın yazısının üstüne
aşk sanmaktan ibarettir diye bir yazı okudum...
aşk için ölebilir insan aşk için öldürebilir ya da insanın hayatla kurduğu bağın ölüme karşı duruşunun hayata tutunuşunun niteliğini belirleyendir o kimi zaman diye devam ediyor yazı....
aşkın vücudun kimyasını değiştirdiği doğru
sanki biraz hastalıklı bir durum
sanki insanın gözünün önüne perde iniyor
gerçekleri değil görmek istediğini görüyor olmak gibi
dertsiz başınıza iş almayın /
sevmekle yetinin arkadaşlar...
Sevgili Mehtap,
Bayıldım... bayıldım... bu yazını çok sevdim :)
uydurma öykülerin de harika, 80 yaşındaki arkadaşının yaşadıkları da...
bana Londra'daki arkadaşımı hatırlattın, evimin yakınındaki pubta herakşam üzeri yaptığımız sohbetler, yaptığı resimlerden hediye etmesi, sonra ben döndükten sonraki mektuplaşmalarımız, resimler göndermeye devam etmesi....
sonra mektupların arası açıldı ve meraklandım hiç mektup almayınca... ve birgün kızından bir mektup geldi... biz tanıştığımızda ben 20lerimde Tom ise 80lerindeydi, hayatımın en güzel dostluklarından birini yaşadık hayata aşık iki kişi olarak ve sonra... kızı ki benden hayli büyüktü, teşekkür ediyordu babasına son yıllarında mutluluk katan dostluğumuz için, acı haberi veren mektubunda...
Aşk bedenlere dokunmak değil, gerçek aşk ruhlara dokunabilmek, ruhlarımıza yüreklerimize dokunabildiğimiz her ilişki ki canlı ya da cansız her varlıkla yaşanabilir, yaşama can katar coşku katar...
Geçenlerde çok hoş biryazı okudum, "yaşlandığımız için oyun oynamaktan vazgeçmeyiz, oyun oynamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız" diyordu biryerinde. Ama oyunu da kuralları ile oynamak lazım, etik kuralları da unutmamak lazım, çok haklısın kadınlar sevilmediklerini çok iyi hissederler ama oyunu kuralları ile oynarlarsa da zaten sorun yok...
"Farketmez biraz asik olsak..
Kimseyi oldurmez.."
sevgili Berrin, "hayatla kurduğu bağın ölüme karşı duruşunun hayata tutunuşunun niteliğini belirleyendir o kimi zaman" dedikten sonra artik geriye ne kaliyor ki soylenecek.. gercek dedigimiz seyler de birer illuzyon aslinda.. basa dert mi dersen.? ben cok buyuk bir askla evlendim, simdilik hic pisman degilim..
sevgili Nilambara, aldatmaktan bahsediyorsak eger ben yapamam, bana yapilmasini da kabul edemem.. Ama kimseyi de elestirmemeyi ogrendim artik yasadikca..
Mehtap'çığım tabii ki aldatmayı kastetmiyorum "yaşlandığımız için oyun oynamaktan vazgeçmeyiz, oyun oynamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız" derken, hayatın kendisi oyun zaten, aslolan bu oyundan vazgeçmemek. Ve bu oyunu oynarken "etik kuralları" ve saygıyı önce "kendine saygıyı" unutmamak önemli olan...
Aldatmanın hiçbir türünü ben de kabul edemiyorum ve çok haklısın, herkes kendisinden sorumlu bize ne demek düşer ki..
okurken doyuran yazı bu herhalde şahane bir yazı ellerine sağlık...
Anti-aging adinaaaa aşkolsun size :)
ve bize.
yanlış mı anladım yoksa?
yazı öyle uzun ki tereddütteyim :)
Yorum Gönder