Bazen hicbirseyin cevabini bilmeyebilirsiniz.. Zaten soruyu da size sormamistir kimse..
Bazen ne olup bittigini anlamayabilir, “orda olmamak” isteyebilir, seffaslasip gorunmez olmanin formulunu nereye yazdiginizi hatirlamadiginiz icin, herzamankinden daha gorunur ortalarda kalabilirsiniz..
Bazen ne olup bittigini anlamayabilir, “orda olmamak” isteyebilir, seffaslasip gorunmez olmanin formulunu nereye yazdiginizi hatirlamadiginiz icin, herzamankinden daha gorunur ortalarda kalabilirsiniz..
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
Bazen gunesin cani bulutlarin arkasinda olmak ister, butun siyah bulutlar kendilerini sizin en yakin arkadasiniz sanabilir ve davetsiz gelirler, siz “hazirliksiz yakalanip” ustune ustluk mahcup olabilirsiniz kotu ev sahipliginiz yuzunden..
Bazen, kontrol denen sey elinizden kacabilir, keske bir tasma alsaydim suna diye kendinize kizabilir, hickimsenin onu bulmak icin endiselenmedigini gorup, “Allah Allah, birtek bana mi lazimmis bu?” diye sasirabilirsiniz..
Bazen herkesin ayni dili konustugu bir ortamda, kimsenin birbirini anlamadigini gorup, kulaklarini ve onu beyinle birlestiren sinir sistemini nasil devre disi birakabildiklerini merak edebilirsiniz..
Bazen ben bugun niye burdayim, niye butun bu olan bitene bakiyorum, niye bunlari izlemek, dusunmek, bunlar icin keyfimi kacirmak zorundayim acaba? diye sormaktan cok ama cok urkebilirsiniz.. Evinize cok ama cok agirlasmis bir yurekle donersiniz..
Bazen olabilir butun bunlar.. Bazen daha da cogu..
Sonra sizin icin yasam demek olan birisi iki incecik kolu boynunuza dolar “anne sen iyisin, evet?” der.. “Noel babaya mektup yazmistir bile ama sizin kulaginiza yavasca fisildar “yok Babbo Natale (Noel baba), ben biliyor ama baba var dedi” diye sirrini paylasir.. Evet ama, soylemeyelim babana, uzulmesin dersiniz.. Soylemezsiniz.. Mektubunu yine de zarfa koyar, “anne sen yaz adres, tamam?” diye size birakir gerisini.. Ezberinizdedir Noel baba’nin adresi.. Yazarsiniz.. Bulutlar yavas yavas dagilmaya, parcalanmaya baslarlar..
Kucuk eller, buyuk ellerin yardimi ile size 1 fincan sut hazirlarlar.. Iyi gelir dusunulmek.. Iciniz isinir.. Iyi ki var ve iyi ki varim dersiniz.. Buyuk eller, uzulme derler, boyle seyler hergun oluyor.. O da uzgundur kendi adina, kendi basindaki bulutlara ama belli etmemeye calisir.. Siz bilirsiniz ama..
Postanizi kontrol edersiniz.. Onlarca mail gelmistir..
Birini okumayi ensona birakirsiniz.. “merak ettim, nasilsiniz bugun diye sormak istedim” diye yazar mailde.. Iyi gelir dusunulmek.. Laf olsun diye sormadigini bilirsiniz.. Cevabinin cok onemi yoktur ama gunun cevabini bildiginiz tek sorusudur..
Bazen, kontrol denen sey elinizden kacabilir, keske bir tasma alsaydim suna diye kendinize kizabilir, hickimsenin onu bulmak icin endiselenmedigini gorup, “Allah Allah, birtek bana mi lazimmis bu?” diye sasirabilirsiniz..
Bazen herkesin ayni dili konustugu bir ortamda, kimsenin birbirini anlamadigini gorup, kulaklarini ve onu beyinle birlestiren sinir sistemini nasil devre disi birakabildiklerini merak edebilirsiniz..
Bazen ben bugun niye burdayim, niye butun bu olan bitene bakiyorum, niye bunlari izlemek, dusunmek, bunlar icin keyfimi kacirmak zorundayim acaba? diye sormaktan cok ama cok urkebilirsiniz.. Evinize cok ama cok agirlasmis bir yurekle donersiniz..
Bazen olabilir butun bunlar.. Bazen daha da cogu..
Sonra sizin icin yasam demek olan birisi iki incecik kolu boynunuza dolar “anne sen iyisin, evet?” der.. “Noel babaya mektup yazmistir bile ama sizin kulaginiza yavasca fisildar “yok Babbo Natale (Noel baba), ben biliyor ama baba var dedi” diye sirrini paylasir.. Evet ama, soylemeyelim babana, uzulmesin dersiniz.. Soylemezsiniz.. Mektubunu yine de zarfa koyar, “anne sen yaz adres, tamam?” diye size birakir gerisini.. Ezberinizdedir Noel baba’nin adresi.. Yazarsiniz.. Bulutlar yavas yavas dagilmaya, parcalanmaya baslarlar..
Kucuk eller, buyuk ellerin yardimi ile size 1 fincan sut hazirlarlar.. Iyi gelir dusunulmek.. Iciniz isinir.. Iyi ki var ve iyi ki varim dersiniz.. Buyuk eller, uzulme derler, boyle seyler hergun oluyor.. O da uzgundur kendi adina, kendi basindaki bulutlara ama belli etmemeye calisir.. Siz bilirsiniz ama..
Postanizi kontrol edersiniz.. Onlarca mail gelmistir..
Birini okumayi ensona birakirsiniz.. “merak ettim, nasilsiniz bugun diye sormak istedim” diye yazar mailde.. Iyi gelir dusunulmek.. Laf olsun diye sormadigini bilirsiniz.. Cevabinin cok onemi yoktur ama gunun cevabini bildiginiz tek sorusudur..
Iyi gelir ..
Annem "kalp kalbe karsidir" der arkadaslarina..
Kalp kalbe karsidir gercekten de..
Yakinlarda bildikleriniz..
Uzaklarda da..
Bulutlar hala ordadirlar, gitmezler biryere ama cok da hos gelmediklerini anlamislardir herhalde..
Annem "kalp kalbe karsidir" der arkadaslarina..
Kalp kalbe karsidir gercekten de..
Yakinlarda bildikleriniz..
Uzaklarda da..
Bulutlar hala ordadirlar, gitmezler biryere ama cok da hos gelmediklerini anlamislardir herhalde..
Onlara dogru kuvvetle uflersiniz..
Birsey degismez pek..
Simdilik..
Birsey degismez pek..
Simdilik..
***
Fotograflar: Devianart
12 yorum:
"kuş çiçek
umut mavi
yürek orman
kararmaz karanlık
gün
çıkar aydınlığa
insan insan"
sevgiyle kalın..
yanlızlık hep içimizde saklı :((
Ama ;BULUTlar ise bir rüzgara bakar
dağılmak için..
En kuvvetli rüzgarları yolladım sana,az önce İstanbuldan yola çıktılar :)
incinmeni istemiyorum.....
sevgiler NuNu
Mehtap Hn;Yazılarınıza bayıldım okurken içime huzur doldu inanın:))
İçinizdeki sakinliği yansıtmışsınız
yada bana öğle geldi.Budizm hep merak ettiğim bir felsefe dalı oldu.Sadece okumakla yetiniyorum.
Öğrenme gibi bir şansımız yok maalesef:((((Sevgiler.......
Çok sevdim yazınızı,ağırlaşmış yüreklere iyi geldiği kesin,hafifledim sanki biraz,teşekkürler,sevgiler...
Inanin bana iyi geldi bu yazdiklariniz. Kara bulutlarin icinde buradakilerin cok duskun oldugu "silver lining" var. Dar gunleriniz kisa olsun umarim, genis duzluklere cabucak cikin. Ben de Noel Babaya bunu yazayim. Hepimiz icin cikilacak genis ve gunesli gunler dileyeyim.
Selamlar,
Beste
Mehtap'cığım, en çok soru sorduğumuz, sorguladığımız anlar kendimize en yakın olduğumuz anlar sanırım... dışarıyı sorgulamaya başlayınca bir müddet sonra o sorular kendi içimize dönüyor ve tüm cevapların olduğu noktaya, o ana ulaşmamızı sağlıyor...
ben seviyorum bu sorgulatan anları, arkasından derin huzuru yakalamak iyi geliyor... şükredilecek ne çok şey olduğunu farketmek ise çok daha iyi geliyor, tıpkı küçük eller ve büyük ellerin varlığı gibi :))
Evet bazen kalabalıklar içinde yalnız olduğunu hisseder insan, kendi toprağında yabancı olur, aynı dili konuştuğun insanların söylediklerini anlayamaz olur. Bazen de yapayalnızken birkaç satır arkadaşı olur gülümsemesini sağlayan. Senin bana yaptığın gibi..Yalnız değilsin desem biraz teselli olur mu bilmem ki..
Hepinize gercekten ve ictenlikle paylastiginiz icin tesekkur ederim..
sosyolog olsaydim, blog tanisikligini mutlaka arastirirdim.. hergun saatlerce beraber calistigim insanlarin duyarsizligi bir tarafta, bir tarafta sizler, gorusmedik, karsilasmadik, cogunuzun gercekten adini bile bilmiyorum ama burdasiniz ve paylasiyorsunuz..
Iyi ki varsiniz..
Diyecek bir şeyim yok. Bu yazı her satırıyla o kadar şimdiki Ben'im ki! ben ve sen'in karıştığı, ikimizin bir olduğu bir nokta sanırım. sen de iyi ki varsın!
bir böğürtlen çayı yaptım, kuruldum bilgisayarın başına.yine şaşırmadım kendimi siz de bulduğumda...
paylaşmak, ışık bulmak, yola koyulmak, beslenmek, büyüyüp kocaman olmak ne de iyi geliyor insana:)
sağolun, çok hem de...
Bazen soruları yaşamak gerekir,cevabı bulmadan soru olarak...Bazen yabancılaşmak gerekir, hayata, konuşulanlara, sormak gerekir tanıdıklığımız nerden de acaba? Bunlar sağlıklı sayıklamalardır..Hiç birşey değişmez gibi görünse de, o sadece öyle görünür..Çok şey değişir aslında...
Damakta tad bırakan yazılarınla karşılaşmak bir harika..
"Bazı sorular vardır, cevapları daha sorulmadan bellidir.Üstünkörü geçilir o yüzden, cevaplamaya gerek bile kalmaz. Bazı sorular vardır, cevapları değişkendir. Kişiye, zamana, duruma göre farklılaşır. Hatta bazen aynı kişiden farklı zamanlarda farklı cevaplar gelebilir. Bazı sorular vardır, o an için cevapsızdır. Sadece yaşarken veya yaşatırken o cevaplarla yüzyüze gelirsiniz. Cevap biraz siz de, biraz da yaşananlarda gizlidir aslında. Ama yine de soruya asıl cevabı belki de hiç bir zaman tam olarak veremezsiniz." diye yazmışım bir yazımda. tüm bu soru-cevapları okurken geldi aklıma.
hiç bitmeyen ve belki de hiçbir zaman tam olarak cevabı olmayan sorularla belki de bir şekilde bir yerinden tutunuyoruz hayata. çünkü iki küçük elin veya uzakken yakın olan bir yüreğin yazdıklarının bizi bu soruların içersinden alıp kısa bir süreliğine de olsa kendimize döndüreceğini biliyoruz içten içe...
Yorum Gönder