Adetim oldugu uzere gecenin bir vakti gezinip duruyorum evin icinde.. Aslinda calismam lazim ama hic calisma havasinda degilim.. Kacinci sutlu kahveyi iciyorum, kacinci kez “kalb kalbe karsidir’i” dinliyorum bilmiyorum ama notlarimi toparlama cabam da bosa gidiyor ve neredeyse sabaha karsi uyumaya karar veriyorum..
Uyumak icin cok gec, uyanmak icin erken.. Salonda divanin uzerinde biraz okurmus, biraz uyurmus, biraz dinlenirmis gibi yapiyorum..
Bu hafta cok nobet tuttum, cok calistim. Butun gun universitedeydim bugun. Yarin izin gunum ama yine kendi hastanemde ama universite adina poliklinik yapacagim. Ogleden sonra yine universite icin, sehrin obur yaninda baska bir hastanede calisacagim.. Yani keske uyusaydim biraz diyorum..
Bardaktan bosanircasina yagmur yagiyor.. Bir yandan hazirlaniyorum, bir yandan da postami kontrol ediyorum.. Iyi ki kontrol ediyorum.. Beni mutlu eden bir mektup okuyorum ama cevap verecek vakit yok.. Elime bir elma alip, aynada kendime son bir goz atiyorum.. Iyi gorunuyorum..Ekose yesilli-turunculu klos etegim, kapsonlu yesil hirkam, yesil coraplarimla 21 yillik bir doktordan cok, gec kalmis(daha dogrusu “gecmis”) bir ogrenciye benziyorum.. Evden cikiyorum.. Arabada muzigi aciyorum..Kiyida kosede unutulmus arkadas hediyesi MP3’ten sansima Mustafa Sandal cikiyor.. Bugunlerde ben turkce sarkilar istiyorum.. Sabah sabah bu nese bana iyi geliyor..
Hastanede isim bekledigimden cabuk bitiyor.. alisverise gidecek, vitrin bakacak, guzel bir oglen yemegi yiyecek vaktim var ama hizla eve donuyorum.. Bulasik makinesi bosaliyor ve doluyor, camasirlar renklerine, dokularina daha bilmem kacyuz kurala gore ayriliyor ve yikanmaya basliyor, haftalik alisveris listesi, kabaca gunlere gore yemek plani yapiliyor. Cinslerine gore ayrilmis copler atiliyor.. Eve sactigim kitaplar, kagitlar, notlar, cd’ler, kahve fincanlari yerlerine donuyor. Camlar aciliyor, komsunun kapisi calinip birseye ihtiyaci olup olmadigi kontrol ediliyor. Temizleyiciye gidecek giysiler torbaya konuyor, internetten gazete okunurken bir sandvic yeniyor ve tek bir maile cevap veriliyor. Yeniden giyiniliyor ve tekrar calismaya gidiliyor.
Sonra gec vakit eve donuluyor.. Federico ile babasi ariyorlar.. Kucuk tatilleri cok iyi geciyor.. Keyifleri yerinde..
Gunun rengi yesil ya, yesil ev hirkasi giyiliyor.. Yemek televizyonun karsisinda tepside yeniyor. Gece geliyor yumusak ortusuyle..
Uyuyacagim uykum bir gelse..
Bugunden ne kaldi diye soruyorum kendime?
Uyumak icin cok gec, uyanmak icin erken.. Salonda divanin uzerinde biraz okurmus, biraz uyurmus, biraz dinlenirmis gibi yapiyorum..
Bu hafta cok nobet tuttum, cok calistim. Butun gun universitedeydim bugun. Yarin izin gunum ama yine kendi hastanemde ama universite adina poliklinik yapacagim. Ogleden sonra yine universite icin, sehrin obur yaninda baska bir hastanede calisacagim.. Yani keske uyusaydim biraz diyorum..
Bardaktan bosanircasina yagmur yagiyor.. Bir yandan hazirlaniyorum, bir yandan da postami kontrol ediyorum.. Iyi ki kontrol ediyorum.. Beni mutlu eden bir mektup okuyorum ama cevap verecek vakit yok.. Elime bir elma alip, aynada kendime son bir goz atiyorum.. Iyi gorunuyorum..Ekose yesilli-turunculu klos etegim, kapsonlu yesil hirkam, yesil coraplarimla 21 yillik bir doktordan cok, gec kalmis(daha dogrusu “gecmis”) bir ogrenciye benziyorum.. Evden cikiyorum.. Arabada muzigi aciyorum..Kiyida kosede unutulmus arkadas hediyesi MP3’ten sansima Mustafa Sandal cikiyor.. Bugunlerde ben turkce sarkilar istiyorum.. Sabah sabah bu nese bana iyi geliyor..
Hastanede isim bekledigimden cabuk bitiyor.. alisverise gidecek, vitrin bakacak, guzel bir oglen yemegi yiyecek vaktim var ama hizla eve donuyorum.. Bulasik makinesi bosaliyor ve doluyor, camasirlar renklerine, dokularina daha bilmem kacyuz kurala gore ayriliyor ve yikanmaya basliyor, haftalik alisveris listesi, kabaca gunlere gore yemek plani yapiliyor. Cinslerine gore ayrilmis copler atiliyor.. Eve sactigim kitaplar, kagitlar, notlar, cd’ler, kahve fincanlari yerlerine donuyor. Camlar aciliyor, komsunun kapisi calinip birseye ihtiyaci olup olmadigi kontrol ediliyor. Temizleyiciye gidecek giysiler torbaya konuyor, internetten gazete okunurken bir sandvic yeniyor ve tek bir maile cevap veriliyor. Yeniden giyiniliyor ve tekrar calismaya gidiliyor.
Sonra gec vakit eve donuluyor.. Federico ile babasi ariyorlar.. Kucuk tatilleri cok iyi geciyor.. Keyifleri yerinde..
Gunun rengi yesil ya, yesil ev hirkasi giyiliyor.. Yemek televizyonun karsisinda tepside yeniyor. Gece geliyor yumusak ortusuyle..
Uyuyacagim uykum bir gelse..
Bugunden ne kaldi diye soruyorum kendime?
Cok siradan gibi gorunen bugunden ne kaldi?
Cok siradan bir gundu..
Cok guzeldi siradanligi.. Cunku, onardigim yerden “basliyor” hayat.. Baktigim yerde, ayni yerde bile yeni birsey var gorecek.. Anladigim kadar veriyor hayat bana dersleri.. Her bulutun arkasinda topragin bekledigi yagmur var aslinda.. Sorunun oldugu yerde, cozum de bekliyor bulayim diye..
Tesekkur ederim paylastiginiz icin.. Yakinimda olmayi sectiginiz icin tesekkur ederim..
Cok siradan bir gundu..
Cok guzeldi siradanligi.. Cunku, onardigim yerden “basliyor” hayat.. Baktigim yerde, ayni yerde bile yeni birsey var gorecek.. Anladigim kadar veriyor hayat bana dersleri.. Her bulutun arkasinda topragin bekledigi yagmur var aslinda.. Sorunun oldugu yerde, cozum de bekliyor bulayim diye..
Tesekkur ederim paylastiginiz icin.. Yakinimda olmayi sectiginiz icin tesekkur ederim..
şimdi kapınızı çalsam, mehtap ben geldim desem, o kaçıncısını içtiğinizi hatırlamadığınız sütlü kahvelerden bir tane de bana yapsanız, kurulsak o televizyon karşındaki koltuğa, sonra bir siz anlatsanız ben dinlesem, bir ben anlatsam siz dinleseniz. öyle iyi gelirdi ki... daha evvel de demiştim ben sizin gibi bir komşu istiyorum:)
YanıtlaSilİyi yorulmuşsunuz. Günler çok yoğun geçmiş.
YanıtlaSilAma sorun yok gibi gözüküyor, çünkü onarıyorsunuz.
O "sıradan" denen ve "uykusuz" günleri öyle iyi biliyorum ki Mehtap... Her ne kadar günün koşturması, evde yapılanlar, alışveriş, uykusuzluk sıradan gibi görünse de, aslında günün güzelliği minik anlarda saklı...
YanıtlaSilkaybettiğin şey bulduğun yerdedir diye okumuştum bir yerlerde, sorunun olduğu yerde çözümün olduğu gerçeği gibi.. ama bilmek yetmiyor bazen benim için, teori süper ama pratikte çuvallıyorum hep..
YanıtlaSilbirsürü şey çıkardım bu yazıdan aslında ama en çok payıma düşeni seçtim belki de..
Bir de diyorum ki sen sevdiğin türkçe şarkıcıları söylesen bana, ben de sana onları göndersem ne sevinidim..
Günlere birer renk vermeyi sizden öğrendim. Ben de uygulayacağım sanırım.
YanıtlaSilSevgili Zero, yine de bir blog araciligi ile bile olsa, tanismis olmak bir sans diye dusunuyorum.. birgun belki seslerimiz de olur yuzlerimizin yaninda.. ya Turkiye'de ya da burada karsilasiriz, sohbetin dibine vururuz (bunu amcam soyler hep..)
YanıtlaSilSevgili Demli Hayat, ben yenilse de yere dusmeyen gururlular sinifindanim.. Mutlaka olumlu birseyler cikacak bu yasananlardan, biliyorum..
Sevgili Brajeshwari, sen de bir gece kususun.. Gunduzun yetmedigi yerde, gecenin tadini da yasiyorsun.. Kucuk tadlari gunun aslinda gunun kendisi oyle degil mi?
Sevgili Funda, cozumler sorunlarin yaninda ya da dupeduz icindeler ama herzaman gormek o kadar da kolay olmuyor benim icin.. Sarkilara gelince, ne kadar incesin.. Sevdiklerimi bilmiyorum ama sevmediklerimden cok eminim.. :-))
Sevgili Vladimir, gunlerin bir rengi var benim icin.. bazen kalemlerimi bile o renge gore elime aliyorum.. Oyle hissediyorum cunku..
Bugün biri bana tüm hayatını mahvettiğini, ne yapacağını bilmediğini anlatıyordu. Onun kederinden mi nedir kelimeler boğazımda düğümlendi. Birşey söylemeliydim ama neydi o cümle? Şimdi sizi okurken o cümlenin, ona iyi gelecek cümlenin ne olduğunu buldum. Ona şöyle diyeceğim: "onardigin yerden “basliyor” hayat..." Çok teşekkürler Mehtap Hanım, kayıp cümleyi verdiğiniz için...
YanıtlaSilbiz teşekkür ederiz, gününüzü bizimle paylaştığınız için. Bence de her derdin yanı başında durur çaresi. Sevgiler size İstanbuldan yağmurundan çamurundan
YanıtlaSilBazı günler günün içine giremiyor insan değil mi? Sanki kapıyı çalıyor çalıyor kapı açılmıyor...
YanıtlaSilyıldızlar kimin malıdır?
YanıtlaSilsevgili Aydan atlayan kedi, ne kadar huzunlu degil mi, bir tek hayati olup ta, onu mahvettigini dusunmek.. Kullerden dogmayi bilmek ve gercekten yeniden baslamak gerek.. yasam o kadar hizla geciyor ki..
YanıtlaSilSevgili laleninbahcesi, ben de size burada oldugunuz ve iyi dileklerinizi icin tesekkur ediyorum..
Sevgili Tijen, cok hosuma gitti "gunlerin icine girememek" benzetmesi.. Cok dogru, gun yanindan gecip gidiyor, sen kapida kaliyorsun..
Sevgili Babis, yildizlar kimsenin degilmis gibi gorunurler, ama onlara sahip cikmak ilk kimin aklina geldiyse onundurlar.. :-))
onardığın yerden devam etmek hayata. bir sonraki incinişe kadar...ama o inciniş senin baktığın, gördüğün ve bildiğinle azalıp daha çabuk ve çok onarılıyor öyle değil mi...
YanıtlaSilsıradanlığa koca bir hayatı ve yeşilin en güzel tonunu sığdırıp paylaştığınız için asıl teşekkürler bizden...
biraz romantik
YanıtlaSilbiraz hüzünlü
güzel yazı...
bugün yeşil birşeyler giymeye karar verdim
Bayıldım ben bu siteye..
YanıtlaSilTakipteyim artık sizi..
SEVGİLER..